Simon Schama – Yahudilerin Tarihi

MÖ 475’ten bir mektup. Asker oğul Şelomo’nun babası Osea’ya yazdığına göre güneye iniyorlar, Aramiler, Hazarlar ve Karyalı Yunanlar gibi davranıyorlar, göç eden İsrailliler gibi değil. İsrail’e göç aliyah diye anılıyor, “yükselmek”, Yeremya’nın uyarılarına rağmen Mısır’a dönmeye çalışıyorlar, lanetlenmeyi göze almışlar. Osea’nın yazdığı mektupta babanın oğluna tünik ve para yolladığını öğreniyoruz ama Şelomo hedefe varamamış gibi görünüyor, Elefantin’e gidememiş. Mektuplar 1893’te Charles Edwin Wilbour tarafından bulunmuş, 2.500 yıl boyunca kil testilerin içinde kalmış onca kayıt, mektup, ne varsa. 19. yüzyılın sonları arkeoloji ve filoloji için altın yıllar, uygarlıkların izleri bulundukça kutsal kitapların, mitlerin anlattıkları hikâyelerin gerçeklikleri kısmen ortaya çıkarılıyor, Schama bu kitapta kazıların hikâyelerini Yahudilerin yolculuklarıyla birlikte ele alıyor. Wilbour’un bulduğu belgeler vasiyetnameleri, evlilik ve boşanma belgelerini içeriyor, Elefantin’in ilk Yahudi şehri olduğunu gösteren kanıtlar böylece ortaya çıkıyor. Gurbetçi Yehudaların, İsraillilerin bu adada Mısırlılardan korundukları söylenebilir, oldukça eski bir yerleşim yeri, Herodot bile adanın adının nereden geldiğini bilmiyormuş. Koç başlı tanrı Khnum’a tapılırmış adada. “Kıyıya inen basamaklarda yer alan bir Nilometre, Khnum’un cömertliğinin istikrarını ölçerdi.” (s. 25) Normalde güneye inmenin faciaya yol açacağı düşüncesi Yahudileri Mısır’dan uzak tutmasına rağmen o zamanlar peygamberlerin kitaplarının çoğu henüz yazılmamış, olanlar da yaygınlaşmamış. Kitab-ı Mukaddes Yehuda’da ve Babil’de yazılacak, daha zaman var. Yazılana kadar âlimlerin, kâtiplerin ve peygamberlerin zihinlerinde ve yazılarında hangi bilgi varsa elde de o var. En iyi bilinen şey iki tür göçün olduğu, Mezopotamya’ya göç iyi, Mısır’a göç kötü. Mısır’da Yahudiler için yaşam zor. Aslında tarih boyunca Yahudiler kadar acı çekmiş bir topluluk azdır herhalde, her yerde Yahudiler için yaşam zor. Schama YHWH’le düşsel bir birleşme yolculuğuna çıkan Yahudiler için tehlike teşkil eden devletleri inceliyor, tektanrıcılığın beşiği olan Ur’da doğduğu düşünülen İbrahim muhtemelen Yahudiler için ulus fikrinin kaynağı, göç edenler belli yerlerde bir arada yaşamaya çalışsalar da dönemin siyasi ortamının hareketliliği yüzünden istikrarlı bir yerleşim sağlayamıyorlar. Pers kralı Kyros’un yarım yüzyıl süren sürgünlerinden sonra Kudüs’e dönmelerine izin verdiği Yahudiler, bir süre sonra II. Ramses’in oğlu Menetaph tarafından katledileceklerdi, Menetaph’ın zafer yazıtında İsrail’in yerle bir edildiği, tohumunun ortadan kaldırıldığı söylenir. Nabukadnezar’ın kuşatması sırasında da şehir yerle bir ediliyor, Babilliler Süleyman’ın Tapınağı dahil olmak üzere Kudüs’ü darmadağın ediyorlar. Yahudi devletlerinin sıklıkla karşılaşacağı bir son.

Schama’ya göre Tesniye, Kitab-ı Mukaddes gibi kaynakların henüz yeterince yayılmadığı zamanlarda toplulukların farklı ritüelleri, yaşam biçimleri var. Bunun yanında hemen hepsi YHWH’e tapıyor, erkek çocukları sünnet ettiriyor, o dönemde ortaya çıkan Şabat ve Pesah gibi bayramları kutluyor. Mısır’dan çıkışın bayramı katı kuralların da anlamlı hale gelmesini sağlıyor, Mısırlılarla evliliğe iyi gözle bakılmıyor örneğin, benzeri pek çok eylem engelleniyor, hatta MÖ 5. yüzyılda yazılan Ezra kitabında Kudüslülere ve Yehudalılara “yabancı karılarını bir kenara bırakmaları” emrediliyor. Kaotik bir dönem, hayatta kalmaya çalışan Yahudiler birçok kaynağın çelişkili emirlerine uymak zorundalar. Elefantin’de yaşam bu şartlar altında sürüyor. “Yahudi olmayanlar arasında ortaya çıkan başka birçok Yahudi toplumu gibi Elefantin Yahudiliği dünyeviydi ve kozmopolitti, İbranice değil yerel dili (Aramice) konuşurdu, yasalar ve mülk konusunda saplantılıydı, para odaklıydı ve moda konusunda bilinçliydi, evliliklerin oluşumuna ve son bulmasına, çocukların ihtiyaçlarını sağlamaya, sosyal hiyerarşinin inceliklerine ve Yahudi ritüel takviminin hem zevkli yönlerine hem de sorumluluklarına çok önem verirdi.” (s. 43) Perslerin oldukça güçlenmesiyle birlikte Mısır’da ortaya çıkan huzursuzluk Elefantin’i de etkiliyor, çıkan olaylar sırasında adadaki tapınak yıkılıyor, Persler Mısır üzerinde hakimiyet kurduğunda ikinci tapınak inşa edilse de Büyük İskender’in bölgeye gelmesinden kısa bir süre önce patlayan isyanlarla adadaki Yahudi varlığı ortadan kalkıyor. Schama’ya göre bu küçük bir şehir Yahudilerin tarihi için büyük bir öneme sahip, tarih boyunca yaşanacak acıların ilki burada ortaya çıkıyor. Gerçekten de izlek gibi bunlar, yardım mektuplarına sessizlikle cevap verilmesi, tapınakların ve sinagogların yıkılması, sonraları din değiştirmeye zorlama, tipik.

Yahudilerin Yunanlarla ilişkilerini detaylıca ele alıyor Schama, iki uygarlığın karşılaştırmalı bir tarihçesini çıkarıyor, daha doğrusu etkileşimlerinin tarihçesini. Yahudilerin Yunan felsefesini kutsal kitaplarından esinlenerek oluşturdukları iddiasını anıp geçeyim, tapınaklardan sosyal yaşamdaki münasebetlere kadar pek çok ayrıntı ilginç. Aynı şekilde Roma ordularına direnen bir şehrin hikâyesi de dikkat çekici, ilk azizlerin Yahudilere ettikleri hakaretler günümüze kadar gelen imgeleri o dönemlerde, şehrin Hristiyanlığa geçen Yahudilerin yardımıyla kuşatılmasıyla birlikte oluşmaya başlıyor. Pis kokan, kuyruklu, domuza benzeyen Yahudiler tarihin kirli çocukları artık, eziyete maruz kalmaları doğallaşıyor. Aziz Augustinus’un Hristiyanlık bağlamında Yahudileri savunusu yaklaşık bin yıl boyunca iş görüyor gerçi, katliamlar yaşanmıyor ama Yahudiler tam bir rahatlığa kavuşamıyorlar hiçbir zaman, yerel yönetimler mallarına el koyabiliyor, sürülebiliyorlar, kanunlar eğilip bükülerek Yahudiler için tuzak haline gelebiliyor. Müslümanların ortaya çıkmasıyla birlikte Arabistan’da yaşayan Yahudiler için problemler çıkıyor bu kez, Müslümanlığın ortaya çıkmasından 200 yıl önce Araplarla kaynaşmış olmalarına rağmen benzer argümanlarla kovuluyorlar. Durumun özeti şu: “(…) Bu durumda, Talmud’u temel alan Yahudileri eleştirecek olan sonraki dönem Hristiyanları gibi, Müslüman yazarların da Yahudi Kitab-ı Mukaddes’inin gerçeğe dönüşmüş halinin İslam olduğu, İbrahim ve Musa destanları başta olmak üzere sayfalarında Hz. Muhammed’in yerine getireceği taahhütlerin olduğu ve çağdaş Yahudilerin sıkıca sarıldığı dinin, Tanrı tarafından vahiy yoluyla onay verilmemiş, modern bir haham-Talmud icadı olduğu konusunda ısrar etmeleri tamamıyla anlaşılabilir bir şeydir.” (s. 326) Hristiyanların öfkesini körükleyen bir etken olarak İsa’nın katli de var tabii, Avrupa’daki katliamlarda bu argüman sıklıkla kullanılıyor. Yahudiler öldürülmemek için din değiştirdikleri halde Hristiyanlar için yeterli olmuyor ki özellikle İspanya’da engizisyon mahkemeleri kuruluyor, din değiştirenler izleniyor, inançlarını değiştirmedikleri düşünüldüğünde öldürülüyorlar, varlıklarına el konuyor. İngiltere’de de benzer olaylar yaşanıyor, hatta göçe zorlananların bindiği gemiler limandan ayrılır ayrılmaz batırılmış birkaç kez. İspanya’da görece daha eski bir Yahudi kültürü var, İbn-i Meymun’un din değiştirmekle ilgili fikirleri burada yaşanan olaylar sonucu oluşuyor. Meymun’a kadar Yahudilerin çoğu din değiştirmektense ölmeyi tercih ediyorlar, eşlerini ve çocuklarını öldürdükten sonra kendi canlarına kıyıyorlar ama Meymun’la değişiyor bu durum, Meymun kutsal kitaplardan kelamları dayanak göstererek her koşulda yaşamın sürdürülmesinin Tanrı’ya göre makbul olduğunu açıklıyor, böylece canlarını kurtaran insanlar dinlerini gizli gizli korumayı başarıyorlar. Eğer bir sinagog civarında görülmezlerse tabii.

Hikâyeler üzerinden gitse de kısa bölümlerde kutsal kitapların yayılması, hiziplerin oluşması gibi düşünsel temeller de ele alınmış. Yahudilerin tasvirinin zaman içinde geçirdiği değişim de incelenmiş, hakaret maksadıyla gösterilen orta parmağın Yahudileri aşağılayıcı bir hareket olarak ortaya çıkması ilginç. Kirli olmalarına gönderme o hareket. Bunların yanında Portekiz’den Fransa’ya pek çok ülkeden sürülmelerinin hikâyeleri birbirine çok benziyor. Yahudilerin sihirli güçleri olduğuna inanılıyor, sağlığı bozulan insanlar genellikle bir Yahudi’den yardım alıyorlar, en önemsiz bir karışıklık anında da Yahudilerin Şeytan’la işbirliği yaptıklarını “hatırlayıp” cinayet işliyorlar, komşularının evlerini onda bir fiyatına almaya çalışıyorlar. Krallar Yahudilerin varlıklarına el koyulunca verecekleri vergilerden daha çok gelir getirdiklerini anlar anlamaz temizlik başlıyor, birkaç gün içinde binlerce insan canını kurtarmak için her şeyi geride bırakarak yollara düşüyor. Şanslılarsa bir daha kovulmayacakları bir yer buluyorlar ama çoğu pek şanslı değil. Kimliklerini ağır bir yük gibi taşıyorlar yanlarında, dünya onlar için tam bir sınanma yeri.

Çok iyi bir kaynak, meraklıları kaçırmasın.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!