Anouar Majid – Heretikliğe Çağrı

Majid hem Müslümanlara hem de Batılılara seslenir, “Siz ey,” der, “ekonominin acımasız çarklarında eziliyorsunuz, çok kültürlülüğe açık gibi görünseniz de kapalısınız, özellikle ABD iki yüzyıl önceki Kurucu Babalar’ın dünya görüşünden çok uzaklaştı. Onlar dindar değildi ama dinin toplumu bir arada tutabileceğini, püriten ahlakın özgürlüğü taşıyabileceğini düşünmüşlerdi. Bir süre iyi kötü sürdü düzen, ABD’ye gelenler çok çalışarak ve iyi bir yurttaş olarak dilediklerince yaşadılar, gelmeden ceplerine attıkları 10 dolar torunlarına bile yetti. Kölelerin durumunu ayrıyeten inceliyorum, merak etmeyin. Yani en azından bir rüya vardı ama o da kalmadı. Dinle ülke kıyaslanır mı demeyin, Protestan teolojisi ve Amerikan milliyetçiliği yayılmanın ve din değiştirmenin süper bir ideolojisi olarak kaynaştı, ortaya çıkan ideoloji din gibi bir şeye dönüştü. Müslümanların özellikle 1200’lerden sonra iyice totaliterleşmesi ve Batı’nın yayılmasına tepki göstermesi ABD için bir meydan okumaya dönüştü.” Gerisini düz anlatayım, bazen Avrupalılar İslam köktendinciliği ile Amerika’nın ticari gelişmesini liberalizmlerine saldırı olarak görüyorlar, bu yüzden “Islamerica” diye bir kavram bile türetilmiş. Bir yere kadar İslam’ın güçlenmesine göz yuman Amerika bu işi 2001’den sonra bıraktı çünkü zinciri salınan fanatizm dönüp dolaşıp yaratıcısını vurdu. Bu durumu iki kefeden de bilmek gerekiyor, sadece ABD’nin veya Müslüman ülkelerin dinamiklerini incelemek eksik sonuçlara yol açıyor Majid’e göre. Birkaç düşünürün metnini inceliyor arada, Sam Harris’in tek taraflı bakışından rahatsız olduğunu belirtiyor. Harris pırıl pırıl bir ateist olarak monoteizmi gömerken oklarını İslam’a çevirir bir, taraflıdır. “Ilımlılığın Müslüman toplumlarında entelektüel araştırmaları genişletmek adına çok şey yapmadığı konusunda hemfikir olabiliriz, zira öbür dinler gibi İslam da kendi yanılmaz gerçeğinin teolojisini savunarak var olabilir. Ancak Harris’in tek tanrılı dinler ve Amerikan siyaseti ve kültüründeki inatçı ortaçağcılığa odaklanmayı seçen dogmatizm kanvası, bugünkü dünyadaki aşırılığın panoramasını vermekten çok uzak; dar ve seçicidir.” (s. 33) Kimliğin her zaman ötekiyle bağlantılı olduğunu görmez Harris, yardırır. Cihatçılık ona göre dünyanın en büyük problemlerindendir, ABD’nin işgallerini de koyalım yanına, Majid bunların sebebini küreselleşmeye, gelir eşitsizliğine ve tüketim odaklılığa bağlar, bu üçlünün kıskacındaki dünyada hangi ideolojik dürtülerden çıkarsa çıksın savaşlar uç bir durum olarak görülmemeli. İntihar bombacıları anormal değil artık, hatta kendini yakan insanların performans sanatçıları olarak değerlendirilip izlenmelerini de uçtan kıyıdan buraya bağlayasım var. Kazanç için performans, maddi veya manevi.

“Aklın tutkusu” ve “inancın tabuları” çarpışır, ilk kanattakilere genellikle “heretik” damgası vurulur. İki gelenekte de heretikler dini daha insancıl kılmaya çalışmışlardır da türlü eziyetlere maruz kalmışlardır, öldürülmemişlerse. Majid heretizmin canlandırılması gerektiğini söyler zira köktendincilikle bütünleşmiş ekonomik vaziyet ümüğümüze çökmüştür, yaşam sürdürülemez bir hale gelmiştir, bu durumun üstesinden gelmek için emeği sermayenin önüne koymak lazımdır, böylece dinî yaşam tarzlarının katılığı da ortadan kalkacaktır. Majid’in işaret ettikleri dikkate değer de her görüşüne katılmak zorunda değiliz tabii, örneğin ABD’nin kuruluşu İngiltere’de temsil edilmedikleri için vergi vermeyi reddeden sermayedarların işidir, vatandaşına rüya satan bir ülkenin “iyi” dönemlerinde dünyanın geri kalanının nasıl ezildiğine pek değinmez Majid. İkinci Dünya Savaşı’nda müttefik Çin’e göçmen kontenjanı açması iyidir de Vietnam üzerinde pek durulmayacak bir facia mıdır? Vietnamlılar için facia, Majid sadece Amerikan vatandaşlarının kötüleşen yaşam standartlarına yoğunlaşır. Diğer mesele de günceli yanlış veya eksik okuması, ödevine iyi çalışmaması sanıyorum, kitap 2007’de çıktığına göre dönemin Türkiye’sini ve İran’ını demokrasi bağlamında güçlenen ülkeler olarak görmesini Majid’e hak vererek veya vermeden anlayabiliriz de seyre dair hiçbir çıkarımı tutmamıştır kendisinin, erken umutlanmış sanki. “Önsöz”de totaliter rejimlerden de heretiklerin çıkabileceğini söyleyerek yanlışını biraz doğrultmaya çalışsa da o işin tam da öyle olmadığını görüyoruz, temelde zıt kutupmuş gibi görünen karşıt grupların iktidara gelmesiyle kökten bir değişimi beklemek en hafif tabirle iyi niyetlilik. Daha da temelden, çok daha temelden bir değişim yaşanmadıkça farklı bir dünyaya uyanmayacağız. Neyse, Majid geçtiğimiz yüzyılda işlerin iki yakada da ters gitmeye başlamasını irdeler bir bölümde, Seyyid Kutub’un Batı kültüründen tiksinip sekülerizmi yerer, Efganî modernizmi Kuran’a ulamaya çalışsa da pek tutmaz görüşleri, sonuçta Müslümanların düşmanlarıyla mücadelelerinde terörizmi bile mazur görür. Takipçisi Abduh da öyle, kısacası ABD’de seküler hümanizme karşı yükselen itirazlar Doğu’da da duyulur. Darwin ders kitaplarından çıkarılmaya çalışılır ki şu film şahane anlatır mevzuyu, kürtaja karşı sesler yükselir, iki aşırılık pek çok noktada ortaklaşır. Hıristiyanlar aşağı yukarı bin yıl önce Prester John efsanesini uydururlar, Moğollarla aynı safta savaşıp Müslümanları mahvetmek ve sonrasında Moğolları Hıristiyanlığa çekmek için planlar yaparlar, iki taraf da birbirini yemek için fırsat kollar. Karşıt kimliklerin iki kültürü kolaylıkla bağlayabileceğini düşünenlerin görüşlerine yer vermiş Majid, Harris gibi fanatik Batıcılar da var, fikirler kıyasa açık.

Heretizm ve bağnazlık örneklerine bölümler ayrılmış, ortodoksiyi yıpratmaya çalışan düşünürlerin geçidi. Muhammed Khalafallah’ı hiç duymamıştım, hocasıyla birlikte Kuran’daki edebi sanatları, dönemin diğer metinleriyle benzerliklerini bulmaya çalışmış. İlginç çıkarımları var, meraklısı bir göz atsın. Metnin yok edilen farklı versiyonları olduğunu biliyoruz, derlenmesinden sonra değiştirildiğine dair bilgilere ulaşılmış, bazı kaidelerin pek de doğru olmadığını söylüyor Majid, özellikle 1972’de Yemen’de bulunan Kuran parşömenleri incelendiğinde Kuran’dan bir asır daha eski, palimpsest metinlerin esas Kuran olduğunu düşünmek bile itikadın değişebileceğine varır. Neden buradan giriyor mevzuya Majid, bir kere o beton kıymet ortadan kalktıktan sonra insanın “kabul edilebilir” bir dinle süper yaşayacağını söylemek için. Diğer yanda ABD’nin dünyayı kendine benzetmeye çalışırken mahvetmesi ele alınıyor, Babalar ülkenin var olması için Hıristiyan temelleri dışlamasalar da o taraklarda bezleri yok, evrim süreci liberalizmle garanti altına alınıyor. Bu evrimin olumsuz çıktılarından biri İç Savaş, Güney ve Kuzey okuyor da İncil’den farklı anlamlar çıkardıkları için çatışıyorlar, Hıristiyan hayırseverliği sözde kalıyor, kölelik kaldırıldığı zaman bile tam anlamıyla kalkmadığı malum. Thomas Paine’le başlayan serbest düşünürlük bu açıdan önemlidir, sözü pek Paine aklından başka bir ışığının olmadığını, insan haklarını her şeyin önüne koyduğunu söyler, karşılığında kafirlikle suçlanır. Robert Green Ingersoll seküler muhalif olarak evanjelik tarikatı bir süreliğine oturtmayı başarır. Sonrasında Du Bois, Thoreau, Whitman gibi düşünürler ve sanatçılar ortaya çıkarak hümanizmi yeni topraklarda yaymaya çalışırlar, çabaları aşağı yukarı yüz yıl sonra karşılığını bulmuştur denebilir, 1960’larda. Müslüman heretiklere bakalım, Dune evrenindeki Budislam’a varıyoruz neredeyse. Emevi düzeni çöker, İslamiyet yayılır ve Budizm, düalizm gibi pek çok düşünce akımı Babil ve Horasan’da yayılır. İbnü’r Ravendî ve Razî gibi figürler ortaya çıkarak Aristotelesçi tanrı anlayışıyla yaklaşırlar İslamiyet’e, Ravendî peygamber ve imamları kötüler, Bedir’de peygambere yardım edip Uhud’da ortaya çıkmayan meleklere sallar, mucizelerin sadece hokkabazlık işi olduğunu söyler. Düşünmeye sevk eder yani, yerleşik dini tekrar ele almaya zorlar, takipçileri de benzer bir çabaya girerler ama önce Abbasiler, sonra Vahhabilik köklerini kurutur. Majid tüm bu karşı çıkışların tekrar canlanması gerektiğini söyler son bölümde.

Medeniyet çatışmasının dünüyle bugününü ağırlıklı olarak teolojik incelemelerle ele alıyor Majid, aralara ekonominin asıl sorun olduğunu sıkıştırıyor. Okunası bir araştırma.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!