Refik Halid Karay – Doğuştan Kadıncıl

Aslı Biçen’i hayal kırıklığına uğratan örneklerden daha fazlası var aslında, yine insaflı davranmış Biçen, uç noktalara değinmemiş. Tabii tarihselliği göz ardı etmeden bakınca bir ölçüde anlaşılabilir Karay’ın kadınlara yaklaşımı, bir ölçüde de anlaşılamaz çünkü o ne yahu, tramvaylarda ellerini erkeklerin başının üzerinden geçirip pencere demirlerini tutan, değme bar kızı kıyafetinden daha fazla etkileyen açık kollu kıyafetleriyle erkekleri etkileyen “koltuk altı yırtmaçlı” kadınların ettikleri neçe iştir, erkeklerin düştükleri durumlar ne zor durumlardır, neyse ki bazıları gerekeni yapıp kadınları darp ederek, darp yetmedi mi öldürerek gereken dersi vermektedirler, böylece kadınlar ders alıp daha doğru düzgün yaşarlar(?) ve erkekler de karılarına bacılarına gerektiğince uyarırlar. Yetmediyse mahalleli vardır, işyerinde amir vardır, kadınları yola sokacak birileri bulunur, bulunmazsa erkeklerin ayıbıdır. 1950’li yıllarda yazmış bunları Karay, yüzyılın başında kalp helecanlarıyla dikizlediği kadınların o baygın bakışlı, örtük hallerini özlemle andığını da biliyoruz. Kadın düşmanı bir ihtiyar olduğunu söylemek aşırıya kaçar mı, Tuncay Birkan durumu biraz yumuşatmaya çalışıyor ama son tahlilde pek iç açıcı değil görünen. Evet, Karay yeni rejimin kadınlara verdiği özgürlükten memnundur, çoraplardan saç boyasına kadar her yeniliği incelemiş, bunların olurunu üstün muhakeme yeteneğiyle ortaya koymuştur, erkeklerin o kadar da erkek olmamaları yönünde uyarılarda bulunmuştur ama iğneyle çuvaldızı kadınlara batırdığı da barizdir. Bazen açık açık, bazen gizleyerek. O sarı saçlar rezalettir, doğal sarışın değilse karaşındır bir insan, oldu olacak maviye, yeşile de boyatsındır. Birçok yazısı Karay’ın bugünü görse orta yerinden çatlayacağını düşündürüp keyiflendiriyor, çokbilmiş muharririmizin haddini bildirecek kimsenin olmayışından ötürü üzüyor ama kim bilir, belki Sabiha Sertel höst çekmiştir ki Birkan’ın bir dipnotta gösterdiği gibi Sertel’in en az bir kez çıkıştığını biliyoruz, muhtemelen daha fazlası da vardır. Olmalı, Karay’ın hükümlerine göz gezdirmek bile kadınları ne kefeye koyduğunu açıklıyor. Peşin hükümler gırla, kadının şöyleliği ve böyleliği üzerinden bir kimlik oluşturmuş Karay ama daha kötüsü var, süse püse takarak bir evcil hayvan muamelesi yapıyor resmen kadınlara, takma tırnak modası çıktığı zaman söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Kadının biri saçlarını sağ gözünün üstüne salıvermiş, Veronica Lake modeli. “Toparlak çehreli, boysuz, bodur” bir kadın, görünce sinirlenmiş Karay: “Zira alıcısı olmasak da bu derece kötü ve yersiz bir taklitle karşılaşmak insana hoş gelmiyor, rahatsızlık veriyor, ayrıca bizi birtakım düşüncelere sevketmek suretile yoruyor. Meselâ diyoruz ki: ‘Geçen kadın akılca, idrâkçe muhakkak ortadan çok aşağıdır. Aşağı olmasa yaptığı işin gülünçlüğünü sezer, vazgeçer.’ Karakteri hakkında da bir şeyler anlatıyor: Kendisini lüzumundan çok fazla aldatan ve etrafındakileri de aldatmaktan zevk alan yarı hasta bir mahlûk…” (s. 321) Antenlikte üstüne yok Karay’ın, mesela evlenmemiş aile kızının saçını boyatamayacağını, boyatırsa ailesinin baskısızlığının ve görgüsüzlüğünün ortaya çıkacağını, herkesin o aileyi ayıplayacağını söylüyor, kız beğenilse bile. Başka nelere benziyor kadın, mesela çiçeğe benziyor, kokusu lezzetini düşündürüp kendini istetmelidir, “tabiatı icabı” kadından beklenen şey güzel kokmasıdır ve kaşını gözünü boyamasıdır ki tenin kusurları kapansın, oradan da bir çiçeklik gelsin, Karay’ın da gözleri bayram etsin. Beri yandan da kadınlar kına sürseler keşke, kına hem bizim geleneklerimizde yer alan en doğal boya, hem de Karay’ın paşa gönlü öyle istiyor. Kadınlar parmaklarına, ellerine ve saçlarına kına sürerler, iyi de olur. Hayır, madem kadın erkek işine karışıp sokakları doldurmuştur, iş güç peşinde koşmaktadır, erkeklerin alanını daraltmıştır, türlü suça sebep olmuştur, o halde erkeklerin dediklerini yapması boynunun borcudur. Birkan’a göre Cumhuriyet’in “denetimli serbestlik” politikasının ürünüdür bu, “kadın terbiyesi” için çıkan sayısız rehberle birlikte erkeklerin “yol göstericiliği” de makbul kılınmıştır zira erkek egemen dünyanın değişimi de erkeklerin gözetiminde gerçekleşecektir. “Memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz lan düdük,” diyen devlet büyüğümüzü saygıyla anıyoruz bu vesileyle.

Karay’a göre kadın “erkekleşememiş bir erkek taslağı, yarıda kalmış bir erkek”tir, “ışıklı bir mahlûk”tur, etrafına “X şuaı” saçan bir varlıktır, dalyana, ata ve balığa benzetilebilir, üniforma giydiği zaman erkekleştiği için talibi artar. Koşu atlarına, karşı apartmanın camı arkasında duran komşu köpeğine, kucağına çıkan kediye bile kendisini beğendirme arzusundadır kadın, kendini beğendirebilmek için yüksek tahsil yapar ki kıt erkeklerin nazarında değer kazansın. “Bir mal nasıl teşhir edilir, onun kusurları nasıl örtülüp güzel tarafları ne gibi ustalıklarla belirtilir, ondan nasıl azami zevk payı çıkarılabilir, onu neşe ve iştah açıcı hale sokmak için neler yapılması gerekir? Bütün bunları bilen, bilgisine her gün yeni bilgi katan, bildiklerini az bulup durmamacasına öğrenmeğe çalışan artist, süs düşkünü, moda meraklısı, teferrüt etme heveslisi kadındır.” (s. 83) Kadınlar sanatçılara ilham verdikleri için de mühimdir, Karay’a göre kadınlar olmasa Chopin, Schubert gibi dehalar yetişmeyecekti. Bizde her an pörtletilmeye hazır bahis Tomris Uyar tabii, Karay’ın gözünde ideal kadın olurdu. Kıskandırmaya düşkün kadın. Gerekirse dövüştürerek en güçlü erkeği ortaya çıkarmalı ve işi gücü bu olmalı çünkü kafası çalışan erkek böyle sınanmalarla ortaya çıkar ve pratik zekâsı sayesinde kadınların çalışkanlığını aratmaz, daha büyük iş çıkarır. Yani, inanılmaz şey, kadınlar evlerinde dursalar azıcık, yaratılışlarının amaçlarını bilseler çok mühim problemleri çözebilirler: “Tahtakurusu mücadelesini yapacak olan kadınlardır; ev kadınıdır. Ancak onun devamlı, zevkli çabalamasile bu zararlı tiksindirici, rahat kaçırıcı böcülerden kurtulabiliriz. Kurtulabiliriz ama ev kadınının öylesini bulabilirsek!” (s. 119) Çok yanlış olduğunu biliyorum ama sinirlendim, bir müddet okumam Refik Halid. Ha, alışverişi de kadınlar yapmalıymış, vurgunculuk ve esnaf insafsızlığına karşı çıkabilecek, çakal insanımızı yola getirebilecek en önemli silah kadınlarmış.

Yıllar içinde ortaya karışık bir şeyler yapıyor Karay, mesela Üsküdar’da yeni kurulan bir plajın erkeklerle dolu olmasını kabullenemiyor, medeniyet gereği kadınlar da orada denize girebilmeli. Eh, koltuk altı yırtmacı söz konusu değilse erkekler de etkilenmeyiversin. Boşanma kolaylaşmalı, böylece aile faciaları yaşanmaz ve herkes yanlış tercihin acısını ömür boyunca taşımaz, istediğine gidebilir. Çocuk? İki taraf da mutlu mesut yaşamaya devam ettiğine göre çocuğu dert etmemeli, iyi olacaktır. Olumlu bir şeyler aradıkça karşıma tuhaf tuhaf şeyler çıkıyor, İkinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı bir yazıda kadınların da savaşa katılmasından memnun olduğunu anlatıyor Karay, yazıyı şöyle bitiriyor: “Kadın ortaklaşa çalıştığı, işe kadın parmağı karıştığı için olmalı, yeni devir harbi, hem korkunç hem keyifli bir sarhoşluk cinayetine benziyor.” (s. 132) Metreslerin harpteki kıymetlerini de bilmek lazım, kimileri saldırı planlarını doğrudan etkileyebiliyor, kimileri de savaşlardan sonra tanıklık yaparak generalleri yağlı urgana teslim edebiliyor, çok acayip şeyler şu kadınlar yahu, hay Allah. Mesela striptiz modası çıkmış bizde, çok acayip oyunlar oynamaya başlamış kadınlar, tövbelikmiş. Oysa bir Sulukule kadını öyle oynamaya, soyunmaya gelmezmiş, Sulukule danslarını geliştirmek lazımmış bu yüzden.

Zırvaların sonu gelmek bilmediği için yazıyı burada noktalıyor, Karay’ın sinirlendirmeyecek metinlerine doğru yönleniyorum. Bir müddet okumayacağım yine de, yeterince Karay mizojinisine maruz kaldık hamdolsun.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!