Okurken kesintisiz akış beliriyor. Diyalogları duyabiliriz veya dudaklardan okuyabiliriz, algıların baskınlığına göre değişecektir. Scarry duyuların ve tahayyül biçimlerinin karma yapılar ortaya çıkarabileceğini söylüyor, okurun niteliği önemli. Sonuçta pencereden görülen ağaçların bir bir arkada kalması gidilen yolu canlandırıyor, binicinin yukarı aşağı hareketi atın koşuşunu görmemizi sağlıyor, okuduğumuzu göz önüne getirmek için azıcık bir bilgi yeterli. Kendimi film izlerken buluyorum, aklımda her sahne için bir görüntü veya süreğen an beliriyor, uç uca eklenmiş hali metinden çok daha fazlası. İlk basamakta canlılığın oluşumu var, imge parçalarından doğuyor. Hayal edilen nesnede algıladığımız nesnenin yaşamsallığı yoksa da metinlerin yardımıyla beynin belirli bölgelerinde kimyasal patlamalara yol açabilir, Aristoteles’in “renksizlik”, Sartre’ın “temel yoksulluğu” dediği zayıf imgeler yaşamın benzerleriyle yer değiştirebilir. Tiyatro ve film örneklerinde önümüzde birden çok duyuya hitap eden kaynaklar vardır, işimiz daha kolaydır ama sözlü sanatlarda elimizdekiler sözcüklerden ibarettir, Scarry’ye göre her sanat “dolaysız algılama”, “gecikmeli algılama” ve “taklit algılama” edimlerini gerçekleştirmeye teşvik eder, sözlü sanatlar daha çok üçüncü alanı ilgilendirse de şiirin gecikmeli algıyla da ilgisi vardır, kısacası akustik içeriğe sahip olduğu için anlamın yanında ritimden de faydalanırız. Bu metin “taklit algılama” üzerine odaklanıyor, mecazi odalarda yürümemizi ve kurmaca dünyayı “tenimizle hissetmemizi” sağlayan dinamikleri anlatırken nörolojik süreçlere değindiği gibi örnek verilen metinlerin eleştirel okumalarına da girişiyor Scarry, böylece Proust Bir Sinirbilimciydi gibi metinlerin yanına konacak enfes bir araştırmaya imza atıyor. Beyinde patlayan havai fişeklerden çok canlandırma biçimlerine odaklanıyor, en başta temel kavramları vererek beş temel tekniğin altyapısını hazırlıyor. Canlandırma ilk bölüm, ardından “katılık”. Locke’a göre duyularımızın bize en düzenli olarak verdiği fikir bu, anlatıdaki dünyayı oluştururken ilk katmanı katılığa ayırıyoruz. Zıddıyla var olabilir, Proust’tan verilen örnekte odanın katılığı karakterin mekânı oluşturan belli belirsiz davranışlarıyla mümkün. Kapı tokmağına bakış, duvara yavaşça dokunmanın belli belirsiz hissi katılığı destekler, bunların yanında duvarda asılı bir resim de yüzeyin varlığını sezdirir, “kinetik örtme” bunun adı. Mevzunun özü sertlik ve yumuşaklıktır, nesnelerle oluşturulabileceği gibi karakterin davranışları ve düşünceleri de etkilidir. Yüzeyleri, zemini ve mekânı doğrudan yaratmak veya düşündürmek tercih edilmez, tabii anlatıyla ilişkili değilse. Bir karakterin mekân üzerine düşünmesindense mekânı imlemesi daha makuldür ama kanun değil bu elbet. Şiirde daha kısa bir süreçte gerçekleşir bu, Hardy’nin bir şiirinde kitaplığın üzerinde kımıldayan gölgeler daha imgesel bir yaratıya yol açsa da işlev aynıdır, “içe düşmemiz engellenir”, yerin sınırları belirlenir kısacası. Şeffaf veya yarı şeffaf nesnelerin de benzer bir işlevi vardır, algının fenomenolojisini kopyalayarak bilişsel işlemlerin sürecine katar, bu sayede hayaletleri perspektife oturturuz ama hayalete benzemeyen herhangi bir nesneyi hayaletin yerine başarıyla hayal edemeyiz. Burada önceden edindiğimiz temsillerin de etkisi var bence, ağaçların yarattığı yol deneyimlerimizden doğar, metinler birbirlerinin imgelerini ödünç alabilseler de kurgunun ögeleri bazen birbirini ketler. Latin Amerika’nın nehirlerinde geçen iki anlatının birbiriyle uyuşmamasına şaşırmıştım, aynı coğrafya ama anlatıcının kişiliği, olay örgüsü ve benzeri etkenler nehirleri farklılaştırdı. Tabii çok temel bir süreçten, doğrudan canlandırmadan bahsediyor Scarry, canlandırmanın doğuş ânını ele alıyor ama değerlendirdiği bilişsel süreçler aynı çıkarımları sunmuyor her zaman, metinden metne doğan farklar bu işleyişleri değiştiriyor muhtemelen.
Seçilen örnekler beş kavramı destekleyecek biçimde ele alınmış, örneğin resimlerin hareket ettirilmesinden önce beliren düşünsel temelde çiçek metaforu gibi aygıtlar mevcut, imajların nasıl oluştuğuna anladıktan sonra gördüğümüz ilk öge olan “ışık yakma”nın uygulandığı metinlerde doğrudan ışıkları arıyor yazar. İlyada‘da çok sayıda örnek mevcut, Akhiellus’un “ışıltılı koşucu” olmasından Nereus kızlarının ışıltılı isimlerine pek çok parıltı bize zırhları, bedenleri ve hareketi verir, ışığın devinimleri eylemleri canlandırmamızı sağlar. Homeros katılık değil, hareket yaratır ama iki yaratıya, hatta daha fazlasına gereksinim duyan bölümlerle de karşılaşırız, kolayca hareket edebilen ışık katı nesnelerin üzerine düşerek hareket imgesi yaratır. “Seyreltme” tekniğinde Gustave Flaubert ve Emily Brontë öne çıkar, Bovary’nin saçılan kâğıt parçaları ve uçuşan kelebekler hafiflik algısı yaratır. Zihin için kolay bir işlem, canlandırmanın uçuşlu biçimi. “Ekleme ve Çıkarma” kesik hareketlerin tamamlanması temeline dayanıyor, örüntünün tamamlanması olarak özetleyebiliriz. Daha geniş bir zaman aralığında daha silik veya duruma göre katı imgelere yol açar. Çitin bir oyuğundan geçip az ileride tekrar ortaya çıkan çocuğun görüş alanının dışındaki hareketlerini kolaylıkla hayal ederiz, gerçi daha korkunç şeyler de hayal edebiliriz. Bu bölümü okurken aklıma geldi, August Derleth’in “Panjurlu Ev” nam öyküsü. Karakter pencereden bakar, tarlanın ucunda dört şeffaf şeklin eve doğru yaklaştığını görür. O sırada ay bulutların arasına girer veya bulutların arasından çıkar, şekiller ortadan kaybolur, sonra tekrar görünürler ama eve daha yakınlardır bu kez, süzüldüklerini görürüz. Süzülme detayı verilsin veya verilmesin, ışıkta kaybolan veya beliren varlıkların hareket etme biçimleri için bilişsel şemalardan en uygununu seçeriz, eylem öyle veya böyle tamamlanır. Scarry bu teknikte yazarın talimatlarında aşırıya kaçmamasının çok önemli olduğunu söyleyerek sıkı bir kurmaca dersi de verir, tansiyonun yükseldiği anlarda anlatının okura kendi iradesini hatırlatmaması gerekiyor. “Yazarın talimatları ise tam tersine, imgeleri gerçek algı dünyasının ‘muayyenliğine’, dolayısıyla canlılığına yaklaştırarak irade bilincimizi bastırır: Kitaptaki resimler tıpkı duyumlar gibi basitçe zihnimize ‘ulaşıyormuş’ gibi görünür, hem de onları (bir başkasının telkiniyle) inşa ettiğimiz ortada olmasına rağmen.” (s. 114) Homeros’tan ve Walt Whitman’dan örneklerle destekler bu görüşünü Scarry, ardından “germe, katlama ve eğme” tekniğine geçer. Tolstoy ve Flaubert’den örnekler verir, yazarların zihnimizde oluşturduğu resimlerin anlık değişimlere uyum sağlayacak biçimde düzenlenmesi “germe”nin işidir, diğer iki teknik de benzer kurma biçimlerini içerir. Daha somut bir canlandırma vardır burada, devinim halindeki eşyalar, örneğin Flaubert’in kumaşlarla yaptığı “oyun” Emma’nın tepki vermesini sağlar, hareket açığa çıkınca hoop, canlandı. Böyle bu işler. Scarry’ye göre büyük yazarlar bu tür zihinsel süreçlerin en azından sezgisel olarak farkındaydı o zamanlar, dolayısıyla talimat vermekle birlikte zihnin yapısına da uyum sağlayarak ince işçiliklerinin niteliklerini belirlerler. Beşinci yöntem “çiçekli varsayım”, bir çiçekten doğanın tamamını görme işlemi de denebilir. “Eller devrede” talimatı uygulanır, ince motor kasların hareketleri belki de beynin en çok uğraştığı eylem olduğu için diğer tekniklerle birleştiği zaman tahayyülün en kuvvetli halini ortaya çıkarır.
Başka teknikler de var, “çemberler çizmek” zihin için kolaylıkla göz önüne getirilebilecek bir hareket, bu yüzden Troya ve Yunan ordularının araçları çemberler çizer, insanlar dönüp dururlar, bu hareketlerin tasavvuru kolaydır. Yeats’ten, Wordsworth’ten örneklerle savını güçlendirir Scarry, patenli bölümde de bir zemin üzerinde kaymanın devamlılığı sağlamadaki önemine değinir, kitabın kapağındaki kuşun hareketlerini hayal edebileceğimizi söylediği “Sonuç” bölümünde görüşlerini toparlar, noktayı koyar.
Bu teknikler çoğaltılabilir veya yerlerine başka teknikler konabilir. Scarry bilimsel açıdan desteklediği savlarını genişletmeye meyilli, nitelikli bir okurun kendi çıkarımlarının, tekniklerinin olması şaşırtmaz. Bir bakın ama, belki daha kuvvetli imgeler yaratmanızı sağlar bu araştırma, belki kendi tekniklerinizi daha başarılı bulursunuz, hoş olur.
Cevap yaz