Tove Ditlevsen – Gençlik

Edvin’in çalışmaya başlaması ilk kopuştu, on sekizine geldiğinde evden ayrılması ikinci, sıra Tove’ye geliyor yavaş yavaş. İlk iş gününde erkenci, daha baştan çaba göstermesi gerektiğini annesi söylemiş, çalışma hayatında sekiz saatten fazlasını vermeli. Danimarka’da sekiz saat “kazanılmış”, daha fazlası için mücadele sürüyor. Tove zengin bir ailenin yanında hizmetçi, evin hanımı huysuz olmasa uzunca bir süre kalırdı orada, çocuğu seviyor ama odaya kapıyı vurmadan girmesi, bunun sonucunda belli belirsiz aşağılanması canını sıkıyor. Hanımın bıraktığı yapılacaklar listesinde halıların üzerinden süpürgeyle geçmek var, Tove ev işlerinden pek anlamadığı için elinin ucuyla yapıyor ne yapıyorsa, süpürgeyi kurcalarken ortalığa saçılan pisliği halının altına iteliyor ve piyanoyu suyla fırçalıyor. Bütün eşyaların suyla fırçalanması emredilmiş, piyano bir eşya ve Tove aptal değil. Aptal. Bir daha gitmiyor o eve, mahvolmuş piyano hakkında ne söylendiğini öğrenemiyor. İşe girdiği pansiyonda yine çok yoruluyor, şiir yazacak zamanı ve enerjisi yok. Yaşamının bu döneminde işçiliğin ne olduğunu iyice anlıyor Tove, elinden gelenin fazlasını dahi yapsa yaranamayacak ve yorgunluktan ölecek, hayatında şiir yazmaya değer bir şey olsa bile. Pansiyonun sahibeleri Bayan Petersen ve kızı Bayan Petersen aynı yaştaymış gibi görünüyorlar, müşterilerle ilgili işleri on altı yaşındaki Yrsa’ya gördürüyorlar çünkü tırnakları pis Tove’nin, bir gün tuvalet temizlemekten kurtulmak istiyorsa kendine özen göstermeli ve en önemlisi yüzünü gözünü buruşturmamalı, hiç mi temizlememiş tuvalet falan? Arkadaşları da işçi sınıfının neferlerine dönüşmüş, Gerda çalışıyor, Ruth erkeklerle çıkmaya başlamış, kazandığı parayı harcayacağı eğlencelere gidiyor. Tove erkekleri Ruth’un yardımıyla tanımaya başlıyor gençliğinin bu döneminde, birlikte gittikleri danslarda tanıştığı adamlarla öpüşmekten öteye gitmese de sonraları ilerliyor işler. Başka model yok elde: erkekler işe girerler veya girmezler, Ruth sadece işi olanlarla takılıyor ama Tove’nin böyle bir kıstası yok, yaşama açlığı baskın. Öğrenci gençler var da onları pek görmüyoruz, işçi sınıfıyla pek içli dışlı değiller diye okuyorum bunu, Tove’nin kıyısında gezindiği dünyanın sunacağı başka bir şey yok gibi görünürken hop, şiir değiştiriyor seyri. Editör Brochmann şiirlerini reddedip iki yıl sonrasına tekrar randevu vermişti, gazetede adamın ölüm ilanını gören Tove umutsuzluğa kapılsa da babasının kitaplarını okumaya ve şiir yazmaya devam edecek, kapana kısılmış değil. Annesi tuhaf davranışlarını sona erdirmezse asla evlenemeyeceğini söylüyor, Tove zaten evlenmek istemediğini söyleyerek diğer yolun farkında olduğunu gösteriyor. Salınımlar bariz diğer yandan, erkeklerle ilişkiler kurarken annesinin onayını alıyor, hele zengin bir koca bulursa hayatı kurtulur. Ses getiren ilk şiirindeyse annesinin düşük yapmasını anlatıyor, kaynakları kendine çok yakın, ailesini hiçbir zaman terk etmeyecek. Zaman geçiyor, Tove pandül, iki dünyanın iç içe geçmesi Bay Krogh’la kısa ama yoğun bir ilişki kurmasını sağlıyor. Ruth’un orasını burasını sıkıştıran yaşlı adam Tove’nin şair olduğunu öğrendiğinde saygıyla yaklaşıyor kıza, şiirleri okuyup değerlendiriyor, ödünç kitap veriyor falan, aslında Ruth’un izin vermediği öpücüğe Tove izin verebilirdi eğer Bay Krogh isteseydi, mesafe bir kez konmuş oysa. Adamı ziyarete gittiğinde binanın yıkıntılarıyla karşılaşan Tove’nin üzüntüsü geçmek bilmeyecek, hayatından çıkıp giden insanların arasında en çok Bay Krogh’u özlüyor Tove. Carl amca öldükten sonra Rosalia teyze taşınıyor, Tove’nin ailesiyle birlikte yaşarken evi kokutmaktan başka etkisi var mı kızın hayatında, belirsiz. Yaşlılığın da farkına varıyor Tove, adamlar durulup kadın peşinde koşmazlar, miras bırakırlar, kadınlarsa bir başlarına ölümü beklerler. Bay Krogh ilginç tipleri yanında tutmak istediği için çağırıyor genç şairi, fazlasını istemiyor, zaten kızın yazdığı şiirler kötü ama muhtemelen gerçek bir şair olacak ileride. Tove’nin hisleri: “Antrede çenemin altından tutup: ‘Yaşlı bir adamı yanağından öper misin?’ diyor. Onu sanki öpücüğüm onun korktuğum ölümüne neden olabilirmiş gibi hafifçe öpüyorum. Yumuşak bir ihtiyar yanağı var ve bana ninemi hatırlatıyor.” (s. 23)

Hitler iktidara geldiğinde aydınlara yükleniyor Krogh, sanatçıların, şairlerin işlevsizliğinden yakınıyor, pansiyonda kadınlar Almanları öven gazeteler okuyorlar, bütün Avrupa’yı kurtarmaya gelen lider alkışlanıyor. Evden ayrıldığı zaman taşındığı odalardan birinin sahibi tam sempatizan, Hitler’in radyo konuşmaları sırasında sesi köklüyor, sonra Tove’nin odasına gelip adamın ne kadar süper konuştuğundan bahsediyor. Tove’nin tek istediği şiir yazmak, bu yüzden kadına yüz vermiyor. Danimarka işgal edildiği zaman kadın hemen şutlayacak Tove’yi, madem lidere saygı duymuyor ve şüpheli hareketleri var, o zaman başına kötü bir iş gelmeden hemen uzamalı. Erling sayesinde eyleme gitmişliği var, sadece keşif için. Sosyalist Gençlik üniforması giyen sevgilisinin peşinden meydanlara gidiyor Tove, Erling kafasına polis sopası yiyince birlikte kaçıyorlar. Eh, işçi sınıfına yakın olabildiği kadar yakın Tove, sendikaya girmeleri için iş arkadaşlarına çağrı yapınca hemen köşeye çekiliyor ve kovulduğu söyleniyor, patron işyerinde Bolşeviklerin çalışmasını istemiyor çünkü. Evde papara, kızına sınıf mücadelesini canlı canlı yaşatan babaya göre Tove aptal, mücadelenin en harlı kısmında yer almadan yapmalı ne yapacaksa, hele paraya en çok ihtiyaç duydukları sıralarda. Anne zaten öfkeli, Tove’nin işten atılmasından ziyade eşinin suçlamalarına takılıyor. “Susuyorum ve aslında onlardan ne beklemiş olduğumu pek bilmiyorum. Ama birkaç dakika içerisinde yeni yeni heveslendiğim politikaya, kırmızı bayraklara ve devrimlere olan bütün ilgimi kaybediyorum. Erling’le sinemaya gitmeye birkaç cumartesi daha devam ediyoruz, ondan sonra duvara yaslanıp beni beklemeyi kesiyor.” (s. 39) Tove tanıştığı her insanla başka bir serüvene atılıyor, dünya büyüsünü kaybetmemiş daha. Nina’yla birlikte amatör bir tiyatro topluluğuna katılıp sahneye çıkıyorlar, Tove mühim kişilerden sağlam övgüler alıyor ama yapmak istediği o değil, üfürükten bir sebeple tiyatrodan koptukları gibi gece hayatına. Takip etmek zor, Tove zaten olayları bulamaç haline getirip anlattığı için sıralama yok, çok şey: Edvin evlenecek, ailesine yük olmamak için hiçbir şey söylemeye niyeti yok, Rosalia teyze kansere yakalanınca ameliyat olacak, biraz daha uzun yaşaması teselli verici. Ölümle birlikte yaşlılığın yeni yüzü, Tove annesiyle babasının zamana karşı yenik düşmelerini izliyor. Acı, yine de parasına sahip çıkmaları yüzünden öfkelenecek bir şey buluyorlar illa, sevgiyi uzun süre canlı tutmuyorlar. Yeni bir eve taşınacaklar, Tove yardım eder mi? Geleceklerini Tove’ye göre inşa etmemeliler, biliyorlar, baba kızının yazıp çizmesini deli saçması olarak gördüğünü söyleyince anne hemen yakalıyor ince noktayı, kızın ne isterse onu yapacağını, yazacaksa bir odaya sahip olması gerektiğini söyleyerek ikna ediyor Tove’yi, maaşının bir kısmını kiraya verebilir. Radyo da öyle alınmıştı, Tove kendi hayatını kurana kadar onlara destek çıkacak. Şiirlerini önemli bir dergide yayımlayan editöre tutulması, evlenmeleri plan dahilindeymiş gibi görünüyor, tıpkı Tove’nin nişanlandığı çocuktan ansızın ayrılması gibi. Her seviyede biraz dolanıyor kadın, keşfedecekleri tükenince yeni bağlantılar kuruyor ve başka bir seviyeye geçiyor, basamakları birer birer tırmanıp daha iyi koşulları bulmaya çalışıyor hem şiiri hem yaşamı için. Pragmatik, bir ölçüde yıkıcı, her şey akışkan olduğu için iz bırakmadan ilerlemeyi başarıyor. Yara almıyor mu, şiire tutunarak kanamayı durduruyor en azından.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!