Tove Ditlevsen – Bağımlılık

Yaşam pek bir şey vadetmiyor, yaşam kendinden başka bir şey sunmuyor, Tove elindeki yaşamla ne yapacağını öğrenmeye çalışırken zemin ayağının altından kayıveriyor. Yazmak dışında istikameti yokken beş yılını sislerin içinde geçirmesi, yolunu bulamaması acı, kasada sakladığı romanını bitirdiğinde boşluğa düştüğünü hissetmişti ama çoktan düşmüştü zaten, eşinin yapacağı uyuşturucu iğneyi bekliyordu. Hikâyenin yarısı zaman algısını yitirmiş Tove’nin debelenmesinden ibaret, ilk yarısındaysa uçurumun kenarına gelmesi anlatılıyor. Önceki metinde Viggo F.’yle evlenmişti, şiirleri ses getirmeye başlamıştı, gelecek yeni kalaylanmış bir sini gibi parlıyordu adeta. Doyumsuzluğun emarelerini baştan görmek yaşamın bir anda nasıl tepetaklak olabileceğinin habercisi: Oturma odasında tek başına uyuyor Tove, Viggo F. yıllar boyunca yalnız yaşadığı için yatağını paylaşmak istemiyor. Ev işleri konusunda ne kadar sıkıştırırsa sıkıştırsın Tove’yi ev kadınına dönüştüremeyecek, alevlerin arasında kaldığının farkında değil. İlk romanını yazmaya başlayan eşine verdiği nasihatlerin ikisine de ne kadar zarar verdiğini fark etmiyor çünkü dergisinde eserlerini yayımladığı her sanatçıya yardımcı olmaya çalışıyor, Tove’nin kalıplara oturmadığını Tove bile bilmiyor o zaman. “Benimle evlendiği için hâlâ ona minnettarım ve onu memnun etmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Yine de bir terslik var fakat bunu fazla düşünmemeye dikkat ediyorum.” (s. 5) Deneme-yanılmanın yeni sahnesi evlilik, işgal kuvvetlerinin Danimarka’yı ele geçirdiği sırada alkol satışı yasaklanıyor, benzin kıtlığı var, Viggo F. takma diş yaptırmak istemiyor çünkü üç yıl sonra ölecek zaten, ailesindeki erkekler elli altı yaşında öldüğüne göre tek dişle biraz daha idare edebilir. Tove’nin annesi evlilikten memnun, adamın mirası kıza kalacak, sonra ne yapıyorsa yapabilir. Evde fırtınalar esiyor, adam harcamaları azaltmasını istediğinde Tove daha da özen gösteriyor, ne kadar gösterebiliyorsa. Eşinin yıllardır giymediği elbiselerin kumaşından annesine yeni elbise diktirmesi matrak, kadınlar ele geçirmişler adamı da Tove nereye kadar dayanacak, bir başka aşka kadar tabii. “Genç Sanatçılar Kulübü” o soğuk evden kurtulmasını sağlayacak, başka insanlarla sınadığı eşine veda etmeye hazır. Piet Hein nam uçarı adamla sevişebilir, ondan çocuk yapabilir. Nihayet. Piet Hein bir gün gece kulübüne Nadja’yı getiriyor, bir nevi ayrılık ritüeli, Nadja’yla da ondan bir önceki sevgilisini tanıştırmış olabilir. Uyarıyor Nadja, adam kalbini kıracak, tutkusu sürdüğü müddetçe bulutların üzerine çıkarır ve ansızın yere çakar. Tove’nin inanası yok, âşık olup olmadığını bile bilmiyor ama kendisine ilgi gösteren hemen her adamın peşinden gittiği gibi Piet Hein’ı takip ediyor. Nefes almak kadar kolayca yazıyor adam, yazdıkları yayımlanıyor, Tove için yeterli. Viggo F. arkada kalıyor, boşanma gecikmeyecek. Adam için yıkım, sonraları Tove iyice ünlenince arkadaşlarına röportaj yaptırıp kadına söylemediği şeyleri söyletecek, edebiyat toplantılarına katılmayarak öfkesini belli edecek. Ölümüne pek bir şey kalmamıştı, beş yıldan sonra ölüp ölmediğine dair hiçbir şey öğrenemeyeceğiz. Tove’nin çok daha büyük sorunları olacak. Yine de Viggo F.’ye gönül borcu baki, ilk metinlerini bastığı gibi romanları için de yayınevi arayıp buluyor, en azından saygıyla anılmaya layık. Piet Hein bunu da mahvetmeye çalışıyor, dediğine göre kayda değer hiçbir şey yazamadığı için yayıncılığa başlamış yaşlı osuruk, işe yaramazın biri. Kendisi de pek farklı değil, başka bir kadına tutulur tutulmaz Tove’den ayrılıyor, kadını evsiz, beş parasız bırakıyor. Basit bir yaşam aslında, ihtiyaçlarının karşılanması ve yazı çizi işlerinin desteklenmesinden başka bir şey istemiyor Tove, mutlu bir evliliği ve çocuğu olursa daha da iyi. Ebbe’ye bu yüzden yaklaşıyor, Nadja’nın arkadaşlarının evine gidip takıldığı sırada genç adamla tanışıyor, hayatında ilk defa aşkı hissediyor. Ebbe de çok kalp kırmış ama Tove’nin akışkanlığına sahip değil, bu hikâyede yanan taraf Ebbe olacak.

Çocuk, boşanma, Tove’nin Viggo F.’yi kullanıp tam zamanında bıraktığını söylüyor etraftakiler, doğru. Ebbe’nin annesinin evine taşınıyorlar, anlatının sonuna doğru kilit bir rolde yer alacak Victor’un adı ilk kez ortaya çıkıyor. İlginç, Ebbe’yle yıllar boyunca takılacaklar, barlardan barlara gidecekler ama Tove’yle tanışmayacak Victor, beş yıldan sonraysa onsuz yapamaz hale gelecek. Adım adım: Romanları basılıyor, Tove bu kez bir başkasına, Ebbe’ye güvenerek tavsiyelerine kulak asıyor ve adamın yeraltı direniş örgütüne katılmasını istemiyor, direniş karısı ve çocuğu olmayanlara bırakılmalı. Yakında kendi evlerine de taşınacaklar, ölümle yüz yüze gelmenin lüzumu yok. Saftirikten hallice bir oğlan bu Ebbe, ekonomi okuyor ama aslında okumuyor, itki varsa harekete geçiyor sanki. Tove çocuklarla ilgili kitaplar okurken onun yaptığı hemen hiçbir şey yok. “Baba olacağını düşünmenin ona son derece gerçek dışı geldiğini söylüyor. Benim adımı gazetede gördüğü zaman da ona gerçek dışı geliyor. Ünlü birisiyle evli olduğuna inanamıyor ve bundan hoşlandığından da emin değil.” (s. 38) Tove’nin yaşamında açılan gediklerin sonu gelmiyor, yine bir boşluk, bu kez Helle doğduktan sonra hiçbir şekilde sevişemiyorlar. Ebbe sabrının sonuna geliyor, biraz olsun toparladıkları zaman Tove’nin karşısına Carl çıkıyor bu kez, yaşamında karşılaştığı en büyük felaket. Zeki adam, akademisyen, ilaçlara erişimi var ve akıl hastalığına kapılması muhtemel, ailesinde birçok akıl hastası var. Tove’yi ilaçlarla yoldan yavaş yavaş çıkarırken Ebbe’yi söküp atıyor kadının yaşamından, hemen evleniyorlar ve çocukları oluyor ama Tove bunların ne kadar farkında, belli değil. Doz arttıkça daktilosuna dokunamamaya başlıyor, aklını yazmaya veremedikçe huysuzlanıyor, huysuzlandıkça daha fazla uyuşturucu alıyor, tam bir kısırdöngü. Ailesi, arkadaşları, herkes uzakta, tam beş yıl boyunca donuyor yaşam, Tove çocuklarına bakamayacak duruma gelince Viggo F. zamanında tanıştığı doktor Geert’i arayarak acılarının sona ermesini istediğini söylüyor. Carl’ın niyetini tam olarak kestiremiyoruz, sosyopat doktorumuz her şey bittiği için memnun, başına geleceklerden de memnun sanki, Tove’nin tekrar sağlığına kavuşmasından başka bir şey istemiyor. Kayış kopuyor iyice, Tove hastaneye yatırıldığında uyuşturucu bulmak için her türlü haltı yiyor, hastaneden çıkınca da yiyor hatta Victor’la nihayet tanıştığında verdiği onca söze rağmen doktorları kandırıp hap buluyor. Kopenhag’dan taşınmaktan başka çare yok, küçük yerde çaresiz kalan Tove bağımlılıktan hiçbir zaman kurtulamayacağını düşünüyor. Annesi çocuk istemediğini, abisi Edvin’le Tove’yi düşürmek için sabun yediğini söylüyordu bir yerde, Tove sevgisiz dünyadan iyi kötü sağ çıkarak ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor, helal. Evelyn Waugh’la iki lafın belini kırması da hoştu. Veda edeceğiz artık, üçlemenin sonuna geldik. Alıntıyla bitireyim, Tove’nin özeti: “Ona bir sevgili istemediğimi çünkü eğer hayatım tekrar dağılıp karmakarışık olursa çalışamayacağımı söylüyorum. Ve günler geçtikçe cümle kurmanın, kelime birleştirmenin ya da yalın, dört satırlık mısralar yazmanın gerçekten becerebildiğim, beni tutkuyla bağlayan tek şey olduğunu daha iyi anlıyorum. Bunu yapabilmem için de onları sonradan kullanabilmek amacıyla bir arşive yerleştiriyormuşum gibi insanları özel bir şekilde gözlemlemem lazım. Bunu yapabilmem için ayrıca özel bir şekilde okumam lazım, belli belirsiz ihtiyacım olan şeyleri hemen olmasa da sonradan kullanmak için bütün gözeneklerimle içime çekercesine. Bunu yapabilmem için de fazla arkadaş ilişkilerimin olmaması ve akşamları çıkıp içki içmemem lazım çünkü o zaman cümleler kurmakla meşgul olduğumdan, Ebbe benimle konuşmak istediğinde sık sık mesafeli ve dalgınım, o da bu yüzden inciniyor.” (s. 42)

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!