Temmuz, 1763. Renée Pélagie de Montreuil şok, “sadık bir dost”tan aldığı mektupta Markiz’in ahlaksızlıklarından bahsediliyor. Sabaha karşı Juliette’in yanında alıyormuş soluğu Markiz, hani o kocasının sadakatsizliklerine ses çıkarmayan kadınlardan olmaması için Pellie gidip yerinde değerlendirme yapmalıymış. Romanın bir kısmı mektuplardan oluşuyor, şimdilik sadece dostun yolladığı mektupları göreceğiz. Pellie’nin dikizini bir de. Gidip baktığında eşinin gerçekten de Juliette’i fikfiklediğini görür, anal hadiseler dönmektedir odada, Donatien (Sade) kadından boşalmamasını istemekte, itiklemesi giderek şiddetlenmekte ve ortalığı gümletmektedir. Seks eyleniyor işte, anlatı boyunca muhtelif kadınlarla birtakım tenasülsel işler döndürülüyor, adamın özgürlüğünü doya doya yaşadığını görüyoruz. Adamın aynı özgürlüğü eşiyle paylaşmayı istediğini de görüyoruz, mektuplar bu yüzden. Açık edilecek bir gizem yok, daha ilk mektupta o dostun kim olduğu besbelli, böylesi bir metinde sürpriz taşar. Sahnenin sonunda Pellie gözyaşlarına boğulur işte, adamla kadının aldığı zevki görünce yıkılır çünkü Kilise ve Kilise’den hallice anne yüzünden beyni iyice bir yıkanmıştır, nedir, kadın zevk almaz, zevki veren Şeytan olduğuna göre o işin keyfi olmaz, hani adamı da azdırmamak için şöyle uzunca bir gömlek giyilmelidir, teraneler. Cadı avı sırasında çok işlevseldi bunlar, aynen devam. Erkekler için de tehlike var: “Ters ilişki yakın bir zamana kadar yakılarak infazla cezalandırılıyordu. Cesaret edemezdi…” (s. 19) Etti, Markiz de Sade evliliğe dair umudunu kaybetti. Yirmi iki yaşına kadar büyük bir kayıtsızlık içindeydi, annesi kızının beceriksizliğini söyleye söyleye kızı beceriksiz etmişti, kısmeti çıkınca da satmaktan çekinmedi tabii. Çeyiz şatafatlı, saraylara layık ki düğünleri de Versay’da yapılacak, saraya giriş bileti olarak gördüğü kızını Donatien Alphonse François’ya veriverdi. Bu adam çok iyi bir eğitim almış, süvari okulunda üstün başarı göstermiş, Yedi Yıl Savaşları’nda kahramanlıklar yaptıktan sonra ordudan ayrılmış. Aklı başında biri. Aşağı yukarı. Dönemin ahlaki temayüllerine göre hemen hapsedilmeli de faş etmemiş yaptıklarını henüz, biraz daha var. İkinci isimsiz mektupta Donatien’in babasının İngiltere’de Montesquieu ile birlikte masonluğa kabul edildiğini bildiriyor, Pellie’nin babasını kölelik karşıtı düşünceleriyle delirten bu adamın arkadaşının oğlunun politik görüşleri ne olabilir? Babası yüzünden annesi manastıra kapanmış, peder bey de pek rahat durmuyormuş açıkçası, cinselliği özgürleşmeye katık eden adam kaynanasıyla kaynatasının nefret ettiği Rousseau ve Voltaire’in destekçisi, liberten, poker yüzünü takındı mı ortamın bütün tansiyonunu düşürüyor, Pellie’nin babasıyla sohbetin sonu: “Donatien onu her konuda destekledi ve Fransa’daki alt sınıfların yaşadığı açlıkla artan bu karmaşanın iyiye işaret olmadığı sonucuna vardılar.” (s. 44) Her bölüme dönemin siyasal gelişmelerinden, politik atmosferinden bir tutam, gerisi özgürleşme aşamaları. Donatien sevişmek ister, Pellie sırtını döner, Donatien ilk aşkı Laure’a kimsenin benzeyemeyeceğini, kalbinin ona ait olduğunu söyleyerek eşinin kalbini kırar, sonra istediği şekilde seks yapmaları gerektiğini söyler ama Pellie razı gelmez, ilk bölüm bu gerginlikle sonlanır.
Ağustos, 1763. Mektuplar. Seks oyuncaklarından birinin -sik veya sağlık ürünü- annesinde de bulunduğunu fark eden Pellie’nin üstün ahlaka duyduğu inanç azıcık sarsılır, dostunun bu bilgiye sahip olmasından ötürü daha da sarsılır, nihayet yakınlaşma aşamasına geçer çünkü dostunun delicesine âşık olduğunu öğrenmiştir, Pellie’nin aklı çelinir. Tam değil, eğitimin bir kısmı henüz başlamamıştır, sahip olduğu iki köleyi pis işleri yapmakta kullandığını söyler Pellie, aldığı eğitimde onların ruhu olmadığını öğrendiğinden beri pek dikkatini çekmediklerini söyler. Diğer yandan sosyetik kadınların itiraf seanslarından birine katılır, Donatien’in seks vaziyetlerini anlatır, diğer kadınlardan bazılarının da Donatien’le münasebet kurduğunu öğrenir -Casanova birinin küçük deliğini yalarken Donatien önden girmiştir- ve mahvolur, biter, yine de işin nereye varacağını merak etmektedir.
Eylül. Dost bir adım ileri gider, Pellie için bir araba hazırlattığını, her gün belli bir noktada arabanın bekleyeceğini yazar. Pellie hemen iştirak etmez, kocasının üç kadını kırbaç darbeleriyle okşayıp tinkivinkisiyle tatmin etmesini izledikten sonra içinde bir kilit kırılır, yallah arabaya. Ha, bundan önce bir davete katılır Pellie, dostunun kendini tarif ettiği şeklini arar gözleri, maskeli bir adamla göz göze geldikten sonra arzusunun somut karşılığı hemen didiklemeye başlar aklını. Hamiledir bu arada, içindekinin babası gibi bir canavar olmasından korkar ama heyecanla bekler sonuçta, çocuğu olacaktır. Kafası iyice karışır, nihayet arabaya atlar, götürüldüğü yerde gözlerini bağlarlar ve dostu ortaya çıkar. Dostuysa. Kıps. Kestane kabuğuyla vajinaya ufak dokunuşlar, zevk şelalesi foşurdar, Pellie bedenini tanımaya başlar. “Elleriniz arasında şehvete mağlup düştüğüm ne tatlı bir işkenceydi bu Mösyö. Dünkü pısırık ben, aniden Juliette’e, eşimin fahişelerinden birine dönüşmüştüm. Erdemin kelepçelerinden özgürleşmiş, kurtuluşumu ararken size zincirlemiştim kendimi, aniden her şeyi; ellerinizi ve kestane kabuğunu geri çektiniz.” (s. 117) Kölelik mölelik, burjuva ahlakı hemen sıfırlanır, on yedi yaşındaki hizmetçisiyle bir görmeye başlar kendini Pellie, kuşlar gibidir. İlk kez öpüşür, çoğu şeyi ilk kez yapar o buluşmalarda, gözleri hep bağlıdır. Kendisi açar bir mektubunda, Donatien’le yazıştığının farkındadır, doğrudan onun adıyla hitap eder. En başından beri emindir zaten, yazı masasındaki mektuplarla bu mektupları karşılaştırmak aklına bile gelmemiştir. Bu arada yaşadığı her şeyi mektubunda anlatır Pellie, tam olarak ne hissettiğini dostu da bilsin için diye düşünebiliriz, Donatien’in yüzünde bir anlam parıldaması bulabilmek için diye de düşünebiliriz, yoksa sırf okura yönelik bir hareket olarak düşünürsek patlar.
Ekim’e gelelim, sona yaklaşıyoruz, üç ayda büyük değişim! Nereden nereye gerçekten, Donatien bir gün Pellie’nin babasına bir bebeklerinin olacağını söyleyince şenlik yapılır tabii, sonra odalarına çekilirler ve Pellie görüp deneyimlediklerini uygulamaya başlar. Tek bir cümle: diz çöktüğünü görürüz, yeter. Anne de istemeden dahil olur bu zevk fışkiyesine, arzulanan kim varsa ucundan kıyısından yanaşır, bir ara Pellie annesiyle sohbet ederken neler yaptıklarını anlattıklarında anne hemen ayıplar, kızının o sapık adama karşı koyabileceğini düşündüğünü söyler, yemeyin siz. Kızını o kadar iyi tanıyan bir kadın, mümkün değil öyle düşünmesi. Sonlara doğru sözde pişmanlığı iyice açığa çıkar, Donatien hapse girmiştir, ne fena. “Bir fahişeyi fildişi küçük bir haç kullanarak becerip sonrasında da kutsal resimler ve kitaplar üzerinde kendini tatmin edebilsin diye ona lavman yaparak çok ileri gitmişti. Eğer oradan kaçıp şikayette bulunmamış olsaydı, genç ve hamile Jeanne Testard Mouffetard sokağındaki evde hâlâ tutsak olacaktı.” (s. 178) Sade’ın kalfalık eseri resmen.
Kasım. Donatien’in liberten fikirleriyle ahlaksız çizimlerinin yer aldığı defter ortaya çıkar, annenin haberi vardır bu defterden. Tabii. Donatien hapisten çıkar, affedilir, başkalarıyla sevişmeye devam edeceğini söyler. Pellie ne olursa olsun Donatien’i sevmeye devam edeceğini söyler, karşılıksız sevgi böyle bir şeydir çünkü. Yazarın sondaki notunda açıklaması bu yöndedir, tarihe baktığımızda -bu roman gerçek olayların kurgulanmasıdır aslında- Pellie’nin eşini hapisten kaçırabilmek için erkek kılığına girdiğine, Justine‘in kopyalarını çıkardığına rastlarız, dönemin geleneklerine kafa atmak onun için de bir şahsiyet meselesi haline gelmiştir en sonunda. Roman böylece sonlanır, burjuva değerlerine çomak sokulmuştur, anakroniye kendimizi bırakırsak kadın düşmanlığı ve şiddet güzellenmiştir. Denk gelinirse okunur, ne diyeyim, çok da lüzumlu değil ama neyin lüzumlu olduğunu kim bilir, okur.
Cevap yaz