Maxime Rovere – Aptallarla Ne Yapmalı? Onlardan Biri Olmamak İçin

Bu yazı biraz öznel olacak çünkü Rovere de öznel konulara değiniyor. Biraz. “Aptallığın tipik özelliklerinden biri analiz etme kapasitenizi tüketerek tuhaf bir şekilde sizi daima onun dilini kullanmaya, onun oyununu oynamaya, kısacası onun alanında hapsolmaya zorlamasıdır – bu argo terimi kullanmamın önemi de buradan gelir. Bu kaçınılması öyle zor bir tuzaktır ki aynı çatı altında bunlardan biriyle yaşama talihsizliğine (bereket geçici bir süre için) maruz kaldığımdan üniversitedeki en zor çalışmalarıma ara verip kendime ve sizlere bu hizmeti sunmaya karar verdim: aptallığı, güçlüklerin bu en büyüğünü aydınlatmak ve eğer mümkünse bundan kurtulabilmek.” (s. 11) Telefon geliyor, zaten sıkıntılara boğulmuş adam iyice zıvanadan çıkıyor, işini gücünü bırakıp bu metni yazmaya başlıyor. Gözümde canlandı. Bu paragrafı okurken sırıttım, ben de bir aptalla -Rovere gibi diyeyim, şükür ki- kısa bir süre yaşamak zorunda kaldığım için metin beni yakaladı. Yaşanan onca saçmalığı bir süre analiz ettikten sonra işim bitmişti, istediğim cevaplara ulaştıktan sonra bir daha okunmayacak bir kitap gibi kenara kaldırmıştım olanı biteni ki bir daha okumayacağım kitapları satarım ben, onca şey kısa süre sonra satılacak bir meta haline geleceği için yine sırıttım. Metni okurken sağlamamı da yapmış oldum, bazı şeyleri öyle değil de böyle yapabilir miydim, gaslighting karşısında başka türlü davranabilir miydim diye düşündüğüm onca zamanın sonunda vardığım nokta bir aptaldan kurtulmanın en ideal yoluna varmış meğer, Rovere’e göre. Hoş. Sınırları belirlemek lazım tabii, aptal nedir, nerelerde bulunur? Aptal her yerdedir. Evimizde, sokakta, içimizde. Aptal hayatının her ânında aptal değildir, sınırlarını kendine göre belirlediği, bir başkasıyla biraz olsun derinlikli hemen hiçbir şey paylaşmadığı yaşamının problemlerini ustalıkla çözebilir, yakın denebilecek ilişkiler kurabilir. Sorun bir şekilde gizlediği parçasındadır, çizgilerini biraz olsun aşmasına izin verdiği insanlardan “kurtulmak” istediği an yumuşaklığı şiddetle karşılar, ortak faydayı görmezden gelerek kendi çıkarınca hareket eder. Rovere aptallıkla değil aptallarla ilgilendiğini söylüyor, aptallık filozofların argümanlarının doğrudan konusu değil, sadece yok edilmesi gereken insani bir özellik. Yok edelim ama önce ne olduğuna bakalım, aptallık Mutlak’ın ilgilenmediği bir olgu, mükemmel yaratının bir parçasıysa da önemsiz. Bizim için önemli, kendimizi sınayacağız zira. Aptalların asıl gücünün üzerimizde bıraktığı etki olduğunu anlayacağız, kavramların yardımıyla onlardan daha iyi olduğumuzu fark edeceğiz, aptalın aptalı olmayarak kendimizden de daha iyi olacağız. “Kâmil insan” Rovere’e göre aptalın kesin bir tanımını yapmayan, deneyimlediği aptallıkları gözlemleyen insan, benzer tepkilerle aptalın gücünü artırmaz, daha da önemlisi aptaldan ne zaman kurtulması gerektiğini bilir çünkü tesir altında kaldıkça değerlerinden, kendinden uzaklaştığını anlar. “Aptallık sadece zayıflık değildir, aynı zamanda çirkinliktir. İnsan zayıflığının itici yüzü olarak belirir.” (s. 27) Çirkinliğe bulanmak da istemez insan, bu yüzden o güne kadar bir şekilde sürdürdüğü ilişkiyi başlangıçtaki niteliğinden sıyırıp başka bir şeye dönüştürmeye çabalar. Kaba sözlerin kırıcılığı kadar zayıflığını da hisseder, aptal karşısında bir tavır almış sayılır. Olabildiğince mesafeli bir tavır, beklenen cevabı vermeye lüzum yoktur, aptallığın karşılığı yine aptallıktır. Aptalın “öğretmeni” olmaz, mecbur kalmadıkça. Kâmil olduğum söylenemez ama benzer bir şey yaşadım sanırım, bazı şeyleri yapabileceğimi, bazı şeyleri yapamayacağımı ama öğrenmeye meyilli, meraklı bir yapım olduğunu, bir gün yapabileceğim şeylerin artacağını anlatmaya çalıştığım durum dışında aptallıkla o derece muhatap olmadım sanırım, öylesi temel bir konuyu açıklamak zorunda kaldığım için utanmıştım. Daha da kötüsü, bunu ilk kez ben açıklamışım, düşündürmüşüm gibi bir tepki almamdı, başkası adına utanmanın elinden tutup dağ çayır gezesim gelmişti. Bütün bunlardan kaçınmaya çalışmanın çözüm sunmadığını söylüyor Rovere, eğer herhangi bir duygu ürüyorsa aptallığın bir parçasıyız demektir, mücadele etmemiz lazım. Alınacak bir ders var, alınmalı. Bir de insanın ne kadar rezilleşebileceğine dair merak var tabii, aptallarla iletişimi bu yüzden sürdürmeliyiz. Bunu bir kurtuluş reçetesi olarak sunuyor yazar, “silkinme” dediği eylem ortaya çıkabilecek bütün çatışmaları ahlaki düzlemde engelliyor. Zor ama, belki absürt, yine de olası. Değerimizi anlamımızı ve açığa çıkarmamızı sağladığı için faydalı da. “Bundan böyle onun insanlığa bir hakaret olmasının sizin için bir önemi yok. Şimdi sizin insanlığınıza meydan okuyanın mutlak surette bu salak olduğunu görüyoruz. Evet sizin kendi içinizde gerçekleştirmek istediğiniz bu insanlık.” (s. 43) Aptallığın üzerimizdeki etkisi bizdeki bir anormalliği, insanlık durumumuzdaki bir aksamayı gösteriyor, benim için bu “aile kurma” takıntısıydı. Çocukluğumdan beri bayağı bir güdülmüştüm, babamın yaptığından daha iyisini yapabilmeliydim. Niyeyse. Benzer kaygılara sahip aptalla ilişki kurduğumda kendi aptallığımla onunkini beslemiş oldum, inisiyatif almamayı tercih ederek konfor alanının dışına çıkmadım uzunca bir süre. Rovere huzuru sağlamak için kontrolü ele almak gerektiğini söylüyor sonra, bunu yaparken aptalı bir lütuf olarak değerlendirmemiz gerek. Çok alıntılı bir yazı olacak ama Rovere’in her paragrafına tutulmuş durumdayım, alıntılamam lazım, uygulama aşamasının zor olacağını söylüyor ve ekliyor Rovere: “Sizi anlıyorum ama niçin yanıldığınızı göstereceğim. (Şunu bilin ki kendime de aynı şeyleri söylüyorum, zira ben bu satırları yazarken benim aptalım da içgüdüsel diyebileceğimiz büyük bir ustalıkla hayatımı zehir etmeye karar vermişe benziyor.)” (s. 52) Doğrudan duygulara değil, duygularla ilintili düşüncelere odaklanmamız şart, “düşüncenin soğukluğu” öznelliği sınırlayarak nesnel bir bakış açısına sahip olmamızı sağlar, böylece duygularla savaşmaktan ziyade onları tüketmeye odaklanırız, sınırlarını çizeriz, etkisini izole edip bir sonraki aşamaya geçeriz. Ahlak dersi ve nasihat vermek değildir bu, ilişkinin niteliğine göre sorumlulukların ve görev bilincinin hatırlatılmasıdır. Sadece duygusal ilişkilerden bahsetmiyor yazar, ters yöne giren ayının hölölölerine karşı da duygusal ilişkilerimizdeki aptalların tepkilerine yaklaştığımız gibi yaklaşmalıyız. Daha iyi biri olmalarını ummaktan başka bir şey yok elimizde, son tahlilde ahlakçı tutumu ve yargılamayı bırakarak insan olduklarını hatırlatıyoruz bir anlamda, olabilmişlerse tabii. Rovere umudu kesmeden anlatıyorsa da benim aptalımın pek bir umut vadettiği görülmemişti, dolayısıyla umudum da yoktu, iletişim kurma çabalarım o kadar saçma bir hal almıştı ki kendimi aylık harcamalar konusunda tablo yaparken bulmuştum, belki gelir tablosu üzerinden bir şeyler paylaşabilirdik. “Absürtlüğün farkına varın; rakibinizi yardıma çağırıyorsunuz! Ve bunu da tüm ifade kapasitenizi katlederek yapıyorsunuz! Nasıl bir kâbusun içine gömüldüğünüzü görüyor musunuz? Size yalvarıyorum dostlar! Uyanın!” (s. 65)

Aptallar ne isterler? Otorite isterler, aranızdaki pek derin ilişkiden ötürü bir rolmüş gibi gelir bu, gerçekten otorite değildir istediği, o derinlikte bir insan istemez otorite falan. İster aslında, kendi çürüğünü kapatacaktır onunla. İsteklerini yaptıramayınca görevler sunar, bir sonraki bölüme geçmek için bölüm sonu canavarını alt etmeniz gerekir. Muhataplar arasındaki ilişki baltalanır böylece, yine umursamadınız diyelim, iyi gidiyor çoğu şey. Gitmemeye başladı sonra, “en temel sözel alışveriş” sekteye uğradı, anlam paylaşımı sona erdi. Değerler sistemlerinin farklılıkları ortaya çıktı, “sistemin aptalı” anlamak istemiyor, “aptallığında kahramanca inat ediyor”. Rovere’in metni tek bir paragrafa indirgenecek olsa o paragraf bu olurdu belki: “Anlamadığınızı görüyorum. Aptallar sizi istemezler. Size saygı duymamaları bir yana, varlığınızı bile hesaba katmak istemezler. Sizi dikkate almazlar. En büyük arzuları siz hiç olmamışsınız gibi davranmaktır ya da daha net bir ifadeyle sanki varlığınız ve onunla alakalı her şey; duygular, düşünceler, umutlar, korkular, endişeler ve gösteremediğiniz şefkatler, içinizde özenle taşıdığınız tüm bu duygu, imge ve semboller dünyasının hiçbir değeri yokmuş gibi davranırlar. Onların gözünde siz yok hükmündesinizdir. Bu tutum o kadar aptalca, ayrıca o kadar aşağılayıcıdır ki şaşkınlıktan donakalırsınız ama artık bunu böyle kabul etmek zorundasınız. Sizinle onlar arasındaki ortak insanlık, hatta ortak yaşam çökmüştür.” (s. 74) Geri kalan bölümlerde aptallarla mücadelenin yollarını anlatıyor Rovere, ardından daha büyük bir çerçeveye devleti yerleştiriyor ve yurttaşların devletin aptallığı karşısında yapabileceklerini anlatıyor. Kısaca “bu daha başlangıç, mücadeleye devam”.

Günümü gün etti bu metin, az gelişmiş insanlarla yaşamanın acısından bahseden her arkadaşıma hediye edesim var. Tavsiye ederim, okuyun bence.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!