Joseph Roth – Yahudiler Yollarda

Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com’a aittir.

Yahudilerin özel bilgilere ve tedavi edici güçlere sahip olduklarına inanılırmış, Şeytan’la anlaşma yaptıklarına dair genel kanı yardım gerektiği zaman unutulurmuş belli ki. Hıristiyanların birbirlerini arbaletlerle vurmaları dinen sakıncalı olduğu için paralı asker olan Yahudiler arbalet birliklerinde görevlendirilirmiş, böylece problemin çözülmesinin yanında Yahudi düşmanlığı da körüklenirmiş. İspanya’da ve Portekiz’de Yahudilerden alınan vergilerin Yahudilerin mallarına el konmasının getireceği kazancın yanında devede kulak kalacağını gören krallar yanlarında çalışan nüfuzlu olanlarının ricalarına kulak tıkayarak koca cemaatleri saatler içinde göç etmeye zorlamış, Yahudiler taşınmaz mallarını onda bir fiyatına sattılarsa iyiymiş, üstelik gemilere binenler soyulmuş, salgın hastalıktan veya açlıktan ölmüş, çok azı sağ kalabilmiş. Kara yoluyla göçenler aramalara takılmışlar, yine soyulmuşlar, öldürülmüşler. Önce Mısır’ın, sonra Babillilerin korkusuyla yaşayan Yahudiler en büyük darbeyi Roma’dan yemişler, pagan Roma’nın zorbalığından sonra Yeni Ahit’in önceki dini geçersiz kılması savıyla hareket eden Hıristiyan Roma’nın zulmüne maruz kalmışlar. Augustinus’un Hıristiyan bakış açısıyla Yahudileri savunması yaklaşık bin yıl kadar ertelemiş katliamları, sonrası facia. Simon Schama’nın Yahudilerin Tarihi nam metni “kırmak ile kırılmayan” insanları pek güzel anlatıyor, bunun yanında iki kurmaca metin Doğulu Yahudilerin mücadelelerine odaklandığı için değerli. Joseph Roth’un Eyüp‘ü Çarlık Rusya’sından New York’a uzanan, mitik bir hikâyedeki dillere destan sabrı geçtiğimiz yüzyılın kanlı ortamında canlandıran bir karakteri anlatıyor, ailesini kurtarmak için yapmadığı şey kalmayan Mendel Singer’i. Pierre Pachet’in Babamın Özyaşamöyküsü adlı, ilginç bir anlatım tekniğine sahip metni de Aşkenaz Yahudilerinin Ukrayna civarından sürgün edilmelerinin hikâyesini etkileyici bir şekilde anlatır, yanlarına hemen hemen hiçbir şey alamayan insanların bitmek bilmeyen yolculukları acılarla doludur. Son durak çoğu Yahudi için ABD’dir, pek azı okyanusu geçerek yeni topraklarda cenneti bulabilir. Roth bu insanların yolculuklarını, Avrupa’daki ikametlerini, yaşamlarını anlattığı bu metinde Yahudilerin maruz kaldıkları eziyetleri bütün gerçekliğiyle anlatıyor. Bir yayın organı için makale şeklinde yazdığı yazılar bir araya getirilmiş, binlerce yıllık göçün II. Dünya Savaşı öncesindeki halini görebiliyoruz. Kendisi de Yahudi bir aileden gelen Roth için bir ödevmiş gibi gözüküyor bu yazıları yazmak, “Önsöz”de kitabın sadece Batı Avrupa insanına veya tarafsızlara yazılmadığını söylüyor, Yahudilerin kaderi bütün insanlığın kaderi olduğu için insanlığa yazılmış. Biraz dağınık, titizlikle yazılmamış bir kitap olsa da amacını yerine getiriyor.

Doğulu Yahudiler için Batı özgürlük demek, Almanya hâlâ Goethe’nin ve Schiller’in ülkesi mesela. “Okuyup öğrenmeyi seven her Yahudi genci onları gamalı haç âşığı Alman lise öğrencisinden daha iyi tanır.” (s. 9) Doğulu Yahudinin yaşadığı yer kent veya köy değildir, yıkılmak üzere olan evler veya harap sokaklardır. Hıristiyan komşusunun tehdidi altındadır, her an iftiraya uğrayabilir, bebeklere işkence yaptığı veya İsa’ya küfrettiği söylenerek yargılanabilir, öldürülebilir. Yaşamak için dilenir veya seyyar satıcılık yapar, Batı Avrupa’da ve ABD’de başarılı olmuş Yahudileri, örneğin Rothschild’ı överken kapıdan kapıya gezip türlü hakaretlere maruz kalmak zorundadır. Batı’ya göçmeyip zengin olmuş Yahudilere biraz imrenerek baksa da içinde kötülük yoktur, zengin Yahudi elinden geldiğince fakire yardımcı olur, problemler topluluk içinde çözülmeye çalışılır. Özellikle Batı’da yaygındır bu yardımlaşma işleri, zanaatkâr olanlara borç verilir, dükkân açmaları sağlanır, böylece bağlar güçlenir. Yahudi ulus devleti hakkında konuşmalar giderek yaygınlaşır, vatansız hisseden bütün Yahudiler bu devletin hayaliyle yaşar. “Doğu Avrupa Yahudileri’nin hiçbir yerde vatanı yoktur, fakat hemen hemen her mezarlıkta mezarları vardır.” (s. 14) Batı’da “verimli olmayan Doğulu göçmenler” olarak bilinirler, pek bir işe yaramadıkları söylenir ve hor görülürler, oysa Batı’nın gereksinimlerinin önemli bir kısmı Yahudilerce karşılanır. Batılılaşmış Yahudilerin vatan dertleri olmadığı için rahattırlar, belki de bu yüzden günümüzde de Aşkenaz Yahudilerinin itibarları biraz daha yüksektir, zira her zorluğu yaşadıktan sonra İsrail’in kurulmasında ve varlığını sürdürmesinde önemli roller üstlenmişlerdir, vatansızlığın acısını bir daha tatmamak için. Batı’da önemli görevlere getirilen azınlık temsilcilerinin azınlıkları bir anlamda dizginlediği düşünülebilir, oysa Yahudiler için böyle bir durum söz konusu değildir, onlar hep kaybederler, kralların sağ kolu bile olabilirler, devlet yönetimine sayısız faydaları dokunabilir ama en küçük bir isyanda canlarından olurlar. Yahudiler Batı’nın harcanabilir kahramanlarıdır Roth’a göre, bu yüzden Filistin’de doğan ulusalcılık oldukça anlamlıdır. “Arapların özgürlüklerini yitirecek olması korkusu ne kadar doğruysa, Yahudi’nin de onlara iyi komşu olmak isteğini anlamak gerekir. Fakat genç Yahudilerin Filistin’e göçüne bir ‘Yahudi Haçlı Seferi’ gözüyle bakmak zorundayız, çünkü onlar ne yazık ki kurşun da sıktılar.” (s. 20) Vergi ödedikleri, yaşadıkları ülkelerde gerekirse ülke uğruna ölmeleri bekleniyor, bu zor durumda Siyonizm “gerçekten tek çıkar yol” Roth’a göre. Bu yolda Batılılaşmış Yahudilerin pek yardımı bulunmayacak gibi gözüküyor, onlar kötü alışkanlıkların esiri oldular, “Tapınak Yahudileri” haline geldiler. Kınıyor onları Roth.

“Küçük bir Yahudi kenti” bölümünde topluluğun yaşam koşulları, ilişkileri ve inançları ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor. Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri aynı içerikli duada değişik metinleri kullanıyorlar, farklı mezhepler olmasa da farklı gruplar mevcut, pratikleri farklı. Bin yıl kadar önce, aralarında binlerce kilometre olan iki Yahudi grubun iletişim kurması bir araya gelmelerini sağlasaydı büyük farklar doğmazdı herhalde. Yahudiler için söz, sözcük kutsal olduğu için hiçbir metni yok etmiyorlar, en fazla gömüyorlar veya bir mağaraya bırakıyorlar. Kahire’de keşfedilen bir yığın mektubun teki oldukça ilginç, Cordoba’dan Yahudi Hazaristan’a yollanan mektup Hazarların hasretle beklenen Yahudi devletini kurduğu inancını taşıyor, eğer gerçekten böyle bir devlet varsa İspanya’da ve Kuzey Afrika’da tehlike altındaki Yahudiler için kurtuluş umudu olabilir. Olamıyor tabii, Hazarlar akınlara karşı duramayacak kadar zayıflamış, üstelik mesafe aşılacak gibi değil. Yine de böyle bir girişim ne kadar çaresiz olduklarını ve bu çaresizliğe rağmen umutlarını kaybetmediklerini göstermesi açısından önemli. Neyse, kentte sakalını kesmiş bir Yahudi aşırı dincilerin alaylarına hedef olabiliyor, ırkın karakteristik görünümü için sakal şart. Hahamlar genellikle bolluk içinde yaşıyorlar, üzerlerinde pahalı giysiler ve evlerinde hizmetçiler var, Roth için kabul edilebilir değiller. Emekçi kesimin proleterleşmemesini muhafazakârlığa bağlıyor Roth, Yahudiler “fakir halkın” dışında kalmak istedikleri için olabildiğince “hali vakti yerinde” izlenimi yaratmaya çalışıyorlar, bu yüzden sınıf mücadelesine katkı sağlamıyor çoğu, bunun yanında hepsi yaşadıkları ülkelerin sosyalist veya komünist partilerine üye. Bu aslında çok eski bir tartışmayı akla getiriyor, Yahudiliğe halel gelmemesi için yapılacak son şey kadar intihar etmekti ve Yahudiler dinlerini zorla değiştirmek yerine ailelerini katlettikten sonra intihar ediyorlardı. Meymun kutsal kitaplardan alıntılarla yaşamın daha değerli olduğunu anlattıktan sonra her şarta uyum sağlamanın gerekliliği kabul gördü, böylece yaşamlarını sürdürmek isteyen Yahudiler gerekince din değiştirdiler ama asıl inançlarını sürdürdüler, hatta bu yüzden İspanya’da engizisyon din değiştirenlerin inancından şüphelenerek adeta katliam yaptı. Bir partiye üye olmak bunların yanında son derece makul görünüyor ki bunun bile yetmediği zamanlar yaşandı.

Sonraki bölümlerde farklı ülkelerde yer alan Yahudi mahalleleri anlatılıyor, Viyana’dan New York’a pek çok şehirdeki mahallelere dair izlenimler çok renkli, bir o kadar da sıkıntılı. Yahudilerin sabırları bürokratik engellerle sınanıyor resmen, vatandaşlık başvurusu için sayısız belge istenmesi, bazı belgelerin prosedürler yüzünden elde edilememesi, bir dünya dert. Bir şekilde yollarını buluyorlar yine, nüfuzlu bir Yahudi yardımcı oluyor veya rüşvet yediriyorlar, sıradan bir Avrupalı için hızlıca yapılabilecek işlemleri yaptırmak için durmadan para harcamak zorundalar. Harcıyorlar, yaşamak için ellerinden geleni yapıyorlar.

1927’de basılmış bu kitap, dönemin dünyasını detaylı bir şekilde anlatıyor, hoş. Yahudiler yollarda işte, asırlardır.

Son olarak korkunç yazım hatalarından bahsedeyim, düzeltiden geçmemiş bu metin. Bir sayfada altı hataya rastlayabiliyorsunuz, ben bir noktadan sonra hataları yuvarlak içine almayı bıraktım. Takıntılıyım, sinirim bozuldu. Ne diyeyim, bana yollayın metni, ben kontrol edeyim bari, hak ettiği bu değil çünkü.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!