Sondakini başa: Bu metni karakterleri için okuyacağız. Anlatımı için de okuruz, hoş numaralar var ama karakterlerin özgünlüğü hikâyenin önüne geçiyor. Bir hikâyeden bahsedebileceğimizden emin değilim, Hitomi Suganuma’nın çalışmaya başladığı dükkânda pek bir şey olmuyor açıkçası. Müşteriler gelip gidiyorlar, aralarında Hitomi’yi kendine çekmeye çalışan adam ve kendisine büyü yapıldığını iddia eden başka bir adam dışında dikkate değer pek kimse yok, karakterler âşık olmak dışında pek bir şey yaşamıyorlar, aslında Seinfeld‘in aşklı ve acılı versiyonu diyebiliriz bu anlatıya. Bir iki yıllık süreç birkaç bölüme ayrılmış, ellişer dakikalık bölümler çekilse on iki bölümlük bir dizi çıkabilir ortaya, tek sezonluk. Anlatıda olduğu gibi Hitomi’nin gözünden görürüz olayları, Takeo’nun çıldırtıcı durgunluğundan içimize fenalıklar basar, Bay Nakano’nun umursamaz tavırları havayı iyice ağırlaştırır ve Nakano’nun kız kardeşi Masayo rengârenk kişiliğiyle diziyi şenlendirir, böyle canlanıyor gözümde. Arka kapakta dendiği gibi bir başlarına hiçbir anlamları yok, kalabalıkta kaybolup gidecek karakterler ama dükkânda yan yana geldikleri zaman hiçbir şeyden bir şey çıkıyor, Hitomi’yle Takeo arasındaki belirsizlikten hüzün doğarken Nakano’nun eşyayla ve insanla münasebet kurma biçimi şenlendiriyor ortalığı. Birbirlerini dengeliyorlar bir anlamda, sonlara doğru Nakano efendi dükkânı kapayıp başka bir işe girişmese tayfanın dağılmak için hiçbir sebebi yok. Ne zaman ki iç sıkıntısından kurtulamamaya başlıyor Nakano, Hitomi de işinden ayrılmayı düşünüyor ve istifa etmesine gerek kalmadan Takeo’yla birlikte şutlanıyorlar. Aralarındaki cıztbızt ortaya çıkmadan önce bir müddet beraber çalışıyorlar, Takeo Hitomi’den kısa bir süre önce başlamış. “2 Numara Dikdörtgen” nam bölüme Nakano’nun diline pelesenk olan “demem o ki” lafına dair gevezelikle başlıyoruz, basbayağı Seinfeld yahu. Kafedeki muhabbetler gibi, zaten anlatıda yer alan bu tür muhabbetleri ya mekânda boş boş otururlarken ya da yemek yerlerken başlatıyorlar, ortada kaskatı bir hikâye olmadığı için havada kalıyor gibi görünebilir ama her şey havada, bu havadalık çekici kılıyor metni. İşte bu “demem o ki” takıntısı başlangıç, ardından genel bilgiler geliyor. Nakano eskici dükkânını yirmi beş yıl önce açmış, Tokyo’nun batısındaki öğrenci kaynayan bir banliyöde. Adam orta ölçekli bir gıda firmasında çalışırken kuruma bağlı çalışma fikrinden soğuyup işten ayrılmış ve dükkânı açmış. Masayo’ya göre istifa etmeden önceki günlerde boş boş bakıp düşüncelere dalarmış, huzursuzmuş, eskici dükkânını kapamadan önce de aynı ruh haline bürününce dükkânın kapanacağını Masayo anlıyor ilk, bizimkilere söylüyor. Öncesinde sabahları beraber takılıyorlar, öğleden sonra Nakano ve Takeo birlikte mal almaya gittikleri zaman Hitomi dükkânda kalıp kitap okuyor, müşteri geldiğinde işe yaramaz birkaç parça eşyayı satmaya çalışıyor, tabii Tadokoro ortaya çıkınca işler değişiyor. Bu yaşlı ve çekici adam Hitomi’nin dükkânda yalnız kalmasını bekliyor, rahatsız edici hiçbir şey yapmadan ortalıkta dolanıyor ama varlığı başlı başına rahatsızlık kaynağı. Bir gün dükkâna geliyor, elindeki fotoğrafları satmak istediğini söyleyip fotoğrafları bırakıyor ve gidiyor. Erotik fotoğraflar, Tadokoro’yla eski âşığının hemen her pozisyonu. Sumiko Kasuya ve Tadokoro’nun hikâyesi tuhaf, Tadokoro öğretmenlik yaparken on yedi yaşındaki öğrencisi Kasuya’ya tutuluyor, Kasuya da öğretmenine tutulunca skandal patlıyor tabii, kaçıyorlar hemen. Sular durulunca dönüyorlar, Tadokoro ailesinin dükkânını işletmeye başlıyor ama kadınlardan uzak duramıyor, üstelik oğlu on sekiz yaşında ölüp Kasuya da sinir hastalığı yüzünden kısa süre sonra oğlunun peşinden gidince yaşamı trajediye dönüşüyor Tadokoro’nun, belli ki Hitomi’ye takık ama atağa kalkmıyor hiçbir zaman. Bölümdeki mevzu kabaca bu, Masayo da bebek sanatçısı olarak ortaya çıkıyor bir noktada. Elli yaşındaki Masayo kaotik bir karakter, öngörülememeye yakın. Oyuncağa benzer bebekler yapıp sergiliyor, kendi halinde takılıyor, sevgilisiyle birlikte mutlu. Dükkâna sık sık gelerek tayfanın dördüncü üyesi oluyor bir süre sonra, yemek fasıllarında onu da görmeye başlıyoruz. Hitomi’ye sarıyor bir de, Takeo’yla aralarındaki ilişkiyi anlayınca çekingen Hitomi’ye yol göstermeye çalışıyor elinden geldiğince. Beyhude tabii, Takeo’nun insanlara duyduğu güvensizliği aşmak imkânsız.
Takeo liseyi bitirmemiş, ailesi de pek zorlamamış açıkçası. Çok güzel resimler yapıyor, Hitomi’yle yakınlaşmalarını resim çizmeye borçlu. Başlarda birbirlerine karşı tutuklar, sonraları içmeye gidiyorlar ve bir iki kez öpüşüyorlar ama sevişmiyorlar, Takeo öyle şeylerin kendisine göre olmadığını söylüyor. Sonradan ortaya çıkıyor ki iktidarsızlıktan mustarip, eski kız arkadaşıyla bu yüzden problem yaşamış. Hitomi’nin resimlerini çizmeye başladığı zaman ansızın gelen kıpırtıları fark edince bağırıyor ve kadından soyunmasını istiyor. İlk deneme pek başarılı değil, sonrakilerde ritimlerini buluyorlar ama pek sürmüyor mevzu, Takeo içini hiçbir zaman tam olarak açmıyor, Hitomi bu duruma karşı isyanını anlatının sonunda dile getirebiliyor ancak, o da iç monolog halinde. Aralarındaki stres arttıkça birbirlerini kırmaya başlıyorlar, ikisi de iletişim kurma yönünden başarısız. Hitomi’nin çok kitap okuduğunu biliyoruz, onun dışı kapkaranlık. Dükkân kapandıktan sonra maddi yardım istediği annesini bir kez görüyoruz ancak, daha doğrusu telefonda duyuyoruz. Geçmişine dair pek bir şey anlatmıyor Hitomi, biz Takeo’nun güvensizliğini biliyoruz. Tırışkadan bir sebep aslında, çocukken parmağı kapıya sıkıştırılınca acı verecek her olaydan ve insandan uzak durmaya başlamış, aslında tam bir hikikomori adayı gibi duruyor. Hemen hiçbir şeyden şikayet etmiyor, birbirlerini kırdıkları sırada Hitomi’nin neler hissettiğini umursamıyor, kalas bu herif. Hitomi âşık olduğunu anlayınca bütün dünyasını Takeo etrafında kurmak istiyor tabii, adamı arayıp ulaşamayınca gündelik pratiklerle harcanan zamanı hesaplayıp tekrar arayıp aramamayı düşünüyor, âşık insanların tipik davranışlarını sergiliyor kısacası. Sonlara doğru muhasebe kursu alan Hitomi geçici işinden çıkarılıp başka bir işe girdiğinde karşılaşıyor Takeo’yla, kalbi yine deli gibi çarpmaya başlıyor ama Takeo’nun kalaslığı sürüyor. Hitomi’ye göre Takeo bir yabancı artık, geçmişte hissedilenlerin hiçbir anlamı yok. Diye düşünürken bir de bakıyor, Takeo önünde. Özür diliyor, insanlara güvenemediğini söylüyor. Bir araya gelip gelmediklerini bilmiyoruz, karakterlere ne olduğunu da bilmiyoruz, belli belirsiz seçebileceğimiz olay örgüsü belli bir noktada sonlanmadığı için çözülen bir düğüm, ortaya konan bir çözüm yok, kimse muradına ermiyor, herkes pata küte yaşamaya devam ediyor.
Hayatla ilgili bir roman diyesim var. Gelişine yaşamak diyemem çünkü karakterlerin davranış örüntüleri besbelli, köşeli bir roman da diyemem çünkü geçen zamandan başka takip edeceğimiz edebi bir referans çizgisi yok. Bir bölümde Nakano’nun sevgilisinin yazdığı erotik öykülerin yarattığı krizi görüyoruz mesela, hiç yoktan dert. Metni dükkâna getirip Hatomi’nin önüne koyan Nakano yorum bekliyor kadından, Hatomi okumaya başlayınca ilk iki satırda korkulacak bir şey olmadığını anlıyor ama üçüncü satırdan itibaren anüsler, vajinalar havalarda uçuşmaya başlıyor. Nakano yaptığının tacize girebileceğinden korktuğunu söylüyor ama öyküye dair Hatomi’nin fikrini de merak ettiğinden soruyor, beklediği tepkiyi alamayınca utancını tutamıyor daha fazla. Tuhaf ve komik muhabbetlerden biri burada, Hatomi o pozisyonları gerçekten deneyip denemediklerini sorduğu zaman Nakano yaşlı bir osuruk olmadığını, buna rağmen öyle uç noktalara gidemeyeceğini söyleyerek karışık bir cevap veriyor, kadın üsteledikçe adam geri çekiliyor. Nakano’nun sevgilisi arıyor sonra, metinle ilgili ne düşündüğünü soruyor falan, matrak olaylar çok.
Numarası beğenilmezse anlarım, numarasını gözden kaçırıp kendi beklentilerinin karşılanmadığını düşünenleri de anlarım ama ben beğendiğimi söyleyeceğim bu anlatıyı, tavsiye de ederim.
Cevap yaz