Müzik dediğimiz şey birbiriyle uyumlu, uyumlu gibi gelen, uyumluyken, “Lan n’oldu birdenbire?” diyerek ansızın uyumsuzlaşan veya doğrudan uyumsuz sesler bütünüdür. Doğrudan uyumsuz müzik atonaldir, uyumsuz desem de yine uyumludur, bir kompozisyon etrafında oluşturulur. Mesela Schönberg’in müziğini açalım, hoparlörleri balkona yerleştirip bütün mahalleye yayın yapalım. On dakika sonra meşalelerle, baltalarla kapıya dayanmış bir kalabalık görmemiz olası. Bu da müzik tabii, Adorno’ya göre en devrimcisinden şahane bir müzik. Hasılı çeşit çeşit müzik var, dinliyoruz, duygulanıyoruz, içimiz bir garip oluyor, anılar gelip gidiyor, bir şeyler oluyor. Tabii bunun bir de geri planı var, müziğin oluşması, sesler, frekanslar, fizik, bir dünya şey. Parker üniversitede fizik ve astronomi öğreten bir profesör, bir de sıkı bir müzik dinleyicisi. Haliyle seslerin tarihine kadar giriyor, günümüzün ses kayıt teknolojilerinde bırakıyor mevzuyu. Bu araştırmayı müzik ve fizik öğrencileri rahatlıkla okuyabilir, müzikle bir şekilde ilgilenenler de okuyabilir ama ilk bölümü oluşturan armoni meselesi enstrüman çalanları bile yorabilir, zira müziğin matematiği pek eğlenceli bir konu değil ama öğrendiğiniz zaman da enstrümanınızı, müziği ve kendinizi, daha doğrusu müzikle aranızda kurduğunuz ilişkideki kendinizi daha iyi tanıyorsunuz. Basit bir örnek, şarkı besteliyorsunuz, bir yerde takıldınız. Armoni bilirseniz alternatifleri de bilirsiniz, problemi farklı bir biçimde çözebilirsiniz böylece. August Rush diye hoş bir film vardı, orada armoni bilip bilmemek biraz uç bir biçimde karşılaştırılıyordu mesela, Robin Williams’ın oynadığı karakter müzik eğitiminin müziği öldürdüğünü söylüyordu ama formal bir eğitimden bahsediyor o, armoniyi kendi çabalarınızla da öğrenebilirsiniz. Önünüze alıyorsunuz piyanoyu, kaynakları da alıyorsunuz, dın dın basarak anlıyorsunuz olayları. Aynen öyle. Dın dın.
Müziği müzik yapan nedir? Dört nokta belirlemiş Parker, bas ve tiz sesler, ritim, seslerin şiddeti ve tını. Her enstrüman farklı tınlıyor, kemanla gitar arasındaki fark bu. Enstrümanın yapıldığı malzemeler, çalma teknikleri, tuşe derken tını değişiveriyor hemen. Son ikisi karakteristik mevzu, icracıya göre değişiyor. Malzemeden bahsedeyim biraz, Stradivari’nin yaptığı kemanların sırrı hâlâ bilinmiyor. Bir sürü cihazdan geçirilmiş bir tanesi, bütün yapısı ortaya çıkarılmış ama o kaliteye neden olan etken bulunamamış. Vernikten ötürü diyorlar, birçok kez verniklenen alet yine de yitirmiyor kalitesini. Mesela. Bas ve tiz sesler insan sesinde soprano oluyor, bariton oluyor, pek çok türü var. Ritim zaten ritim. Ses şiddeti de müziğin türüne göre değişiyor, oda orkestrası dinlerken başka, rock konserinde başka. Hoparlörler, mikrofonlar son bölümlerde yine, Parker kondenser mikrofonlardan dinamik mikrofonlara, panlamaya kadar pek çok meseleye değiniyor. Başa döneyim, yazılı en eski müzik örneği MÖ 1500 yılı civarında Mezopotamya’da bulunmuş. YouTube’da mutlaka vardır. Nasıl bir notasyonu olduğunu bilemiyorum, zira Pisagor’dan bin yıl öncesi. Müziğin ilkelerini, armoniyi Pisagor buldu denebilir, bir söylenceye göre Pisagor bir demircinin çekici örse vurmasından etkileniyor, her vuruştan farklı bir ses geldiğini fark edince eve gidip deney yapmaya girişiyor. Bir tahta parçasının üzerine tel geriyor, dım dım vurup çıkan sesi inceliyor. Sonra tahtanın orta yerine perde yerleştiriyor, perdenin iki farklı noktasında telden farklı sesler çıktığını görüyor ve gerisini kolaylıkla getiriyor. Dalgaların hareketini matematiğe döktüğü söylenebilir, Parker bu süreci ve sonrasını oldukça detaylı bir şekilde anlatmış, geçiyorum. Kulağın içinden dışından da bahsediyor, kulaktaki kemiklerden ikisine örs ve çekiç adının verilmesini Pisagor’a bir gönderme olarak düşünüp güldüm azıcık, eğer böyleyse hoş. Duyma kayıpları, duyma aralıkları, algılayabildiğimiz frekanslar detaylarıyla anlatılıyor, notaların frekansları ufuk açıcı. İki tel vasıtasıyla akort etme işinde kulağa gelen dalgalanmaların mantığını çözdüm mesela, dalgalanmalar azalana ve hatta sıfıra yaklaşana kadar esas teli referans teline uyarak gerip bırakıyoruz, bu mevzu anlatılıyor. Doppler etkisine de kısaca değinilmiş, yanımızdan hızla geçen ambulansın çıkardığı sesin önce tizleşip sonra pesleşmesi mevzusu.
Başka bir bölümde müzik türlerinin tarihine kısaca değiniyor Parker, cazdan klasik müziğe kadar pek çok türü inceliyor, türlerin karakteristik yürüyüşlerini forte üzerinde gösteriyor. Türlerde çığır açan sanatçıların yaşamlarına da değiniyor biraz ama sadece biraz, biraz da taraflı sanırım, çok çok önemli bir müzisyen olan Louis Armstrong’u defalarca anıyor, anlaşılabilir bir şey ama John Coltrane’i bir kez ya anıyor ya anmıyor. Gerçi çoğu müzisyen yok, buraya takılmamak lazım. Şu da ilginçti benim için, ilk blues şarkıları “soru ve cevap” düzeni üzerine kuruluymuş. “Hey Joe”daki soruların ve cevapların mantığını anladım nihayet. Şarkının ilk hali YouTube’da var ama muhtemelen mazisi çok daha eskiye dayanıyor, köleler tarlada çalışırlarken birbirlerine sordukları sorulardan ve soruların cevaplarından ortaya çıkmıştır.
Çalgılar bölümü en uzun bölümlerden biri. Piyanoyla başlıyor, daha doğrusu klavsenden piyanoya doğru gelen bir tarihçeyle başlıyor. Hem ezgiyi hem de armoniyi çalmaya en elverişli enstrüman piyano olduğu için en temel enstrüman aynı zamanda, mesela ritim üzerine akademik düzeyde bir eğitim aldığınızda piyano çalabilmeyi şart koşuyorlar, en azından belli notaları çıkartabilmeli, yeterlilik için sizden istenenleri yerine getirebilmelisiniz. Telli çalgılarda keman ailesi var, gitar ailesi var bir de. Bakır üflemeler ve ağaç üflemeler yine alt dallara ayrılıyor, en sonunda da insan sesi geliyor tabii, insanın biyolojik olarak üretebildiği en saf ses. İnsanlar hadım edilirmiş ki gırtlak yapıları hormonlardan ötürü değişsin, daha kusursuz bir ses çıksın ortaya. İlk okullar da MS 600’de Papa Gregor tarafından kurulmuş, “Gregorian Chant” buradan geliyor.
Son bölümde elektronik müzik var, MIDI olayından ses kartlarına, hatta kayıt programlarına kadar pek çok şey anlatılıyor burada. Evde stüdyo kurmaya kalkarsak bu bölüm faydalı olabilir, temel düzeyde iyi bilgiler var. Kalem mikrofonun yapısı, enstrüman kaydındaki avantajları mesela, sonra diğer mikrofon türlerinin özellikleri, ses kartlarının tam olarak ne işe yaradığı, miks, mastering, hepsi var.
Akademik düzeye yakın bir içeriği var bu araştırmanın, bazı bölümleri sıkıcı olabilir ama müzik tutkunlarının ilgisini çekecektir. Okunsa faydalı olur. Evet.
Cevap yaz