Sibylle Lewitscharoff – Pong Diye Biri

Pong bir olasılıklar bütünüdür, Beckett’in karakterleri ne kadar olasıysa, kendini sandalyeye bağlayıp yaşamakla ölmeyi birmiş gibi gösteren, oturmayı ölmek veya düşmeyi yaşamak, veya tam tersi, neyi nasıl gösteren karakter kadar karakterdir Pong, diye biridir, “Deli” diye adlandırılır ve eylemleri, düşünceleri sıraya dizilir: “Deli, dünyayı bu haliyle beğenir, çünkü kendisi onun ortasında oturur. Hem de herhangi bir yerinde, herhangi bir ortasında değil, tehlikeli atış sahasının ortasının ortasında, baskı altındaki yumurtanın içinde.” (s. 9) Dünyayı bazen beğenir bazen beğenmez, dünyasını beğenir gibidir çünkü yaşamayı –kendince- sürdürür. Yumurtanın içinde mi, ellerini açıp dönmeye başladı mı yükselecek, Ay-Güneş-Samanyolu yönünde ilerleyecektir. Dünyanın neresinden nereye giderse illa bir galaksiye yaklaşacağı için yıldızlarla samimiyeti vardır, kendiyle samimiyeti var mıdır, kaygılarından ötürü yıldızlardan daha uzaktır kendine. Düğmesi kopabilir, oraya eğreti iliştirilebilir, göksel bağlantıları kaybolabilir, göbeğinden içeriye soğuk hava üflenebilir, sahte eşleri onu mahkemeye verebilir, bir kedinin miyavlamasını ırmaklar yüzünden kaçırabilir, Atlas Okyanusu’nu içip bitirirken susuz kalabilir, bütün dünya onun tetikleyicisidir. Her şeye rağmen dünyayı sever, çapının sınırları belirsiz olduğu için dünyadır kendisi, küçük bir kırlangıcın çığlık atarak uçmasına karşılık kanatlarını çırpıp yükselebilir ya Pong, bu yüzden hiçbir şey ona yabancı değildir ve her şey gibi dünya da sevilebilir, yaşam baş üstündedir. “Sokakta, bir çocuğu hırpalayarak çekiştiren ve onunla çirkin çirkin konuşan ağır parfüm kokulu bir kadının arkasından gider. İğrenç bulduğu bu parfümün çocukta bıraktığı tatsız etkiyi hisseden adam, çocuğun nefes alabilmesi ve güzellikler içinde düşünebilmesi için gerekli olan temiz havayı sağlamak amacıyla bu kokuyu kahramanca içine çeker.” (s. 10) Bütün vücudundan asit çiçekleri fışkırır, yakında bağıracak ve gününü, bir gününün başıyla sonu arasındaki ihtimalleri görünür kılacaktır. Deliyken yine bellidir ama betimlenmiştir sadece, devinim yoktur, yapabileceklerinin sınırları çizilir. “Pong” olduktan sonra hareket başlar, birinin dünyayı beğenip beğenmemesinin önemi kalmaz artık, Pong için her şey tahayyülünün gücü ölçüsünde vardır, varlığı olasıdır. İkisi arasında fark yok söz konusu Pong’sa. Deli için var, Pong olma veya olmama ihtimali.

İsmini nereden alıyor, nesnelerle ne yapıyor, camdan evinde kimleri dikizliyor, kadınları ne zaman yumurtlatıyor veya halihazırda mevcut yumurtaların üzerine oturtuyor, Pong ne yapıyor? Orta boylu, genç veya yaşlı değil, sarışın, çirkin değil, ince telli saçlarından kulakları çıkıyor, yüzünün ortasında burnu var, ailesinden bahsetmeyi hiç istemiyor çünkü akrabalık bağlarından memnun kalmamış. “Ping”den sonra geleni isim olarak aldığına göre sektiği şeylerden biri ailesi. “Adamda ismi Pong’u doğrulayacak topa veya yumruğa benzer bir şey var mı? İlk bakışta yok. Ama hiç gerçekleşmemesine rağmen tüm vücudun zıplamaya hazır durumuna bakıldığında, o zaman var. Pong eğer bu konuda hırslı olsaydı tıpkı lastik bir top gibi sokaklarda gezinebilirdi. Belki ikinci katın penceresine kadar çıkamazdı, ama birinci kattakilerin penceresinden yıldırım gibi geçebilirdi, bu kadarını yapabilirdi. Çevresine saygıdan hiç yapmıyor. Halbuki eklemlerindeki harika yaylar buna müsait aslında.” (s. 13) Lanetli soyağacı, sepetler içinde yaşayan akrabalar, hepsini silkelemek zor ama başarıyor Pong, kendi soyağacını yaratabilecek kudrette, belediyelere asılan uydurma şecerelerden biriyle az oynasa, kendininkini assa tamamdır, zaten onun gibi bir bireyin normal yollarla değil, cırtlamayla dünyaya gelmesi gerekir, “şüphesiz”. Diğer cırt nerede, yarısını aramıyor mu, bunları bilmiyoruz ama ailesinden kurtulmak istediğine ve Büyük Cırt sonucu doğduğu kesin olduğuna göre, büyümüş olarak doğduğu için, Cırt doğumlu olarak diğerlerinden hemen ayrışarak fiziksel açıdan, diğer Cırt doğumluların peşine düşse de düşmeyerek mesafeyi çoktan koymuştur. Ama hatırlar diğer Cırtlılar hakkında bilgi mevcuttur, mesela Wezel Commerius 1612’de Rotterdam’da doğmuştur, gözlerinde böcek sırtının parlak renkleri vardır, patencidir, atadır, bacaklarını doğrudan Pong’a vermiştir. Kalıtım. Pong birkaç atasının bileşimi midir, öyle görünmektedir, Potsdam’dakinden hiç baş göz olmamasını almıştır, bir başkasından kolunu, iyi ve güzel konuşmasınıysa sadece kendine borçludur. Görevler biçmiştir kendine, her gün bacaklarını oynatır, nefes alıp verme arasında iki saniye dinlenir. Kısacası çok önemli şeyleri kendince önemli şeylerle değiştirmiş, aşırı önemsiz şeyleri çok önemli şeyler seviyesine çıkarmıştır Pong, ayak serçe parmağını tanrı bellemiştir, böylece tapınmak maksadıyla yere eğildiği zaman gerçekten tanrısına doğru eğilebilir, cüzdanını kapalı tutma görevini de tanrısı için yerine getirebilir zira o serçe parmağı her zaman açıkta kalmalı, insanları görebilmelidir, dolayısıyla kendine özel ayakkabılar yaptırır Pong. Yaptırmaz, serçe parmak olayını uydurdum ama o kadar Pong işi oldu ki sanıyorum bunu sever, bana güvercin kanatlarından bir tüy verip tutkalı kafasından aşağı dökerdi, böylece eksik kalan saç telinin yerine kuş tüyü yapıştırıp uçuşuna devam ederdi.

Evmarie’ye gelelim zira ikisinin eşlenmesi kuşlar ve absürtlükler yoluyladır ki hem kuş hem de absürt aynı kökten, dünyadan türemiştir, birbirine yabancı değildir. Bir defterin içinde adı vardır diğer dokuz erkekle birlikte, Pong kamu yararı gereği tercihini dikkatle yapmak zorunda, yardıma ihtiyaç duyanlar için maliye memuru ve sosyal hizmetlerle iletişim kuruyor, çuvallara tahıl dolduruyor, “güneşin affetmediği memleketler” için çalışmalarını sürdürüyor. Çalışmalarını sürdürmesi. Pong’un uğraşları uçucudur, kudretinin dışına taşanı o kadar çoktur ki şüpheye düşürür. Ama, söz konusu Pong. “Kafasında şehri altüst ediyor ve kapalı birer zarf yollayacağı yardıma muhtaç olanları belirliyor. Şans, onlara posta kutusunun önünde veya Sosyal Hizmetler Dairesi’nin aslında memurlara ayrılan bir odasında müjdeyi alırken gülüyor. Bazılarının ise kaldırımlarda geçirilmiş bir geceden sonra cüzdanları anlaşılmaz bir şekilde kabarıyor. İnsanların fakir rolü mü yaptığından hiç emin olmamasına rağmen. Pong yapacağı bu iyilikler için kuşku duymayacağı bir fakirlik arıyor.” (s. 22) Evmarie’yle yuva kurmasından önce ülke nüfusunu azaltma planı çerçevesinde soğuk panzer mühendislerini parçalamanın dahil olduğu listelerine bakıyor Pong, ölen arkadaşlarını son defa süslüyor, ölecek olanları kutsuyor, Tanrı dostluğunun çatısı altında geçici bir itibar takdimi. Gözlerinde kendini gördüğü böğürtlenler, hızlı geçiş, sahne değişimi, Pong’un zihni mi, anlatıcının sesi mi, yuvarlak kulaklı aslanın kafesini terk etmesi özgürlüğe düşkün Pong’un eseri, hayvanları sırayla salarken tepkilerini merak ediyor, kurtlar yanından geçip giderken saldırsalar hiç şaşırmazdı ama saldırmadıkları için şaşırmıyor, şaşırmamasıya yaşamak onunki. Cebine attığı yeşil kurbağa kadar yakın yok ona, Evmarie ortaya çıkana kadar. Birtakım mülahazalar, tartışmalar, anlaşmalar derken yumurtanın üzerinde oturttuğu kadının yumurtlamasını sağlıyor. Çocukların her biri için özellik listesi, kimi kanatlarını açmadan uçar, kimi altı haftada torununun torununu doğurabilir, şaşırmamalı. Güvercin Evmarie, Güvercin Pong, toplamında evden uçup gitmeye nihayet razılar. Ellerini açıyor Pong, çocukları ve torunları ve torunlarının torunları ayaklarını yerken, bedenine tırmanırken fırdön sen, gökyüzüne marş. Pong o. Dünyayı kurtarmayı kafasına koymuş, her şey onun elinden geçiyor, düzeliyor, bozuluyor, çarpılıyor, çarpışıyor, çarpıtılıyor, çarpıklaşıyor, çarpanlanıyor, daha da neler neler oluyor metinde. Edebiyat olayı, ödüllüymüş, en büyüklerinden birini hak ediyor kesinlikle. Tekrar basılmalı, sonra bir daha. Pong için. Deli midir nedir. Kadınların iç organlarının çıkardığı sesten sevgili seçen biri.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!