Dün geceyi uykusuz geçirmemin sebebidir. Lessing’in beşinci çocuk doğduktan sonra tansiyonu yavaş yavaş yükseltmesi, yıllar boyunca düzenli bir şekilde büyüyen aileyi adım adım dağıtması muazzam. Karakterlerin çatışmaları birkaç cümle ve diyalogluk, hem gösteriyor hem anlatıyor Lessing, şahane bir karışım. Gecenin ortasında bitirdim, sonra gerginlikten uyuyamadım hatta bir süre, öyle çarptı. Evlilikle, çocukla ilgili azıcık kaygısı olan herkesi çarpar. Modern ailenin az çocuk düsturuna sahip olanı, olmayanı çarpar. Aile kurumuyla ilgili çözemediği meseleleri olanı, olmayanı da çarpar, hasılı metnin iyi bir hikâyesi var, etkiler. Harriet ve David’in modern zaman trajedisi bu, birey olabildikleri ve kendi kararlarının, ele aldıklarını düşündükleri kendi kaderlerinin sonucuyla karşılaştıkları için trajedi kere trajedi. Aslında gitmek istemedikleri bir ofis partisinde karşılaşıyorlar, 1960’lı yıllar. İkisi de muhafazakâr, eski kafalı, demode, giyimlerinden düşüncelerine dek. Bunun bir temeli yok gerçi, aileleri son derece modern. Parçalanmış ailenin sıkıntılarını çektikleri için tek eşliliğe teşneler diyeceğim, görünüşe bakılırsa iki tarafın boşanan ebeveyni mutlu mesut evlilikler yapmışlar yine, burada da bir problem yok. Öyleler işte, aynada kendilerine bakarlarmış gibi birbirlerini görüyorlar, beğeniyorlar. Harriet satış temsilcisi, David mimar, David’in babası zengin ve sınıf farkı bariz, yine de uyum kuruluyor ve aileler ses çıkarmıyorlar. Tanıştıkları güne dek David’in tek bir ilişkisi olmuş, Harriet bakire. Kız kardeşleri bu durumla dalga geçiyorlar ama Harriet için her şey basit, sadece çok değer verdiği biriyle sevişebilir. Sevgili olduktan sonra almaya karar verdikleri büyük, iki katlı evi dolanırlarken ilk kez evin büyük yatağında sevişiyorlar, Harriet hemen hamile kalıyor. Hızlı bir evlilik, ilk çocuk Luke. Maddi durumları evin taksitlerini karşılamaya ve Luke’a bakmaya yeterli ama yardıma ihtiyaçları olacak, Harriet’ın annesi Dorothy diğer iki kızını biraz boşlayarak Luke’a bakmak için sık sık eve uğramaya başlayacak bir süre sonra. Biraz daha detay: David’in babası James oğlunun eğitim masrafları dışında maddi yardımda bulunmamış hiç, David istememiş, kız kardeşi Deborah’nın babasıyla birlikte kalmasını zenginliğin çekiciliğine yormuş. Harriet tarafının fazla parası olmamış hiçbir zaman, bu yüzden Dorothy girdiyi çıktıyı, geliri gideri hesaplamayı öğrenmiş, yeni evli çiftin dadı tutmaya güçlerinin yetmeyeceğini anladığı için elini uzatıyor. Annelerin, babaların yeni eşleri, kuzenler, kardeşler derken geniş bir aile çıkıyor ortaya, Noel ve yaz tatillerinde bir araya gelen tayfa büyük evde şamatalı günler geçiriyor, herkes mutlu, sınıf farkları ve diğer problemler rafa kaldırılmış, İngiliz rüyası diri, Harriet ve David bir çocuk daha istiyor. Aslında çok çocuk istiyorlar, altı, yedi, ne kadar olursa. Dorothy daha en başta uyarıyor, kızının yaşı yirmi beşken damadınki otuz, çocuk yapmaya zamanları varsa ne o acele? Korkuyor Dorothy, düşünmeden hareket ettiklerini anladığı için savrulmalarından çekiniyor. Şöyle: “‘Dünyanın bir başka yöresinde, örneğin Mısır veya Hindistan’da yaşıyor olsanız, çocuklarınızın yarısı ölürdü ve eğitimsiz kalırdı. Siz her iki dünyadan da faydalanabilmek istiyorsunuz. Aristokrasi… evet, onlar tavşanlar gibi üreyebilir ve ürer de, ama onların yeterince parası var. Fakirler de çocuk yapabilir ve o çocukların yarısı ölebilir ki ölür de. Ama bizim gibi arada kalmış insanlar, kaç çocuk sahibi olabileceğimize, o çocuklara bakıp bakamayacağımıza dikkat etmeliyiz. Bana öyle geliyor ki siz bu konuyu fazla düşünmemişsiniz.’” (s. 21) Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Helen doğuyor, Harriet Luke’tan sonra yorgunluk emarelerini gizleyemiyor artık, Dorothy iyice kaygılanmaya başlıyor. Jane üçüncü, 1970 doğumlu, “açgözlü ve bencil” altmışlardan çıkış yolu. Aile mutlu, Paul 1973’te doğduğunda akrabalar hariç bizimkiler daha da mutlu ama artık durmaları gerektiğine dair konuşmalar da artmış durumda, David bile daha fazlası için biraz ara vermeleri gerektiğini düşünüyor. Aldığı ek işlerin yardımıyla ayakta duruyorlar, James’e henüz başvurmadılar, beşinciye kısmet. Paskalya bayramlarında muhabbetler, akrabaların sadece temel nitelikleriyle sınırlı anlatımları, çoluk çocuk yetiştirmeye dair yarı gergin yarı rahat akıl yürütmeler beşinciden, Ben’den önce.
Harriet dört numaradan sonra yeterince yorulmuştu, beşinciye hamile kalınca gücünün sınırlarına dayandığını anladı nihayet. Kendisi gibi eski kafalı doktoruna giderek her şeyin yolunda olduğunu öğrendiyse de fetüs çok rahatsız ediyor, bebek müthiş hareketli, sakinleştiriciler biraz durultsa da Harriet ölçüyü kaçırınca uyuşmuş bir vaziyette dolanıp duruyor. Bebeğe zarar verip vermediğini bilmiyor, umurunda değil, acıdan kurtulması yeterli. Dorothy isyan bayrağını açıyor bu sırada, ömrünü kızlarına hizmetçilik ederek geçiremeyeceğini söyleyip biraz kafa dinlemek için uzaklaşsa da Harriet’ın durumu kötüye gitmeye başlayınca dönmek zorunda kalıyor. David o hayatı Harriet’ın seçip faturayı başkalarına ödettiğini düşünmeye başlıyor ama tam bir Katolik, eşini hiçbir koşulda bırakmayacak, beşinci çocuğun garipliği dahi kaçıramayacak evden onu. Harriet içeriden tırmalanıyor, tekmeleniyor, nihayet sekizinci ayda suni sancı yoluyla doğum yapması için doktoruna başvuruyor ama doktorun suçlayıcı davranışları karşısında siniyor. Bıçağı eline alıp karnını deşmek geçiyor aklından, çocuğu öldürse rahatlayacak. Bir ay daha sabrettikten sonra Ben doğuyor nihayet, tuhaf bir bebek. Bebek bile değil, küçük bir adam gibi duruyor, beş kiloluk bir adam. O güne kadar hep evde doğum yapan anne ilk kez hastanede, yanındakiler bebeğin bir nevi ecinni, umacı, öcü olduğunu düşünüyorlar, fiziksel özellikler de garip. Bütün hayatları değişiyor sonrasında, Ben inanılmaz bir hızla büyüyor, neredeyse doğaüstü denebilecek ölçüde gelişiyor ama doktora göre anormal bir durum yok, sadece normların uçlarında bir bebek işte, Harriet dayanmalı. Ben hiç durmadan ağlıyor, çığlıklar atıyor, kimseyi uyutmuyor. Evin ziyaretçileri azalıyor bu arada, Ben hemen herkesi kaçırıyor, kardeşleri bir ucubeye bakar gibi bakıyorlar ona. Gerisi Ben’in ergenliğe ulaşana kadarki süreç. Çocuk büyüdükçe anormal davranışları artıyor, hiçbir şeyi doğru düzgün öğrenemediği gibi evcil hayvanları öldürüyor, hatta bir keresinde Peter’ı öldürmek üzereyken Harriet yakalıyor çocuğu. Kuzenlerin zorlamasıyla Ben’i bir kuruma yolluyorlar, bu bölüm dehşet verici. Siyah bir minibüs yanaşıp Ben’i götürüyor, çocuk yırtıyor kendini. Ev eski, mutlu haline dönüyor ama Harriet çocuğunun peşine düşüyor sonra, David’le iyice papaz olma uğruna yola çıkıp kuruma gidiyor. Gördüğü manzara korkunç: hilkat garibeleri. Virgüle benzeyen bir çocuk, kafası çok büyük ve bembeyaz bir başkası, ailelerin kurtulmak istedikleri çocuklar orada uyuşturuluyor ve ölüyorlar bir süre sonra. Harriet dayanamıyor, Ben’i alıp eve dönüyor ve ailenin dağılışı için gereken son adımı atmış oluyor böylece. Büyüyen çocuklar yatılı okullara gidiyorlar, ikisi dedelerinde ve ninelerinde kalmaya başlıyorlar, David giderek daha çok iş alıp evden iyice uzaklaşıyor, Dorothy de Ben’den korktuğu ve yaşlandığı için çocuğu kontrol edemiyor bir türlü, her şey Harriet’a kalıyor. Çareyi eve gelen bir serseride buluyor Harriet, Ben’i bu çocuğun yanına “veriyor” adeta, serserinin motosiklet çetesiyle birlikte dolanan Ben mutlu mesut takılırken okula başlıyor, bir çocuğun kolunu kırınca yine mevzu, başka mevzular, Ben’in çete kurması, çetenin evi işgal etmesi derken işler iyice içinden çıkılmaz bir hale geliyor, okur da o kapanda kısılıyor Harriet’la birlikte.
Aileye dair birçok eleştirinin yanında ebeveynlik, tıbbın işlevi, pedagoji gibi pek çok meseleye eğiliyor bu metin. Rahatsız edici, gerçek, Lessing’in yarattığı atmosfer muazzam. Mutlaka okunmalı.
Cevap yaz