Shehan Karunatilaka – Maali Almeida’nın Yedi Ay Dönümü

Geceyarısı Çocukları‘nı okuyan biçimi bilir, Sempatizan‘ı okuyan mevzuyu bilir, Sri Lanka’nın yakın tarihini bilmeyen için Karunatilaka bir rehber hazırlamış sağ olsun, Maali’nin gazeteci tanıdıkları için ülkenin halini özetlediği kısım fraksiyonlardan, örgütlerden, devletin birimlerinden geçilmiyor. On yıl önce Tamil Kaplanları’nın pasifize edildiğine dair haberler dönüyordu, Maali Almeida’nın Yedi Ay Dönümü bizi olayların en harlı zamanına, 1980’lere götürerek iç savaşın ortasına düşen bir fotoğrafçının güç dengelerini bozmadan işini yapmaya çalışırken şahit olduğu dehşeti aktarıyor. Ölüyken özellikle. Maali “sen”dir, ikinci tekil şahısla anlatılır, hani tekrar dünyaya gelmese iyidir çünkü kimse ikinciye, beşinciye, yüzüncüye yaşamak istemez ama gelmiştir, uyanmıştır bir kere, boynundaki makinenin lensi kırık ve kasası çatlaktır, hafıza kaybını gidermek için hikâye boyunca vizörden defalarca bakacaktır ama son bölümlere kadar hiçbir şey göremeyecektir. Doğum tarihi 1955, ölüm tarihi 1990, anlatıcı en başta fatiha okur, Maali’nin “ben” ve “sen” ayrımının bir parçası olduğunu yine sonlara kadar vermez. Malum, ölüm ayırır ve devlet dairesine yollar. Hayaletler dolanmaktadır, kimileri veznelerde gidiş işlemlerini başlatır, kimileri ara bölgede kalmak istediğini söyler. Karakter kadrosu canavar gibi geniş olduğundan üçünü beşini alacağım, Ranee kıyamet kalabalığında yol gösterici olarak büyük iş başarmaktadır, hayattayken Tamillerle ilgili yazdığı başarılı kitapta Maali’nin çektiği fotoğrafları izinsiz kullanmıştır ama olsun, iyilik meleğidir adeta. Adamımıza yol gösterdiği, adamımızın o yollara hiç girmediği, bildiğini okuduğu çok olmuştur, yine de sağduyunun sesi olarak görebiliriz Ranee’yi, katledilmesi de bu yüzdendir. Katili öldürülmüşse ifrite dönüşmüştür muhtemelen, her türlü kötücül varlık kol gezmektedir ortalıkta, hiyerarşi bile vardır. Mitik varlıklar, mitik ortam, o toprakların inançları ölümden sonra hayat bulmuştur, ölmekte olan ülkenin öte tarafta var olmasını sağlamıştır. Maali arada sırada fotoğraflarını çektiği insanlara rastlar orada, hani arkadaşlarının siyasi gerekçelerle açacağı sergide hayaletlerden bazılarının fotoğraflarını izinsiz kullanmasından çekinir, neden olmasın, yanmış, parçalanmış, kurşunlanmış bedenlerin sahipleri haklı olarak tepki gösterebilirler. Adlarının anılmasıyla yer değiştirebilirler gerçi, rüzgârlara binip yolculuk yapabilmeleri için fotoğraflar da etkin mi bilemiyorum, en az bir zihinde yer etmiş olmaları gerekir, yani son hatırlayan öldüğünde ölmeyeceklerdir de nakil işlemleri duracaktır. Maali taze ölü, işi önemli, bakanlardan fahişelere pek çok insanla iletişim kurduğu için kafasına göre yolculuk edebilecek. Neden öldürüldüğünü, katilinin kim olduğunu bulmak için şart. Yedi günü var, yedi ay dönümü, sonrasında hedefe açık hale gelecek ve iblislerce kukileştirilecek.

Kim, en başta tepedekileri düşünmek makul, adam ordu, bakan, örgüt, basın için çalışmış, Associated Press’ten bilmem ne müdürüne kadar tanımadığı insan yok Sri Lanka’da, elbet birinin kuyruğuna basmıştır ki basmış, kızdırdığı her kimse balkondan aşağı itip “çöpçülere” paslamış, kafasını kestirip göle attırmış. Ada küçük, binlerce cesedi gömecek yer bulmak zor olduğu için krematoryumların inşa edilmesi mantıklı, yine de geleneksel yöntemlerden vazgeçmiyorlar ve ortalığın kokmasına yol açıyorlar, özellikle sıcak havalarda ilginç bir rayiha yayılıyor doğadan. Maali’nin kafası o kadar çürümediği için hem kokmuyor hem teşhiste işe yarayabilir ama gölün dibinden çıkarılması lazım, BM’in işe el atmasıyla bir süredir aranan Maali’nin akıbeti öğreniliyor nihayet. O zamana kadar adamın var olduğu âlemin dinamiklerini öğrenmesi dertken arkadaşlarını takip edebilmesine rağmen en ufak bir iletişim kuramaması tam işkence. Eşcinselliğini keşfettirdiği DD, âşık olmadığı ama kendine âşık ettiği DD’nin kuzeni Jaki, iş arkadaşı Elsa, diğer tanıdıklar, anne, hepsinin yanından geçip gidiyor Maali, araştırmanın aşamalarını izlemeye çalışıyor. Annesinin iki dedektife verdiği rüşvet, DD’nin bakan babası Stanley’nin dürtmesi olmasa işi zordu, metafizik dünyanın serüvenleri zaten bezdirici, aslında ölü olmak çok zor. Karunatilaka esas anlatının etrafına küçük anlatılar yerleştirmiş, birkaç grupta toplamak gerekirse şu: Sri Lanka’nın gelmişi geçmişi, öte tarafın atmosferi, canlılarla iletişim kurabilmek için karanlık tarafla anlaşmalar yapan Maali’nin hazin çabaları, mesela bir medyumun verdiği görevi yapmak var bunun içinde, bir intihar bombacısının kulağına havaya uçmayı fısıldamak var, muhtelif, devletin terörü bitirmek için yaptıkları, Tamillerin devleti hacamat etmek için yaptıkları, sivillerin ölmemek için yaptıkları, gazetecilerin ikili hatta üçlü çalışarak olayları iyice karıştırmaları, üst sınıf Sinhalaların en kallavi yerlerde eğitim görüp ülkeye dönerek devlet kademelerini kokutmaları, her Tamil’in terörist olmadığını söyleyen Tamillerin usturupluca mücadeleleri, kolluk kuvvetini dilediğince kullanıp halka kök söktüren usturupsuz kodamanlar, etnisiteden dine yüz iki çeşit ayrıklık üzerinden sürdürülen kaos yani. Baş döndürücü, bunların yanında Maali’nin yaşamı üzerinden kuir mevzular geniş yer kaplıyor, mesela bir zaman orduyla da iş tutmuş bu arkadaş meşhur bir binbaşının emrindeyken iyi çalışıyor ama seviştiği askerlere AIDS bulaştırdığı iddiasıyla şutlanıyor, DD’nin şüpheleri var sadakat konusunda, Jaki’nin durumu zaten umutsuz, kişisel hikâyeler de salkım saçak anlatının bir kısmı. Binbaşı mı öldürtmüştür, DD mi itivermiştir aşağıya, gazetecilerin bağlantıları el atmıştır belki, tehlike her yerden gelebilir. Geride bıraktığı fotoğraflar Maali’nin arı kovanına soktuğu çomakları teker teker gösteriyor, iskambil kâğıtlarının temsil ettiği hiyerarşi hani. Tarafların katliamlarını fotoğraflamak bir şey, bizdeki Susurluk vakasının bir benzerine denk gelip fotoğraflamak başka bir şey, ansızın ortadan kaybolmaya yol açabilecek bilgiler var Maali’nin elinde, tanıdıklarına varsayımsal olarak bahsettiği zaman diyaloglardaki ciddiyetsizliğin bir anlığına kaybolup adamın gerçekten uyarıldığını görüyoruz. Gerçeklerin her zaman ortaya çıkma gibi bir huyu yok Sri Lanka’da, bir kurşuna bakıyor, nitekim fotoğrafı çekilen kodamanlardan biri bütün gücünü kullanıp fotoğraflara ve negatiflere ulaşmak için Maali’nin arkadaşlarına eziyet ediyor bir noktada. Salkım saçak dedik, bazı hikâyeler tokuşarak sonlansa da bazıları doğası gereği bitecek gibi değil, misal yeniden doğuş aşamasına geçmeden önce öte dünyanın karakterleri havada. Önünde sonunda ışık belirecek ufukta, doğum, anlatıcı onca anlatılanın hatırlanmayacağı bir yaşama doğacak benliğiyle birlikte Maali’yle yani. Neyse, tokuşan iki hikâye öte tarafta da savaşı sürdürmeye çalışan hayaletlerle canlı bombacı arasındaki, hayaletler havaya uçması için bu çöpçüye tebelleş oldukları zaman dirilerle konuşma haklarını patlamayı durdurmak için kullanıyor Maali, katilini bulmaları için dostlarıyla konuşabilirdi ama savaşın daha da beter hale gelmemesi için bunu yapmalı çünkü mekanda ikinci bir Susurluk patlayacak. Başarılı olup olmaması bir yana, eylemler öylesine iç içe geçmiş ki aslında katilini bulmaya doğru önemli bir adım atmış oluyor Maali, başına gelenleri hatırlamayı başarıyor en sonunda. Tahmin edilemeyecek bir final değil, benim tahminim tutmadığı için üzgünüm.

Bölünmüş bir ülkenin arada kalan insanlarının dramı var bu romanda, söylencelerin somutluk kazandığı dünya var, pamuk ipliğine bağlı ilişkiler var, tam Rushdie işi aslında. Karunatilaka’nın Kolombo’da yaşadığı söyleniyor, aldığı tepkileri çok merak ettim. Bir alıntıyla yazıyı bitiriyor, romanı herkese tavsiye ediyorum. Biraz ön bilgi işinizi çok kolaylaştırır, erinmeyin. “Tüm hikâyeler tekrar tekrar anlatılır ve hepsi de adaletsizdir. Çoğu insanın şansı yaver gider, çoğu acı çeker. Çoğu insan kitaplarla dolu evlere doğar, çoğu savaş bataklığında büyür. Sonunda hepsi toza dönüşür. Tüm hikâyelerin sonunda görüntü kararır.” (s. 180)

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!