Sergio Pitol – Evlilik

Jacqueline Cascorro’nun yazarlık kariyeri başlamadan biter, belki hayırlısı öyledir ama değildir çünkü kariyerinin başlamadan bitmesine yol açan şey sıradan evliliğinin sıradan olmamaya başlamasıdır, manevi hayatı paramparça olduktan sonra yazma hevesi kaçar. Yakalamaya çalışır, arkadaşı Márgara Armengol’un yazı çizi atölyesine katılır, kültür dersleri veren hocalardan istifade eder ama elinde birkaç kitaptan alıntılar, belki bir iki öykü denemesi kalır, taşınmadan önce muhafaza ettiği mavi defterinde yazılıdır hepsi. Balzac’tan bir alıntıyı görürüz, evliliğin seksten ibaret olduğuna dair. Bir başkasından bir başka alıntı, kocaların aldatmadan duramadıklarına dair mesela, Cascorro’nun kocasıyla ilişkisinin özeti bunlar. Nicolás Lobato devletle iş yapan bir gayrimenkul zengini, otel üzerine otel dikmeye çalışan, kadınlarının hesabını tutmayan bir kodaman olarak son derece gaddar bir adam portresi çizebilirdi, çizmedi, sevda dolu bir adam zaten değil, sıradan bir kodaman. Karışık işler, Pitol baştan karıştırıyor, taşınmayı araya sokuyor ama nereye taşınmak, Lobato’yu seyirde şöyle bir gösteriyor ama nereye seyir, hele Cascorro’nun radikal değişimine yol açan o davet neyi değiştirdi de kadını tam bir ölüm makinesine çevirdi, yapı ortaya çıktıkça bütün soruların cevabı verilecek. Şimdilik şu yeter: “Her şey bir anda değişti; elleriyle bir yengecin bacağını koparıp arkasında bir şampanyanın patlatılışını duyduğunda, bundan böyle aralıklı olarak aklına düşecek olan ve onu temelli fesat bir kadına dönüştüren bir fikrin etkisi altına girdi.” (s. 7) Yengeç bacağı ve patlayan şampanyayla çok kez karşılaşacağız, temel taşı vazifesiyle hizaya getirecek bizi. Zamanda ileri geri onca sıçrayışta işe yarar bir şey, bir de Guanajuato’lu mühendis var ama bir kez karşılaşacağız onla, Cascorro’nun kocasını aldattığı ilk erkek olmasa da niyeti ortaya çıkardığı için mühim. Armengol’un davetleri eğlenceli, bir dünya sanatçı, okumuş etmiş insan geliyor, Cascorro fırsatı kaçırmayıp bu mühendisi köşeye sıkıştırıyor ve Lobato’nun kendisine ne kadar kötü davrandığından bahsediyor. Öyle aldatmış, şöyle eziyet etmiş, uzattıkça uzatıyor kadın ve bakıyor ki mühendis yanında değil, sonraki davetlerde millete öyle bir salça oluyor ki etrafında boşluk oluşuyor, insansız alan. Lobato’nun hikâyesini mühendis kaçmadan önce öğreniyoruz, Cascorro anlatıcıya bırakmıyor işi: Çocukluk arkadaşı Armengol’la birlikte okula gidip geliyorlar, iki vasıta. Yoksulluk o sıralar herkesin yaşamının bir parçası, Lobato hariç. Üniversite okumaya niyeti pek yok, kafelerde sürtüyor, babası öldüğü zaman büyükçe bir hırdavatçı dükkânına, sağlam bir paraya ve otellere konuyor, servet! Armengol’la okulda tanışmışlar, başlarda aşkları büyük. Lobato hiçbir şey için zorlamamış müstakbel eşini, her şey olanca normalliğiyle yaşanmış. İhaleler, yeni oteller derken parasına para katmış adam, eşinin yoksul ailesinin çıkıntılıklarına bile sabırla katlanmış. Cascorro ablalarından ve annesinden nefret ediyor, paradan başka hiçbir şey düşünmedikleri için bıkmış, ara sıra çıkıp geldikleri zaman istedikleri miktarı verip huzur satın alıyor. Lobato sık sık iş seyahatine çıkıyor o sıra, gerçekten kadınlarla yatıp kalktığını bilmiyoruz açıkçası, her şey Cascorro’nun uydurması olabilir, olmayabilir, kim bilir? Zehri almış bir kere Cascorro, aldatacak, kuzenlerinden Gaspar Rivero’da karar kılıyor. Rivero edebiyatla ilgilenmiyor ama yakışıklı, kibar değil ama sevgilisinin korkunç planlarına uyabilir. Rivero da az değil, paraya ihtiyacı olduğunu söyleyince hemen Lobato’nun sağ kolu olarak çalışmaya başlıyor, böylece zenginliğe yakından şahit oluyor. Yengeç ve şampanya: Rivero cinayet işleyecek, Lobato’nun paraları Cascorro’ya kalınca mutlu mesut yaşayacaklar. Zaman ilerliyor bu arada, 1960’ta evliliklerinin yedinci yılını kutlayan çiftimizin tansiyonu yükseliyor, sıkıntılar katlanılmaz boyutta. Cascorro ruhsal dengesizliğini yıldönümü partisindeki ayılıp bayılma gösterisiyle ortaya koyunca ailesi hiç şaşırmıyor, bulabildiklerini yemeye ve Cascorro’yu çıldırtmaya devam ediyorlar. Ailesinden de kurtulacak kadın, bu yüzden cinayet planı ince ince işlenip kusursuzca gerçekleşmeli.

Rivero’nun eşinden boşanma planı var, teferruat. Uyum sorunu var, bu önemli. Armengol’un davetlerinden birine gidiyorlar, Rivero öküzlüğünü konuşturarak sevgilisini utandırmakta gecikmiyor. Anlatıcının üslubuna da örnek teşkil etsin diye: “Gaspar ısrarlı bir tavırla dansa kaldırmak istedi onu; o da alçak sesle dans müziği olmadığını, zaten arkadaşının evinde dans edilmediğini söyledi. Gaspar’ın ne kadar üzüldüğünü hâlâ hatırlıyordu; bir şeyler homurdandı; Jacqueline ne dediğini anlamamakla birlikte diğerlerinin alaylı bakışları karşısında dans etmeye karar verdi. İki parça sonra oturdular. O gergin, çekingen, ürkek adam onu konuşmasının samimiyetiyle öylesine cezbetmiş olan kuzeni miydi gerçekten? Kendini beğenmiş, demode snoplar dediği o insanların arasında rahat etmediğini anlamamak mümkün değildi.” (s. 28) Pek uyuşmuyorlar, Gaspar zaten plana da uymuyor çünkü patronunun cüzdanından oldukça etkilenmiş, istediği gibi yiyip içiyor, altın yumurtlayan tavuğu öldürmesi için hiçbir sebep yok ama kadını oyalamalı. Her ne kadar sığırlığı tahammülfersa olsa da bir süreliğine işler yolunda, ta ki yakalanana kadar. İsimsiz bir zarf, içinde fotoğraflar, iki adamla birçok kadın. Cascorro sinir krizi geçirir, Gaspar ortadan kaybolur, Lobato da kendini affettirir ve bir sonraki kurbana kadar gezip tozarlar. Avrupa seyahatleri güzeldir, çiftin arasında yine bir sevda peydah olur, Cascorro yine edebiyat atölyelerine katılmaya başlayıp metinler yazar, ardından David Carranza’yla tanışıp talihini berbat eder. “Jacqueline kuzeni Gaspar’a uyguladığı baştan çıkarma kampanyasını tekrarladı. Hiçbir direnişle karşılaşmayınca şaşırıp sevindi. Çiçeği burnunda politikacı bir anlık şaşkınlığın ardından Nicolás Lobato’yu öbür dünyaya gönderme görevini dünyanın en doğal şeyiymiş gibi benimsedi.” (s. 48) Carranza devletin üst kademelerine tırmanmak için fırsat kovalayan bir fırsatçıdır, elde edemediğini parayla satın alma fikrinin çekiciliğine kapılır ve hayatının içine eder. Nedir, kadın eşinin silahını alıp Carranza’ya verir, gecenin bir vakti adam evi basıp hırsız numarasıyla kocayı öldürecektir. Tabii evde tek silah olduğunu düşünen kadın yanılır, Lobato emaneti çekip adama sıkar. Adam da sıkar, önceki teşebbüste psikolojik sağlığını yitiren Cascorro bu kez iki parmağından olur, Carranza sağlam yaralanır ve kaçar, Lobato’ya hiçbir şey olmaz. Novellanın matrak yanı şu, yılların geçişini hayatın normal akışında göreceğiz, yaşlılığın getirdiği yavaşlık karakterlerin yaşamlarını etkileyecek ama Cascorro zamandan münezzehmiş gibi o korkunç planlarını hayata geçirmekten hiç vazgeçmeyecek, vazgeçmedikçe başına acayip işler gelmeye devam edecek. Teşebbüsleri eşinin başını belaya sokuyor tabii, her saldırı bir skandal niteliği kazanınca adam basıp İspanya’ya gidiyor, hele karısının çevirdiği dolaplar basına da düşünce eyvah, Cascorro tamamen yalnız kalıyor ve üç kuruşa muhtaç oluyor. On küsur yıl parasız pulsuz süründükten sonra kocası döndüğünde düzeliyor mu, hayır, olanları unutup tekrar evlenmeye karar verseler de o şampanya ve yengeç falan, kadın yine tuhaf tuhaf planlar yapmaya başlıyor. Metnin burada sonlanacağını düşünebiliriz, matrak bir şekilde uzuyor ve son bölümde Cascorro’yu tekerlekli sandalyede görüyoruz, artık başına ne iş geldiyse her yeri kırık dökük. Bir sonrakinde öleceği kesin, eşini öldürme planlarından vazgeçmeyeceği gibi.

Basit, yalın bir novella, aşkın bir süre sonra gittiği yer ve paranın getireceği huzurla ilgili. İlkini görüyoruz da ikincisi ufukta bir türlü belirmiyor, Cascorro’nun tırt planları ve Meksika’daki insan kalitesinin düşüklüğü yüzünden muhtemelen. Yok, Cascorro’nun tırt planları yüzünden. Yaman insanlardır, kafalı insanlardır, dinç insanlardır Meksikalılar.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!