“Sonsöz” imzasız, metnin çevirmeni Utku Umut Bulsun’un yazdığını varsayıyorum. Bulsun’a göre Zamanın Hükmü, Mahfuz’un eserlerinden Kahire Üçlemesi‘nin bir üst versiyonu. Aradan geçen otuz yılda birçok ulusal, bölgesel ve uluslararası olay gerçekleştiği için Mahfuz üç metni sıkıştırmış da tek bir romana sığdırmış sanki, tarihsel çerçeveye oturtulan geniş aile ve Mısır toplumunun geçirdiği değişimin karakterler üzerinden izlenmesi ortak ögeler. Bu roman 1930-1977 arasındaki gelişmelere odaklanıyorsa da 1930’lardan çok daha öncesine uzanan anıştırmalar mevcut, son olaysa Enver Sedat’ın Kudüs’ü ziyareti. İsrail’in Sina’dan çekilmesi, Mısır’ın İsrail’i tanıması ve Arap ülkelerince dışlanması Camp David Mutabakatı’na kadar varan yolu açıyor, bu anlaşma hikâyenin sonu. İlginçtir, romanda bahsedilen pek çok siyasi, sosyal ve ekonomik gelişme “Kavram Dizini” bölümünde arka arkaya sıralanıp açıklanmış, Mahfuz’un diğer romanlarında dipnotlar halinde verilen açıklamalara ulaşabilmek çok kolayken bu kitapta sona gidiyoruz, esas metne dönüyoruz, sonra tekrar sona gidiyoruz ve başımız dönmezse metni bitiriyoruz, oh çekiyoruz. Üç romanlık malzemeyi tek bir romana sıkıştırınca müthiş bir hıza kavuşuyor tabii anlatı, üç nesillik hikâye için kallavi bir roman gerekiyor ki Mahfuz yazmış zaten, burada ülkeyi ilgilendiren çok önemli bir olayın ardından gelen tepkiler genellikle diyaloglarla inceleniyor, karakterler Mısır’ın hızla değişen atmosferinde oradan oraya savruluyorlar, savaşlara katılıyorlar, hapislere giriyorlar, ekonomik durumları cortluyor veya iyileşiyor, evleniyorlar, boşanıyorlar, anlaşıyorlar, anlaşamıyorlar, komünistleri tutuyorlar, milliyetçileri tutuyorlar, radikal dincileri tutuyorlar, karar değiştiriyorlar, çocuk yapıyorlar, yurt dışına kaçmaya çalışıyorlar, bütün bunlar 148 sayfada gerçekleşince takip etmek, dikkati toplamak zorlaşıyor. Mahfuz’un okuduğum diğer romanlarında böylesi bir aceleye rastlamamıştım, hikâye Saniye’nin oturma odasında baktığı fotoğraf yerine hızlandırılmış bir video kaydıyla başlasa iyiymiş. Mahfuz’un diğer romanlarında da kullandığı fotoğraflar anlatının karakter tablosunu tutuşturuyor okurun eline, bu fotoğrafta ailenin reisi Hamid Burhan göze çarpıyor ilk, yanında Saniye eh-Mehdi var, çocukları Kevser, Muhammed ve Münire küçük henüz. Saniye kırk, Burhan elli yaşlarında, kara gelecekten uzaklar, mutlulukla bakıyorlar. Bu ailenin işleri yolunda gitmeyecek bir türlü, karakterlerin tamamı rüzgârın estiği yöne dönmediği için değişen rejimin hışmı, ekonominin yol açtığı sefillik, kısacası her sıkıntı aileyi etkileyecek. Yaşadıkları büyük ev Saniye’nin babası Abdullah el-Mehdi tarafından inşa ettirilmiş, bu zengin çiftçi Saniye’nin okumasına engel olmasaymış kız iyi yerlere gelebilirmiş ama evin hanımı ve annesi olarak görevlerini yerine getirmekten başka seçeneği yokmuş. Yıllar geçerken kendini eğitmiş Saniye, dergiler ve kitaplar okumuş, bu yüzden eşi Burhan’dan daha iyi olduğunu hissediyor. Burhan bu durumu kabul etmiş, evin yönetimi ve çocukların eğitimi Saniye’nin sorumluluğunda. Mütevazı, işlerinde güçlerinde insanlar, Burhan’ın 1919 Devrimi’nin başlarında işçi grevine katılması ailenin siyasetle ilgili olduğunu da gösteriyor. Vafd Partisi’ne gönülden bağlı Burhan, bu parti parlamenter sisteme geçilmesiyle birlikte iktidara geliyor, 1952’deki Mısır Devrimi’yle birlikte tarihe karışıyor, detayları merak edenler okurken son sayfalara gidip geri dönebilirler, benim kafam gidip gelmeyi daha fazla kaldırmadığı için değinip geçeceğim. Muhammed ve Münire akıllı çocuklar, eğitim hayatlarında başarılılar ama Kevser’in okumaya niyeti yok, ortaokul diplomasını da alamayınca evde hayırlı bir kısmet bekliyor. Bu bekleyişin anlatıldığı paragraftan sonra gelen iki paragraf anlatının yapısını özetliyor aslında, Kevser’in kısmetinin çıkmamasına üzülen Burhan’ın halidir: “Hamid, 1923 Anayasası’na eşlik eden gösteriler ve sokak kavgalarıyla ilgili haberler ile krize karşı direnebilmek için ulusal bir birlik duygusu yaratma girişimlerini okumaya başlayınca bu konuyu hemencecik unuturdu. Tüm çabalar ve dökülen onca kan, hiç beklenmedik sonuçlara yol açmış, 1936 Antlaşması imzalanmıştı. Hamid, o gece mutluluk sarhoşuydu.” (s. 10) Sonrasında evinde toplanan arkadaşlarıyla istişare eder Burhan, Vafd’ın tüm çabalarının zaferle taçlandırıldığını söyler, arkadaşlarından biri muhalefet edilmesini vaaz eden birinin muhalif olmak zorunda olmadığını belirtir, bir başkası İngiltere’nin soktuğu çomağın çıkarılması gerektiğini söyler, o dönemin hemen hemen bütün politik argümanları sırayla dile getirilir ve tekrar aileyle ilgili bir meseleye dönülür, bu döngü defalarca tekrarlanır, bazen toplumsal olayların yerini karakterlerin eylemleri ve eylemlerin sonuçları alır ama teknik değişmez, Mahfuz ülkeyi karakterlerin etrafında döndüre döndüre kurar anlatısını. Bölümleme yok, okurun soluk alacağı bir boşluk, bir şey yok.
Yeni bir dünya savaşı patlak verir, İtalya hemen Libya’yı basar. Muhammed hukuk öğrencisidir o sıra, Münire sosyal bilimler dalında eğitim alır, Kevser evlenmeyi bekler. Vafd muhtemelen seçimleri kaybetmiştir, yenildiği söylenir ama neden yenildiğini bilmeyiz. İç çatışmalar patlak vermiştir, tansiyon yavaş yavaş yükselmektedir. Muhammed bir apartmanın balkonunda ilk kez Müslüman Kardeşler’in pankartını görür, topluluğun herkese açık toplantılarına katılmaya başlar. Burhan karşı çıkar, Vafd taraftarı oğlunun öyle yerlere gitmesini istemez ama Muhammed dinî kitaplar alıp okumaya başlamıştır bile, yolunu yavaş yavaş ayırmaya başlar. O sırada Münire’ye kısmet çıkar, kadın evlenmek istemez çünkü genç bir adama, Süleyman Bahgat’a âşık olmuştur. Adı çıkar, nişanlanırlar ve evlenirler nihayetinde. Bahgat’ın kardeşi subaydır, dolayısıyla Mısır’ın en alengirli zamanlarında hızla yükselip çakılacaktır, mahvolan insanlardan biri o. Kevser’e de yaşlı bir kısmet çıkar, adam zengindir ve eşinin vefat etmesinden bir yıl sonra tekrar evlenmek isteyince Kevser’i çıtlatırlar. Sonuçta evlenirler, adamın çocukları düğüne gelmezler çünkü babalarının çocukluk yaptığını düşünürler. Aile faciası yok, zaten buna zaman da yok, ülke kaynıyor. Adam ölünce Kevser’e iyi bir servet kalır, Muhammed’le Münire kendilerinin ve çocuklarının yaşamlarını iyileştirmek için Kevser’den medet ummaya başlarlar. Saniye de Kevser’in eline bakar, yıllar içinde eskiyen evini tamir ettirmek ister ama ailenin ekonomik durumu bir türlü toparlanamadığı için kimseden yardım dileyemez, ev gittikçe eskir ve Saniye ailesini bir arada tutmaya çalışırken bir anlamda evini de bir arada tutmaya çalışır, benzerlik bariz. Saniye çok güçlü bir kadın, Burhan efendi civarda yeni yapılan apartmanlardan birindeki kadına âşık olup boşanmak istediği zaman Saniye sarsılsa da yıkılmaz, dik durur, ailenin üzerine titremeye devam eder. Bir süre sonra Burhan ciddi sağlık problemleriyle uğraşacak, yeni eşi de hastalıklı bir adama bakmak istemediği için arazi olunca eve dönmek isteyecek. Saniye’nin kalbi kırık ama Burhan’ı reddetmesi için bir sebep yok, ailenin bir araya gelmesi önemli. Münire’nin eşi de evden ayrılacak ve başka bir kadınla yaşamaya başlayacak, hikâyeden kopacak. Muhammed’in savaşa katılıp sakat dönmesi, torunların başlarına gelen işler, devrimler, savaşlar, savaşlar, savaşlar, o kadar çok savaş ki insanların isyan etmeleri ve yeni bir savaşı daha kaldıramayacaklarını söylemeleri, böylece belki de Sedat’ın kararlarının mantığını göstermeleri hikâyenin geri kalanını oluşturuyor. Şehir yakılıp yıkılıyor, çıkan isyanlarda onlarca insan ölüyor, sonra bir gün torunlar zengin olma hayaliyle evi sattırmaya kalkıyorlar. Sonda tekrar ailesine bakıyor Saniye, bu kez herkes kanlı canlı. Hepsi yaşlanmış ve zayıflamış, Burhan ölmüş zaten, Muhammed babasını hatırlatıyor. Aklı başında torun Reşad yurt dışına giderek kendini kurtarıyor, geri kalanlar Mısır’ın hızla geçen birkaç on yılının etkisiyle nasıl yaşlandıklarını anlamamışlar bile. Saniye hâlâ evi tamir ettirip ettiremeyeceğini düşünürken gök gürlüyor, yağmur başlıyor, bolluk bereket emaresiyle bitiyor hikâye.
Dönem romanı. Tarihî olaylara hakim olanlar için keyifli bir okuma sunar, neler yaşandığını bilmeyenler ikide bir Google’a başvurmak zorunda kalacaklar. Mahfuz’un tipik anlatımı yine hoş.
Cevap yaz