Alexander Demandt – Keltler

Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com’a aittir.

Keltler bilindiği gibi Roma’yı uzun süre meşgul etmiş, Sezar’ın akınlarıyla boğuşmuş bombastik bir halktır, Germenleri de az tepelememişlerdir, Yunan ve Roma medeniyeti kadar gelişemeseler de dünya kültürüne bodoslamadan girerek Yüzüklerin Efendisi‘nden Kral Arthur‘a dek pek çok esere ilham kaynağı olmuşlardır, Shakespeare Kral Lear gibi oyunlarıyla Kelt kültürünü yaşatmıştır, pagan inançların semavi dinlerdeki etkileri cabası. Sezar’ın Galya Savaşı hakkındaki otobiyografik metni Keltler hakkında sağlam bir kaynak, öncesi var tabii. Herodotos ve diğer Yunan yazarlar Keltoi, Keltai diye isimlendirmişler, Latin yazarlar Celtae ve Galli diyorlar, Almanlar Kelten demişler. Sonuncusu muhtemelen Keltlerin kendilerine verdiği isim, anlamı “cesurlar”. Döngüsel bir var oluşa, ölümden sonra tekrar yaşayacaklarına inanıyorlar, dolayısıyla savaşlarda yarınlar yokmuş gibi, daha doğrusu ölseler de varmış gibi savaştıkları için bu isim makul. Günümüzde halkın tamamı için kullanılıyor “Keltler”, bulundukları coğrafyaya göre “Galyalılar”, “Galatyalılar” gibi isimlerle anılıyorlar. Germenler “Welschn” deyip geçmişler, günümüzde kullanılan “Wales”ın kökeni.

Sezar’a göre Keltler Dispater adlı baba tanrının soyundan geldiklerine inanıyorlar, “Jüpiter” ve “Zeus” isimlerine köken olarak yakın bu tanrı, zaten Roma’daki entelektüel Keltler Akdeniz dünyasına ait olduklarını ispatlamaya çalıştıkları için mantıklı zira Yunanlar ve Romalılar Keltleri barbar olarak görüyorlar. Yazıyı ve parayı Yunanlardan ve Romalılardan öğrenmişler, güneyden ne gelirse almışlar kısacası, bir tek ordularının düzeni ve silahları zayıf kalmış ki devlet kuramamalarının sebebi de kabile sisteminden çıkamamaları olarak görülüyor, Sezar “böl ve fethet” politikasını sıkı sıkıya uygulayarak kuzeydeki kabilelerden bazılarıyla ittifak kurmuş, böylece dağıtmış adamları. Topluluk, soy bilinci yok, sınırlar klanın sınırları onlara göre. Hekataios’un MÖ 500’de Massilia dediği bölgede yaşıyorlar, tarih sahnesine ilk çıkışları. Herodotos MÖ 450’de Pireneler’i işaret ediyor muhtemelen, iki kaynaktan edinilen bilgiler Keltlerin Alplerin ön bölgelerine ve Orta Fransa’ya yerleştiklerini gösteriyor. Sonrasında Strabon da kuzey halklarını ele alıyor ama Germenlerle Keltleri birbirinden ayıran ilk yazar Sezar, onun zamanına kadar bir Keltler biliniyormuş. Poseidonios nam yazar Tötonların dilini Galceden ayırmış olsa da halkların ayrışması için Sezar beklenecek. Daha da öncesi karanlık, birbirine pek de yakın olmayan iki tarih arasında belli bir yerde var olduğu düşünülen topluluklar isimsiz ve kökensiz. Keltlerin batıya yayılmalarına dair pek çok efsane ve söylence var, Antik Çağ yazarları tarafından yazıya geçirilmiş bunlar, ilgilisinin ellerinden öper. Doğal bir dürtüyle yayıldıklarını söylüyor Demandt, Silius İtalicus’tan aktardığına göre sıradan bir hayat yaşamaktansa ölmeyi tercih eden Keltler çocuklarını büyütüp yetiştirdikten sonra yeni bir ülke aramak üzere yabana yollarlarmış, bir nevi erginlik ayini gibi gözüküyor bu. Roma’nın başına bela olmaları da bundan, çok sayıda savaş çıkarıp çoğunu kazanmışlar ve topraklarına ganimetlerle dönmüşler, MÖ 200’den itibaren Romalılar kuzeydeki barbarlardan travmatik biçimde korkmaya başlamışlar, Sezar akın üstüne akın yaparak atalarının kaptırdığı ganimeti fazlasıyla geri aldığı gibi Keltlerin canına okumuş. Öncesinde Büyük İskender’e ettikleri bağlılık yeminini anmalı ki ne kadar delifişek oldukları anlaşılsın.: “‘Biz yeminimize sadık kalmak istiyoruz ya da gök yere insin ve bizi parçalasın, yer yarılsın bizi yutsun, deniz kabarsın ve bizi boğsun.’” (s. 27) Keltlerin yayılma alanları arasında Anadolu da var tabii, “Galata”yı anıp geçiyorum. Çok iyi savaştıkları için ittifak kurmaları ve paralı asker olarak iş bulmaları kolay, Roma ve Mısır saflarında bile savaşmışlar. Vikingler de paralı asker olarak nam yaptıkları için hayalini kurmak kolay: Dünyanın bir ucunda iki komşu halk karşı karşıya veya yan yana savaşıyor.

Kültürel, sosyal ve siyasi açıdan özelliklerini sıralama gözetmeksizin aktarayım. Germenlerden, İtaliklerden ve Etrüsklerden daha gelişmiş bir ekonomiye sahipler, yaban domuzu Kelt sanatında önemli bir figür, temel gıda maddeleri hububat ve baklagil. Zeytin ağacından ve asmadan haberleri yok. Mülkiyet sistemi var, kimse toprak için kavga etmiyor. Maden endüstrileri özellikle gelişmiş, altın işlemeciliğinde oldukça ilerideler. Madenciliği Orta Avrupa’ya ilk onlar getirmişler, Germen mitolojisine demirci ve madenci olarak girmişler. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının kökeninde Kelt inancının “kapşonlu manto giymiş yardımsever cüce” figürü var. Taç giymenin her anlamı Keltlerden aparma. Rigs “hükümdar” demek, Latincede rex, T-Rex’ten biliriz ilk, Vercingetorix, Dumnorix gibi önemli hükümdarlarda da isme eklenmiş olarak bulunur. Ürettikleri kılıçlar o dönem Roma’nın ürettiklerinden çok daha sağlam. Kelt kökenli bir sözcük olan gladius Latincede “kılıç” demek, etimoloji bu konuda çok şey söylüyor. El sanatlarındaki insan ve hayvan figürleri basitleştirilmiş, orantıları değiştirilmiş. “Helvetica” diyoruz mesela, İsviçre’nin Latincesi. Kelt kökenli yine. Sezar’a göre dinlerine çok bağlılar, Romalıların tanrılarının karşılıkları Keltlerde de var ama Kısrak Tanrıçası Epona gibi bazı özel tanrılar diğer halklarda yok. Galatyalılar yaşadıkları coğrafyadan ötürü Artemis’e, dolayısıyla Kybele’ye büyük saygı duyuyorlar. Ölümden sonra yaşamın olduğuna inandıkları için mezarların üzerine mektup bırakıyorlar, insanlar eşyalarıyla birlikte gömülüyorlar. Mezar soyguncularına karşı önlem olsun diye eşyaları kırıyorlar veya değerini düşürüyorlar, adak yerini bulduğu için sorun yok. Batıl inançları da oldukça yaygın, öyle ki ordusunun başındaki Sezar askerlerinin korkup gitmediği bol yılanlı ve uğursuz bir bölgede tek başına odun kesmiş. Ritlerine dair ökse otu, boğa öldürme gibi eşyalar ve eylemler Hristiyanlarca da benimsenmiş, Kilise karşı çıksa da pagan inançlar çok daha eski ve yerleşik olduğu için yeni dine aktarılmış hemen. Keltlerin rahipleri druidler meşhur, vergiden ve askerlik hizmetinden muaflar ama Galya efsanelerinde savaşçı olarak da ortaya çıkıyorlar. Sezar’ın anlattığına göre druid olmak isteyenler yirmi yıl eğitim görmek zorunda, upuzun şiirleri ezberlemek, tabiat ve tanrılar hakkında bütün bilgileri edinmek gerekiyor. Mecazi ifadelerle konuşuyorlar, sözlü kültürün saflığı sürsün diye yazıdan uzak duruyorlar ama okuma yazma biliyorlar. Bazı durumlarda yargıç veya yönetici olabiliyorlar. Söylentilerin ne kadarı doğrudur bilinmez, Keltlerin sefere çıkmadan önce kendi çocuklarını ve eşlerini kurban ettikleri söyleniyor, eşi ölen Kelt kadınları da öldürülüyor. Savaşlarda ganimet olarak kesik kafaları alıyorlar, zafer kazanmışlarsa esirleri toplu halde kurban ediyorlar. Şu da aşırı gerekli bir bilgi olarak dursun: “Avrupa’daki en son insan kurban etme ritüelinin, 11. yüzyılda, Adam von Bremen tarafından Uppsala’daki pagan İsveçlilerde olduğu bildirilmiştir.” (s. 53)

“Galya” isminin Galyalılar süt beyazı ten renginde oldukları için “süt” anlamına gelen Yunanca gala sözcüğünden türetmiş Sevilli İsidor, “galon” da oradan mı geliyor acaba? Kadınlara ve çocuklara şiddet uygulanması oldukça normal, bunun yanında kadınlar yönetimde en az erkekler kadar etkin. Clan sözcüğünün kökeni anaerkil temelli Kelt aileleri örneğin, ilginç. Kadınlar eşlerini seçebiliyorlar, kızlar beğendikleri erkeklere içi su dolu bir kap uzatarak niyetlerini belli ederlermiş. Çocuğunun kendinden olmadığını düşünen baba yeni doğan çocuğu bir levhanın üzerine koyup Ren Nehri’nde yüzdürürmüş, çocuk boğulursa evlilik dışı olduğu ortaya çıkarmış. Kadınların savaşa katıldıkları pek çok kaynakta yazıyormuş, erkeklerle aynı dövmeleri yaptırıp aynı takıları taktıkları için çoğunlukla erkeklerden ayırt edilemiyorlarmış, iyi taktik. Keltlerde oğlancılığın yaygın olduğunu söyleyerek bitireyim.

Runik’ten Keltlerle ilgili iki kitap daha çıktı, onları da tavsiye ederim.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!