Literatüre ve terminolojiye hiç hakim değilim, yine de Singer’ın süper bir şey yapıyormuşçasına kapitalizmin çıktılarını normalleştirmesi, kapitalizmi alternatifsiz göstermesi, yoklukla mücadele uğruna bireyi sermayenin uşağı haline getirmesinin yarattığı korkunçluğu anlatmaya çalışacağım zira dehşete düştüm okurken, utilitaryanizmin daha çok fayda, en çok fayda, fayda da fayda uğruna, mesela “gelişmekte olan ülkeler”deki milyonlarca sıtmalı çocuğa yardım etmekle gözlerini kaybetmek üzere olan çocuklara yardım etmek arasında seçim yapmak zorunda bırakması mı lazım, daha da önemlisi bunca yoksulluk varken neden sırf vatandaşa yükleniyor bu mesuliyet, hiç anlamış değilim. Böbreğini bağışlayanlar var, alkışlanıyorlar, daha fazlasını da yapabilirler aslında ama bu böbreksizlik, yoksulluk, sömürü havadan gelmiş gibi yapıyor Singer, hatta daha kötüsü, ortada yokmuş, dünyanın verili halinde paket olarak geldiği için dikkate alınmaması gerekiyormuş gibi yazıp çiziyor. Steven Pinker’ın adını anmasa olmaz tabii, evet, hâlâ ölümler devam ediyor, nükleer savaş çıkabilir ama görüldüğü üzere büyük savaşlar bitti, artık daha az insan ölüyor, o zaman dünya iyiye gidiyor? Valla sinirimden Mark Fisher’ı tekrar okumaya başladım, onu da yazacağım: Kapitalist Gerçekçilik: Başka Alternatif Yok Mu? Singer’a göre yok, şöyle yok: “Genel olarak yoksulları daha yoksul hale getirmeden zenginleri daha zengin kılmanın kötü sonuçlar doğurduğu kesin değildir. Zenginlerin yoksullara yardım etme imkânını artırmaktadır ve içinde Bill Gates ile Warren Buffett’ın da olduğu dünyanın en zengin insanları, bağışlanan paraların miktarı bakımından insanlık tarihinin en büyük etkili diğerkâmları olarak tam da bunu yapmışlardır. Kapitalizmin bazı insanları aşırı yoksulluğa ittiğine şüphe yok, kapitalizm öyle büyük bir sistemdir ki bunu yapmaması şaşırtıcı olur ama yüz milyonlarca kişiyi de aşırı yoksulluğun içinden çıkarmıştır. Kapitalizmin aşırı yoksulluktan çıkardığı insandan daha fazlasını yoksulluğa ittiğini kanıtlamak kolay değildir; aslına bakılırsa tam tersinin doğru olduğunu düşünmek için sağlam sebepler bulunmaktadır.” (s. 57) “Sağlam sebepler” kısmında -yine konunun uzmanı olmadığımı söylemek isterim, bahsedeceğim metinleri incelemedim, fazla meraklı ve üfürmeye meyilli biriyim sadece- Angus Deaton’ın The Great Escape: Health, Wealth, and the Origins of Inequality nam metnine atıfta bulunulmuş. Birazcık baktım, Steven Pinker’la kol kola girip dağ çayır gezebilecek biri, argümanları çok benzer. Şuradaki bilgi doğruysa, eh, biz de o birkaç milyon şanssızdan biriyiz sanıyorum. Singer’dan alıntıladığım kısımla birlikte düşünüyorum şimdi, kötü sonuçlar doğurmadığı nasıl kesin değil, zenginlerin yoksullara yardım etme imkânı çok daha fazla zengin olmalarıyla birlikte artıyor mu, zengin olmaları yetmiyor mu mesela, dünyanın en zengin insanları o paraları çaça organizasyonlarla nerelerde harcıyorlar, kapitalizmin yoksulluğa ittiği “bazı” insanlar zaten bütün bu yardımlaşma tatavasının hedefi olan insanlar, üstelik bu insanlar yoksulluğa itilenlerin sadece en dibinde yer alanlar, ihtiyaçlar hiyerarşisinde dibi görenler değil mi, kapitalizmin öyle büyük bir sistem olması sonucu bunu yapmamasının şaşırtıcılığı dehşete düşürmüyor mu bu ılık popolu insanları, kapitalizmin yoksulluktan çıkardığı yüz milyonlarca insan kimin yüz milyonlarca insanı, hani ayırmıyorduk insanları, dünyanın her yerinde insanlar eşitti, bu farka nasıl razı geliyoruz o zaman, kapitalizmin aşırı yoksulluktan çıkardığı insanların nitelikleri, kapitalizmin formasyonuna göre yetişmeleri önemsiz mi mesela, kapitalizm bir nimet mi, çalışanın refahını gözeten, hep en iyiye ulaştırmaya çalışan bir peri mi bu kapitalizm, neyi savunuyor bu kitap, neden ben böbreğimi verdiğim zaman gündelik yaşamımda erişemeyeceğim bir huzura erişeyim, bununla pışpışlanayım böbreğimi vermek için, neden daha çok para kazanıp daha çok bağış yapmak uğruna, söz gelişi çocukluk hayalim olan akademisyenlikten, felsefe veya tıp profesörlüğünden falan vazgeçeyim de finans sektöründe çalışmaya başlayayım ve vazgeçtiğim hayaldense ulaştığım gerçeğin, diğerkâmlığın çok daha doyurucu olduğunu söyleyeyim, bu kadar robot muyum, bu kadar aptal mıyım ben, bu adam aptal mı sanıyor okuru anlamadım ki. “Beğenseniz de beğenmeseniz de, öngörülebilir gelecekte kapitalizmin belli türleriyle -buna hisse, tahvil ve emtia piyasaları da dahil olmak üzere- baş başa kalmış gibi görünüyoruz. Bu piyasalar, yatırım sermayesini artırmak, riski azaltmak ve emtia fiyatlarındaki çalkantıları gidermek gibi çeşitli rolleri yerine getirmektedir. Yaradılışları itibariyle kötü bir şeymiş gibi görünmemektedirler.” (s. 57) Ya çok affedersiniz ama, yani hayvan haklarında falan, şurada burada faydalı şeyler söylemiştir de lafımı da söylemezsem şişerim: ya bir siktir git birader. Emtia fiyatlarındaki çalkantıları babam mı çıkarıyor ki piyasa düzeltiyor her şeyi. Alternatif bir ekonomik sisteme geçişi gösterememiş kimse, daha iyi bir ekonomiyi yapılandırmanın yolları bulunamamış, elde olan da buymuş işte, dört elle sarılmalıymışız. Bir siktir git. Finans piyasasında manipülatör olarak çalışacağım ve çok para kazanacağım, ben çalışmazsam başkası çalışır ve lükse mükse batar, oysa benim hedefim belli, kazancımın yüzde şu kadarını bağışlamak için insanların birikimlerini buharlaştırıp vicdanım rahat bir şekilde uyuyacağım, daha da önemlisi sen bana bu iki tercihten başka bir alternatif olmadığını söyleyince sana inanacağım, öyle mi? Bir siktir git. Diğerkâm değilsem mantıklı değilimdir, IQ açısından zavallıyımdır, başkalarının da benim gibi olduğunu kabul etmemiş sayılırım o zaman, başka türlü de yardımım dokunabilir ama esas maddi bağışlarla zekâmı göstermiş olurum, zeki hissederim, öyle mi? Bir siktir git. Bencilliğin tek bir yüzü yoktur malum, iyi hissetmek benim bencilliğimi besliyor ve dilenciye para verince iyi hissediyorum, o zaman bencillik kötü bir şey değildir artık, başkalarının çıkarı için kaygılanmamam önemli değil bu durumda, öyle mi? Bir siktir git. Kılavuz köpek yetiştirmek için para bağışlamaktansa görme duyusunu yeniden kazandırmak için cepleri boşaltmalı, iki taraftan birini tercih etmek zorunda bırakılmalıyım, bu durumda tercihimi “daha büyük iyi”den yana kullanmalıyım, akıllı olmalıyım yani, öyle mi? Bir siktir git. Bu öncelikler beni benden alıyor, tam bir mantık kumkuması olan adamımıza göre iki beladan birinin yok olmasını sağlamak elimizdeyse, yani çok üzgün ama birinin gerçekleşmesini izlemek zorunda, sanki başka yolu yokmuş gibi. Şurada kanım dondu mesela: “100 dolara kör birini iyileştirebildiğimiz ya da 200 dolara açlıktan ölen bir insanın hayatını kurtarabildiğimiz varsayımsal senaryomuza devam ettiğimizi farz edin. Her yıl ortalama bir tecavüzü önlemenin ne kadara mal olduğunu söylersiniz? Eğer 1 milyon dolara mal oluyorsa, tecavüzü önlemenin en üst önceliğimiz olmaması gerektiği sonucuyla yüzleşmemiz gerekir.” (s. 130) Akıl tutulması resmen, her şeyin bu kadar metalaştığı, insanın parasal değerle ölçüldüğü bir dünyada neyin iyiliğinden, neyin kurtuluşundan bahsediyoruz acaba, o kadar büyük meblağların döndüğü yerlerde kontrolün nasıl sağlanacağını falan geçtim, bir iki örnek üzerinden Singer’ın her şeyi çok kolay, her şeyi bu minvalde çözebilme yeteneği beni benden aldı. Paradan yapılma sevgi kelebeği Singer ve Singer gibiler, yeterince paraları varsa her şeyin çözülebileceğini düşünüyorlar, bu paraların elde edilmesinde insanların hayatlarını feda etmelerini bir erdem gibi pazarlıyorlar, kapitalist sistem içinde gölge boksu yapıyorlar resmen. O kadar sinirlenmişim ki on beş dakikada bitti yazı, hatalarım varsa bir siktirsin gitsin Singer, benden bu kadar.
Cevap yaz