Sheila Heti – Annelik

I Ching‘in ortaya çıkardığı cevaplar anlatıcının arayışını yönlendirir, rastgelelik anneliğe, sosyal yaşama ve varlığa dair bilgi verse de bilgiyi kabul edip etmemek anlatıcıya kalır. Üç bozuk paranın eylemleri belirlediğini doğrudan göremeyiz, istisna olarak tek bir uyanış ânı vardır ki anlatıcının -bundan sonra “A”- Miles’la ilişkisini biraz olsun toparlamasını sağlar: Kavga ettikleri bir gece sırtlarını birbirlerine dönmüşlerdir, A taktığı maskeyi fark edip aslında o kadar da acınası durumda olmadığını düşünür, sevgisini göstermekten korkmayacaktır artık. Lanetlendiğini düşündüğü annesinin ağlama krizlerinde takmış olabilir ilk maskeyi, yemek masasından fırlayıp ağlamaya başlayan anne figürü o kadar aşina gelmeye başlar ki masadakiler hiçbir şey olmamış gibi sohbete devam ederler. Anneanne de lanetlidir, toplama kampından şans eseri kurtulmuş ve yaşamının geri kalanını kızı için feda etmeye karar vermiştir. A’nın psikolojik yükünü lanet olarak düşünürsek lanetin başlangıcı anneanneye kadar gider, Yahudilerin çocuk yaparak varlıklarını kuvvetlendirmeye çalıştığı bir zamanda doğan anne de aile kurmaya önem verir, hayatından memnun olmadığını ağlama krizleriyle gösterse de torun beklediğini gizlemez. Baba kurtaracaktır A’yı, aslında öyle bir dünyaya çocuk getirmenin çok da mantıklı olmadığını dile getirerek kızının hissettiği baskıyı azıcık hafifletir. Yine de arkadaşlarının hemen hepsi A’dan çocuk yapmasını beklerler, kadının vazifesidir annelik. Miles beklemez, önceki ilişkisinden bir kızı vardır zaten, A’nın çocuk yapmaya kesin karar verdiği zaman arıza çıkarmayacağını söyleyerek mutlu mesut devam eder yaşamaya, her koşulda sevgilisinin yanındadır. Mutluluk çocuktan geçmez ama geçer, A bir çocuk “yaratmak” için feda edeceklerini, feda edeceklerinin çocuğa değip değmeyeceğini, dünyaya çocuk getirmenin anlamını sorgular, yardıma ihtiyaç duyduğu zamanlar bozuk paralarla çıngır çıngır cevaplar arar. Annesinin ağlama krizlerini kendinden bildiği için çocukluktan gelen bir sorumluluk duygusu, patolojik bir mutlu etme arzusu vardır, etrafındakiler için her şeyi yapmaya hazırdır da önceliği hiçbir zaman kendisi değildir, çocuğun ne olup ne olmadığını anlamak için koca bir metin yazmaya karar verir ki ortaya bir eser çıksın, belki çocuk yapmaktan vazgeçer böylece. Üreten insanın çocuk yapmaktan vazgeçebileceğini düşünür, bir yandan biyolojisinin ittire kaktıra çaldığı çanları dinlerken diğer yandan kültürel ediniminin fren seslerine kulak verir, deli gibi isteyip hiç istemediği bir şeyin gelmeyeceğini anlar. Bazen yenilgi, bazen zafer. “Birini yaşamaya, çalışmaya, günlerinin hakkını ödemeye ve seksen küsür sene boyunca acı çekmeye zorlamak için yeterince iyi bir sebebim olmadığını hissediyorum.” (s. 194) Yaşamı boyunca acı çektiğini düşünen A’nın güçsüzlüğü, kararları sürekli başkalarının almasının verdiği rahatlıkla birleşince aylık döngülerde çocuk yapma itkisinin bunaltıcılığıyla birlikte gerilimi iyice artırır, Miles çocuk yapılacak en ideal erkektir üstelik, görünürde engel yoktur. Son iki çaba: şanstan doğduğu düşünülen bilgelik ve yazmanın verdiği tatmin. “Biliyorum ki bu kitap üzerinde ne kadar uzun çalışırsam çocuk yapma olasılığım da o kadar azalacak. Belki de bunu yazmamın sebebi budur, kendimi karşı kıyıya geçirmeye çalışıyordum, çocuksuz ve tek başına. Bu kitap bir tür koruyucu ilaç. Kendim ve bir çocuğun gerçekliği arasında yükselttiğim bir sınır. Belki de bunu yazarken yapmaya çalıştığım şey beni sorularımın artık sorulamayacağı uzaklığa kadar yeterince uzun süre taşıyabilecek bir sal inşa etmek.” (s. 199) Otuz dokuzuna gelir A, kırk yaşına vardığında metne nokta koyar, eşiği aşmıştır. Nihai bir son değil elbet, Miles için yaş sınırı oldukça ötededir, umudunu görünmez kılsa da öldürmez A. İlişkisinin ince iplerle tutturulmuş parçalarını düşünüp Miles’ı terk etmeyi bile düşünür, eğer kendisi terk etmezse Miles er geç terk edecek, A’nın kaldıramayacağı bir acı bırakacaktır geride. Anlarız çünkü her ne kadar çok çok mutlu olduğunu söylese de yıllardır süren ilişkinin mutluluk sahneleri yok denecek kadar azdır metinde, A sanki bilerek soğuk, yer yer anlayışsız bir erkek portresi çizer. “Arkadan siker” Miles bir gece, A öyle bir şey istemese de sesini çıkarmaz, kötü hissetmesine rağmen izin verir ve mevzunun sonundaki terli sarılmayı bekler. Yıkanmaya gittiğinde tuvalet kâğıdında birazcık kan, bir damla gözyaşı gibi. FFM yaptıklarını da görürüz, renkli bir cinsel hayatları vardır, A oyunlara açık olduklarını göstererek yaratıcılıklarının yayıldığı alanları sunar, çocuk yapmamak için bulduğu sebebin izini buralarda da arayabiliriz.

Yaşantı parçalarından çıkarılacak nice dersler var elbet, A her bir dersi inceledikten sonra kendine güvenmenin, kalbinin sesini dinlemenin önemini anlar, dünyaya daha fazla güvenmesinden doğan ikiliğin sıkıntısını tahlil eder. Bilge arkadaşları olmasa çocuk yapmasını, yazmayı durdurmasını isteyen arkadaşlarının öfke patlamaları daha çok zarar verebilirdi. Libby’ye göre bebek yapmayı isteyecek kadar yaşlı bir ruha sahip değildir A, eğer yeterince uzun süre bekleyebilirse yapmaktan vazgeçtiği çocuğun yerine geçtiğini, çocuklaştığını anlayacaktır. Çocuğun çocuk yapması bir zamanlar makuldü, sonuçta hayatın sürmesi ön plandaydı ama şimdi aşırı duygusallık sadece, lüzumsuz. Anne, anneanne, nesillerce kadın yapmış, bir yerde zincirin kırılması yeni zincirlerin ortaya çıkmasını sağlamaz mı? A kitaplarına dair etkinlikler için gezerken New York’a uğrar bir ara, fal baktırdığı kadın iki kız çocuğunun olacağını söyler, işin garibi A’nın adıyla anneannesinin adı aynıdır ve anneannesi iki kız doğurmuştur zaten, isimler mi karışmıştır? Soruları kendince itip çekerek cevapları belirleyen A’nın bir katakullisi de buradadır, aslında yaşamındaki her şey o anki ruh haline göre biçimlenebilir durumdadır. Denk geldiği bir profesör asla çocuk yapmamasını söyler mesela, başına gelen en iyi şeyin kızı olduğunu belirtmesine rağmen. A’ya iki yol, başlarda kaosa tak tak vurarak elde ettiği veriler ne istediğini daha iyi anlamasına dolaylı biçimde yol açarken sonlara doğru bilinçli yanıtlar ağırlık kazanır. Mitolojiden hikâyeler çıkarması ve kahramanları kendiyle kıyaslaması, eşyaları paralara göre yerleştirmesi ve yerleştirdiklerinin fotoğraflarına metinde yer vermesi nedir, sabit bir nokta arayışıdır, sürüklenmemek için sağlam bir çapa sallamaktır yaşama, tutarsa. Tutar, korkularla besler kendini A, gelecekte üreteceği metinleri düşünür, Miles’la sadece çocuk yapma ihtimaline bağlı olarak birliktelik kurmadığına ikna olur. Doğurgan yılları bir bir geçer, bunun hüznünü derinden duyar A, çocuk yapmamaktan vazgeçmez çünkü çocuk yapacağı zaman yaşamındaki hiçbir şeyin değişmemesinden, çocuğa karşı hiçbir şey hissetmemekten korkar. Anneleri gözlemler, çocuklara karşı duydukları sevginin başka türlerde ortaya çıkacağına kani olur. “Benimle aynı yaşta olan dindar kuzenimin altı çocuğu var. Benim de altı kitabım. Belki aramızda o kadar da büyük bir fark yoktur. Yalnızca inanlarımız -hangi kısımlarımızı yayacağımız konusunda içimizde duyduğumuz çağrı- birazcık farklı.” (s. 89)

Yazarken yalnızlık hissetmiyor A, yaşarken hissetmiyor, Miles’layken kendi doğurduğu sorunlar dışında bir sorunu yok, öyleyse çocuk da yok. Gelecekte yalnız kalmamak için çocuk yapmak büyük bencillik ve garantisi olmayan bir eylem. Yol yürünüyor, yolda ne olduğu yürüyüşün sonuna kadar neredeyse hiç belli olmuyor, şimdiyi ileriye doğru itince birlikte büyüdüğümüz ve yaşlandığımız insanlar belirip kayboluyorlar, bu kadar. Olasılıklardan birini azaltıyor bu metin, anneliği.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!