Hah, Mahfuz’un başyapıtı. Monoteist dinlerin alegorisi, peygamberler tarihinin kesiti, nereye çekilirse gelir. Karakterler tek bir figüre denk gelmedikleri için kimin kimlerden mürekkep olduğunu düşünerek okuyabiliriz, okumayabiliriz, sırf Mısır’daki bir mahallenin oluşumu veya Mahfuz’un yarattığı bir kozmogoni olarak görebiliriz anlatıyı, paşa gönlümüz nasıl isterse. Sokak yine ön plandaymış gibi görünse de beş karakterin etrafında toplanan insanlar yeni sokakların oluşmasını sağlarlar, dağa çıkanlar varsa da düşmanlarını yener yenmez aşağı inip yayılmayı sürdürürler, yeni topluluklar mevzuya hemen dahil olup ortalığı karıştırmaya başlar, düzen bozulur, adil yönetim ortadan kalkınca yeni bir peygamber ortaya çıkana kadar Vakıf’ın dışındaki herkes acı çeker. Yetişir ya Kasım, yetişir ya Arif, karışan ortalığı toparlar. Anlatıcı son peygamber Arif’in zamanında yaşamıştır, elinin kalem tuttuğu ortaya çıkınca rebap eşliğinde sesletilen söylenceleri yazıya geçirme görevini yerine getirmek için dinleyebildiği tüm hikâyeleri dinler, hafızların sözlerini yazıya geçirir ve kutsal kitabı yazmaya başlar. Peygamberlerin anlatılarında geleneğin sürdüğünü görürüz, anlatıcı önceki bölümlerden/peygamberlerin zamanından anlatı kopyalar, yapıştırır, insanların ibretlik olaylardan ders almadıklarını hatırlatır ki bölümlerin sonlarında kendisi de sormaktadır. Onlarca insan ölmüştür, taraflar birbirlerinin kafalarını sopalarla patlatıp düzene veya düzensizliğe yol açmıştır, hengâme çıkmış ve sokağı iyice bir sallamıştır, üstelik onca tantananın üzerinden nesiller de geçmemiştir ama toplumsal hafıza zayıftır, Cebelavi’nin kudreti unutulmuştur, Vakıf’ın gelirlerinden pay almak isteyen yeni topluluklar arıza çıkarmaktan vazgeçmez, sokakların bekçileri iktidar kavgasına tutuşup kesecekleri haracı, derinleştirecekleri acıları düşünürler, halkın yeni bir peygambere ihtiyacı aşağı yukarı yirmi yılda bir ayyuka çıkar. Peygamberler yenilikçi planlarıyla idareyi ellerine alırlar bazen, biri hendek kazdırır da zorbaların kafasından aşağı su bastırır, taşlarla öldürdüklerinin cesetleri üzerinde yükselerek payı eşit dağıtır, kimi de öfkeli kalabalıkça kurban edilir ve takipçileri tarafından onurlandırılır, efsaneye dönüşen adı geçici bir süreliğine hakkın dayanağı haline gelir. Muhtelif, hikâyeler hepsini anlatır, kahvelerde çalınan melodilere karışan sözcükler işitilmeye başlandı mı herkes saygıyla dinler, zaman durur, geçmişin ulu şahsiyetleri güncel sorunların çözümünde yol gösterir. Tipik: peygamberlere başlangıçta en yakınlarından başka destek olan yoktur hatta en yakınlarından bazıları ihanet dahi eder, düzen hep aynı mücadelenin sürdürülmesi sonucu beliren hep aynı zaferle sonlanır. Cebelavi, Vakıf’ın başındaki efsanevi adam her şeyden haberdardır ama hiçbir şeye doğrudan karışmaz tabii, Tanrı’yı sembolize ettiğini bu iyilik-kötülük bahsinden anlarız. İyiyse neden kardeş kavgasını durdurmuyor, kötüyse ne ayak, Cebelavi’nin işlevi nedir? İlk bölümde mücadelelerine şahit olacağımız Edhem ve İdris’in babası olduğunu biliyoruz, On Emir’e göre yönetiyor Vakıf’ı, hesap kitap işlerini sürdürdüğü odaya kimseyi almıyor ve odaya gireni şutluyor konağından. İlerleyen bölümlerde gece vakti ortaya çıkan umacı gibi göreceğiz kendisini, karanlıklar içinde belirip esas karaktere bir şeyler fısıldayacak ve ortadan kaybolacak, yaşlandığı zamansa hizmetçilerinden birini gönderip savaşı başlatacak kadar fiştekleyecek peygamberini. Onun soyundan gelen sakinler için adaletin mınçıkası, gücün topuzu, sessizliğin ve yokluğun biçimi. Sokağa indiğini gören olmamıştır, onu gördüğünü söyleyenler ciddiye alınmamışlardır, Cebelavi aslında kullarını duvarların ardından izleyen bir efendi gibi dolanmaktadır evinde, konağına izinsiz girenler için tatlı sürprizler hazırlamıştır. Vekilharcının aşırılıklarına, Vakıf’ı maddi çıkarı için yürütmesine dahi ses etmez, öylesine etkisizdir ama ilginçtir, sokağın oluşumunda en etkili kişidir aynı zamanda. Binaların yapımı için kesenin ağzını açar, emrindekileri işe koşup insanların rahatı için uğraşır. “O, bu sokaktaki her şeyin, herkesin ve etrafındaki çölde bulunanların sahibi. Bir defasında bir adamın onun hakkında şöyle dediğini duydum: ‘O bizim sokağımızı yarattı ve bu sokaktan dünyanın en önemli yeri olan Mısır doğdu.’” (s. 5) Anlatıcı bu üstünlük hissini de eleştirecektir bir yerde, kof özgüvenin ortaya çıkardığı kaygısızlık yüzünden acı çeken insanlarını üzüntüyle anıp yine aynı insanların kurtuluş için yeni bir kahramanı çaresizce beklemelerini iğneleyecektir. Öyledir oralar, çöle gömülenlerin müthiş çabaları yaşayanların hayatını toparlar, yaşayanlar gömüleceklere dönüşür, tarih farklı biçimlerde tekerrür eder. İki örnek üzerinden görelim neler olduğunu.
Cebelavi mülklerinin yönetimini beş oğlundan birine bırakmak için toplantı tertipler, en büyük oğlu İdris’i değil de en küçüğü, alt sınıftan bir kadın olan ikinci eşinden olma Edhem’i seçer. İdris isyan edince kovulur, çölde çattığı barakasında yaşamaya başlar. Edhem adildir, payları eşit dağıtır, ne ki İdris’in tehditlerine pabuç bırakmasa da tedirgindir. Fazla iyi kalplidir bir de, katakulliyle yanına gelen İdris’in isteğine karşı çıktığı zaman eşi hemen araya girerek Edhem’i ikna eder. Gizli odadaki defterlere bakacak, İdris’in mirastan çıkarılıp çıkarılmadığına bakacaktır Edhem, gecenin bir köründe odaya girdiği zaman babasına yakalanır ve abisi gibi şutlanır konaktan. Eşiyle birlikte feryat figan, çölde küçük bir barakaya sığışmaca. Hıyar satarak geçinir, İdris’in sataşmalarına karşı koymaya çalışır, malum peygamberin sabrından bayağı bir nasiplenmiştir. Felaketlerin sonu gelmez ne yazık ki, Hümam ve Kadri nam ikiz oğullarından Kadri’nin kuzeni Hind’le ilişkisi ailenin günah barını doldurur, yine de Hümam o kadar temiz kalplidir ki ailenin toptan yok olmasını engeller adeta. Bir gün Cebelavi’nin çağrısıyla konağa gider, zamanında babasına teklif edilen görevi ailesinin yoksulluktan kurtulamayacağını öğrenince reddeder ve geri döner. Kadri’nin kıskançlığı hemen, kardeşinin kafasını patlattığı gibi paniğe kapılsa da çok geçtir artık, çölde bir tümsek daha. Yıkılır Edhem, acısının sonu gelmez, Cebelavi’nin ortaya çıkıp cezanın sona erdiğini söylemesiyle teselli bulur anca. İşine döner, bir süre sonra vefat eder, İdris de göçer dünyadan, geride Kadri’yle Hind’in çocukları kalır. Aralarında evlenirler, sayıları artar, Vakıf’ın imkanlarıyla mahalleleri gelişir, Cebelavi’nin aksine torunlarının birbirlerini katlettiklerini görecek kadar uzun yaşamazlar. Uzun yaşam sadece Cebelavi’ye nasip olmuş bir lanettir, o da Arif’in teknolojik mambo cambosuyla kalkacaktır.
Arif çölün derinliklerinden gelir, insanlara yardım etmek ve biraz da para kazanmak için memleketine döner. Annesi eskiden Cebelavi’de yaşamış ve kirişi kırarak hayatta kalmış bir müneccimdir, son isteği oğlunun geri dönüp doğduğu yerde yaşamasıdır, isteği yerine gelir. Arif ve kardeşi başlangıçta sihirbazlık numaralarıyla milletin ilgisini çekerler ama esas meziyetleri çölde denedikleri formül ve tuhaf iksirlerdir. Kötüyü iyi ederler, felçlileri yürütürler, Arif halkın gözünde yavaş yavaş yükselir. Vakıf’ın ilgisini çeker tabii, vekilharcın hanımının uyku problemini çözmek için konağa girdiğinde atalarının orada geçirdiği zamanı hatırlar ve gizli bir geçitten içeri girmenin yolunu bulur. Fark edildiği zaman düşünmeden hareket eder, hizmetçilerden birini öldürür ve uzar hemen, arkasından gelenlere nihayet kusursuzlaştırdığı formülünün bir kısmını fırlatınca bedenler havalarda uçar, Mısır’ın ilk bombasının mucididir Arif. Nedir, Cebelavi ölür o gece, insanlar ayılıp bayılırlar, efendilerinin ölümü karşısında yıkıldıkları kadar yeni iktidarın destekleyeceği bekçileri tayin etmek için uğraşırlar. Vekilharcın başka bir planı vardır, her şeyi öğrendikten sonra Arif’i yanına çeker ve bombalarla bekçileri havaya uçurur. Parayı yiyecek bir o kalmıştır, Arif’i lüksle hapsettikten sonra keyfine bakmaya başlar ama hatasını anlayan Arif hemen kurtuluşunu planlamaya başlar. Günahtan dönen adamın tövbesi, bir nevi azizlik.
Roman nedir, budur. Tam. Başarılı örnekleri düşününce tipik.
Cevap yaz