Arka kapakta Yabancı için “Antisthemes’in kibarı, Zenon’un tanrıtanımazı ve Darwin’in ikiyüzlüsünden oluşan karışımın bir insan makinesi içinde korkunç tehlikeli biçimi” deniyor, yani adamımız kitaplardan, işinden gücünden şahane bir ethos yaratmış, tıkır tıkır işletmektedir. Karşılaştığı üç beş insana bahsedecektir yaşamının çizgisinden, bazıları şaşıracaktır çünkü, nasıl yani, tetiği çekmek üzere olan acımasız adamın bilgisi nasıl o kadar derin olabilir. Olabilir, Vasilis Danellis’in Ölü Saatler‘indeki tetikçi de Yabancı kadar değildir ama kinikliği vardır, arada sırada göstermekten hoşlanır. Okumayı seven kiralık katiller bunlar. Çarklarına çomak sokulunca Yabancı kafasına sıkarak sistem arızasını giderecek kadar ileriye götürmüş işi, okumanın da ötesinde yaşamını bir kitaba çevirmiş, mümkündür. Bu kişi şahane bir analitik zekâya sahip, satranç oyuncusu gibi planlıyor hamlelerini, rakibinin nasıl düşündüğünü iyi biliyor. Rakibi yok gerçi, öldürdüğü insanlar öyle tehlikeli tipler değil, bir gazeteci var, gazeteciyi öldürtmeye çalışan politikacı var, politikacının korumaları var ama işlerini iyi yapan insanlar değil bunlar, kuş gibi vuruluyorlar. Ya da bizimki çok zeki. Öngörüyor mesela, o kadar dümen çeviriyor, bir evde vurduğu adamın silahını alıp başka bir evdekileri vururken kullanıyor, sonra ilk eve dönüp bırakıyor silahı, böyle bir dünya iş çeviriyor da düşünüyor, soruşturmayı yürüten dedektif çok iyi olsa, numarayı görse bile varlığını sezdiği tetikçiyi bulamaz. Gerçi determinizmin hüküm sürdüğü bir alanda çalışıyor ve dünyayı kontrol etmesi mümkün değil, fark etmediği bir şahit kalır geride, bir kameranın ucuna yakalanır, bir şey olur da foyası açığa çıkar. Yok, olasılıklar onun emrindedir, hayat kesindir. Anlatım da öyledir, makine gibi, Yabancı’nın zihnindeyiz ara ara. “Yabancı, yaklaşan bir arabanın motor sesini duydu ve çitin arkasına telaşsızca gizlendi. İçinde iki adam olan bir araba evin önünden yavaş yavaş geçerek yüz metre ilerde durdu. Arabadan inen olmadı. Yabancının yüzünde bir gülümseme belirdi. Bahçeye geri döndü, ince deri eldivenlerini giydi ve arka kapının kilidini zorladı. Kapı kolayca açıldı. Kendini, evi kuzeyden güneye, ana girişe kadar kat ederek yukarı kata çıkan merdivenin bulunduğu yerde üçte bir oranında daralan uzun ve geniş bir holde buldu.” (s. 6) Ayrıntıları unutmayalım, karşımıza çıkacak bazı eylemlerin nedenleri, örneğin Yabancı öldüreceği adamla konuşurken dışarıdaki arabada bekleyenlerden bahsedecek, politikacının adamları olduğunu, kendisini öldürmeye geldiklerini söyleyecek, maksat cinayetle ilgili tanık bırakmamak. Adamlarına tetikçiden daha fazla mı güveniyor politikacı, sonuçta bunun bir sonu yok. Neyse, gazeteci silahına davrandığı gibi kurşunu yiyecek, sonra dışarıdakilerden birini temizleyecek Yabancı, diğerini politikacının evine girmek için kullanacak da iki şeyden bahsetmeliyim, ilki konuşma sırasında Yabancı’nın söyledikleri. Gazetecinin kütüphanesi sağlam, kurmaca metinler çok, diğerleri de tarih, biyoloji, ilgi alanlarına göre. Avını beklerken kütüphaneyi inceliyor Yabancı, namlunun ucundakine bilgeliğinden saçıyor biraz: “‘Biyoloji kitapları fizik kitaplarından daha çok, tarih kitapları biyoloji kitaplarından daha çok yer kaplıyor; edebiyat da en büyük yeri kaplıyor. Bu da insana bir disiplin ne kadar geniş alanı kucaklıyorsa o ölçüde kesin, kesinlikten ne kadar uzaksa o ölçüde geveze olduğunu düşündürtüyor. Burada önümüze, gerçekliğin özlü ve kısa, düşselliğin de doğurgan ve bol oluşu üstünde yararlı ve eğlenceli bir tartışma konusu çıkıyor.’” (s. 13) Şimdi yüz sekiz adım ileri atlayıp Yabancı’nın bu söyledikleriyle gazetecinin eşine söylediklerini tokuşturmak istiyorum ama ikinci mevzuya değinmeden olmaz: gazetecinin eşiyle kızının fotoğrafı. Yabancı donup kalır fotoğrafı görünce, cebine atar, politikacının evine gidip katakullilerle içeri girmeyi başarır, adamın da kafasına sıkar bir güzel. İş bitmiştir, kesinliğin sonuna varmıştır, artık bilmediği sularda yüzmek üzere yola çıkabilir zira fotoğraf bütün dengesini alt üst etmiştir. Bir iki ipucundan yola çıkarak kadınla kızının nerede saklandığını bulur, kırsaldaki evin arkasında yer alan kulübeyi kiralayarak sıradan biriymiş gibi yaşamaya başlar. Evle kulübenin civarı öyle bir betimlenir ki topografik detaylar baş döndürür, öylesi bir analizden bahsediyorum, serbest dolaylı anlatıcı Yabancı’nın zihnindeki dişlilerin sesini bile verir verse.
İkinci aşama. Yabancı gazetecinin eşini dikizlemeye başlar, kızını boğulmaktan kurtarır ve kadınla birlikte olur. Çok kolay. Nedensellik. Kadının mastürbasyon yaptığını görmüştür, fotoğrafı da kadına âşık olduğu için almıştır zaten, sevişirler. Misyoner falan değil, köpekleme, don paça indirmeli. Hayvansıdır Yabancı, kadın içinde bulunduğu durumu düşünecek halde değildir, uyum sağlar. Hiç öyle zevk almadığını söyleyecektir sonradan, adamın yüzlerden hoşlanmadığına dair açıklamasını benimsemez ama kabul eder, zevk çünkü. Duygular yanıltıcıdır, bir tek doğa yasası vardır, güçlü zayıfı ezer, aşk egemen oluşta ortaya çıkan aykırı bir durumdur. Böyle bir sürü yave, tam da adamı infilak ettirecek mevzu aslında. Kesinlikten uzak gevezelikler olarak düşünüyordu kurmacayı, aşk aslında tam da öyle bir şeydir zira kurulur, bilimsel metotlarla çözümlenebildiği düşünülür ama öyle olmadığını fark edecektir Yabancı. Hormon patlaması mıdır, çok daha fazlasıdır, kontrolü yitirmeye yol açar ki Yabancı’nın alışık olmadığı bir durumdur bu, canına bile mal olabilir. Ölüme en çok yaklaştığı anlardan birinde şansı yaver gider de kurtulur, politikacının kardeşi silahlı adamlarla evi bastığında orada değildir. Arkadan gelir, adamları indirir, sonra kadına gazetecinin bir eşyasını gösterir. Kadın anlar, ağlamaya başlar, yine de Yabancı’yı sevdiğini söyler. Çiftleşme bambaşka yerlere gitmiştir, Yabancı arabasına atlayıp uzar oradan, kuytuya çeker, kadına mektup yazıp kafasına sıkar. Ereğin, yolun görünmez olduğunu, istikameti kestiremediğini yazar mektupta. Son. Yanında getirdiği kitaplardan birini okur intihar etmeden önce, şu bölümü: “‘Yanlış adım. Oysa bu olayın meydana gelmesi için en gerekli öğe ille de bu sonuncu değildi. Daha birçok öğe, o sonuncu öğe ile aynı değerdeydi. Ama öteki öğeler arasında bu sonuncu, çok çarpıcı birçok özellikle onlardan ayrılır: Dünyanın genel düzeni içinde, en son gerçekleşen edimdir, sürekliliği en az olandır ve en olağanüstü olandır.’” (s. 101) İnfilak bu noktada gerçekleşir, Yabancı en olağanüstü olana tepeden düşer de kadınla konuşurken gazetecinin sorumsuzluğunu eleştirir mesela, dünya güzeli eşinden ve çocuğundan sırf doğruları anlatmak, insanların gerçekleri bilmelerini sağlamak istediği için ayrı düşmüş, nihayetinde öldürülmüştür, özetle suçludur ama son aşamaya gelesiye Yabancı’nın bir parçası olmayı hayal dahi edemeyeceği hayatı yaşamıştır. Yanlış adımı o atmaz, Yabancı atar, kadın ne hakla eşini yargıladığını söylediği zaman ölümden başka bir savı yoktur ki kendisi sorumludur o ölümden. Basit bir denklem gibi görünüyor kadınla Yabancı’nın ilişkisi, aslında çok daha derin bağların varlığını yadsıyan adamımız sadece yanlış adımı attığı için mi sıkmıştır kafasına, öyle olmadığını söylemek aşırı yoruma kaçacak gibi görünüyor. ÖSS’ye hazırlanırken çözmeye çalıştığımız karmaşık problemleri düşünüyorum, uğraşıp uğraşıp “x=x” bulurdum mesela, kafayı yerdim. Yabancı çözümü buluyor da çözümsüzlüğü sonuç bellediği için kafayı yakıyor diyebiliriz, dünya iyi bir tetikçiden oluyor böylece.
İyi bir novella bu, yazarın Türkçeye çevrilmiş diğer metnine de bakarım, bulup okurum. Aykut Derman çevirmiş, gözüm kapalı alırım neyi çevirdiyse.
Cevap yaz