Yazdığı birkaç senaryoyla Hollywood’da az biraz isim yapmış Bernt’in bu dandik romanıyla kitap değerlendirme sitelerinde yüksek yüksek puanlar alması ilginç. İki şey çıkıyor ortaya, o sitelere asla rağbet edilmemeli bir, zerduz palan ursan kötü roman yine kötü romandır iki. Nedir, listeye çerez romanlar da koymalı ki kafa bir temizlensin, kirinden çöpünden kurtulsun, sıkı okumalardan önce rahatlasın, bu yüzden okudum ve mantık hatalarından kurtulabildiğim yerlerde klişe ve heyecanlı hikâyenin tadını çıkardım. İyi. Bernt teknolojik bir fikrin etrafına ABD’nin kurumları arasındaki çatışmaları yerleştirmiş, entrikalar havalarda uçuşuyor, silahlar patlıyor, akıl oyunları beyin yakıyor diyeceğim ama yakmıyor çünkü katakullilere aşırı dirençli insanlar öyle aptalca hatalar yapıyorlar ki ülkeyi gizli örgütlerle yönetmeyi geçtim, diş fırçasını burunlarına nasıl sokmadıklarını düşündüm. Asperger sendromlu karakterleri olan iki üç şey okudum, aralarında en kötüsü bu zira birkaç gözlem, davranış yetmez karakteri kurmak için. Adımlarını sayıyor mesela Edward Maxwell Parks, yemekhanede yemekleri puanlıyor, duyma yetisi inanılmaz ölçüde gelişkin olduğu için defterlerce ses notu alıyor, iki blok ötedeki ayak seslerini dinleyip nokta atışı tahminlerde bulunabiliyor yürüyenlerle ilgili, yalan makinesi olarak kimin yalan söyleyip söylemediğini zil sesi çıkararak anında belirtebiliyor, sendromun dışarıya etkisi böyle ama içeride neler olup bittiğini bilemiyoruz. Süper İyi Günler‘de biliyoruz mesela, anlatıcı mevzunun içini dışını aktarıyor ama elimizde bir macera romanı var, Bernt kovalamacanın temellerini oluşturacak kadar kuruyor karakterlerini. Eddie kendisi gibi özel durumda olan insanlar için kurulan Harmony House’ta yaşıyor, Dr. Marcus Fenton kurumun çok uzun süreli misafirlerinin buluşlarından hem devleti ihya ediyor hem araştırmalarını sürdürüyor, mucitliğini fark etmeyecek insanları bulup dış dünyayla bağlarını yavaşça kopararak hapsediyor aslında. Eddie’nin ses kutusu için icat ettiği bir madde var diyelim, normal kauçuktan üç kat daha dayanıklı ve maliyeti çok daha düşükse hemen orduya ateşleniyor bu malzeme, milyon dolarlık kazançlar havalarda uçuşuyor. Eddie ses kutusu için o maddeyi nasıl buluyor, odasındaki ses yalıtımı için kendi epoksi-reçine tarifini vermiş de laboratuvar falan yok, işkembesinden mi sallıyor belli değil. Bu evrende hemen her şey mümkün yani, karakterler bir leğeni zaman yolculuğu aygıtına çevirebilirler, şaşırmamalı. Skylar Drummond’u Fenton’la iş görüşmesi yaparken görüyoruz ilk, Eddie’nin annesine çok benzediği için bir şeyleri tetikleyebilir diye orada, işe kabul edildikten sonra Eddie’yle bağ kuruyorlar ama biraz zaman alıyor bu. Drummond’ın üfürükten hikâyesinde Christopher var, Eddie’yle aynı sendromdan mustarip, Drummond okumak için evden ayrılacağı gün kardeşi Christopher’la nihayet derin bir etkileşim kurmayı başarıyor ama yola çıktığının ertesi günü intihar ediyor kardeşi, Drummond kendini hiçbir zaman affedemiyor bu yüzden, Eddie’yle kurduğu yakınlık bundan. Kıytırık nedenlerle kurulan ilişkiler. Harmony House bir devlet projesi olduğu için sağlam korunuyor tabii, Michael Barnes gibi bir ölüm makinesi teyakkuzda, tehlike ne kadar önemsiz görünürse görünsün Barnes hemen yok eder. Ailesi yok, terminatörlükten emekli olmasına da pek kalmamış, şanssız olduğunu söyleyebiliriz başına gelenlerden sonra. Gerçi böyleleri dişlerine uygun rakip isterler malum, alt edemedikleri zaman en azından denediklerini düşünürler ve daha güçlüye saygılarını sunarlar. Bunu dedim de, şu sahnedeki jesti hatırladım, rakibe şapka çıkararak saygı sunmaca. Evet, son canavar olarak Amerikan Miras Vakfı’nın başkanı Bob Stenson var, bir de beş milyar papel. Bu vakfı 1970’lerin başında kuran üst düzey altı istihbaratçı başkanları seçtirmişler, yetiştirdikleri adamları senatör falan yapmışlar ki hikâyede piyasaya çıkışları çok önemli bir potansiyelin fişini çekmeleriyle. Klişelerde boğulmamak için hızla geçiyorum, önemli bir senatörün oğlu halt yiyor, hemen bu adamları arayarak temizlik yapmalarını istiyor. Geliyorlar, oğlanın öldürdüğü kadın ortadan kaldırılacak, otel odası temizlenecek, tabii oğlan da ortadan kaldırılacak zira gizlilik çok önemli, en önemli şey gizlilik, açığa çıkmaları halinde kırk yıllık derin devlet çöker. Olay şu ki Eddie ses arkeoloğu olarak bir alet icat ediyor, şu Beethoven’ın bestelediği ilk melodileri tekrar işitme fantezisi, ses dalgalarının duvarlarda, havada bıraktığı izlerden yola çıkarak bir anlamda zamanı geriye döndürerek ilk dalgaları elde ediyor. Süper mikrofonlar almışlar bunun için, dünyada üç tane bulunan süper bilgisayarlardan vermişler bir de, hani kontrol anahtarını da aletin orta yerine koymuş olsa yadırgamayız çünkü onu da açıklamadan yedirebilir Bernt. Sonuçta bu aletle geçmişte konuşulan her şeyi kayıt altına alabiliyor Eddie, mesele buradan çıkıyor. Bob Stenson’ın içeride adamı var, aletten haberdar ediyor, Eddie ilk kaydı aldığı zaman da Drummond’la birlikte arazi olduğunda Stenson alarma geçiyor. Yani o kadar aptalca ki okur kitabı duvara fırlatabilir, öyle bir olay: Drummond’un sevgilisi genç bir profesör, geçmişi o kadar lüzumsuz ki dolduruyor bir bölümü, hacim için ıbık cıbık şeyler lazım. Bu adam kendisini hiç ilgilendirmeyen şeylere bulaşarak sevgilisinin çalışmalarına göz atıyor, sonra Google’da Eddie’ye ulaşabileceği sözcükleri aratınca hemen alarmlar çalmaya başlıyor Fenton’ın sisteminde, Barnes harekete geçiyor. Gizlilik çok önemliydi hani, hah, Barnes bir plan yapıyor hemen ve adamı öldürmek için bütün bir metro istasyonuna sis bombasıyla saldırıyor, paniğe yol açıyor tabii. Dilenci kılığına girip adamı trenin altına attı, kıyafet değiştirip polislerin arasından da sıyrıldı, tamam da nereye bakacağını bilen gözler için o kadar çok iz bıraktı ki geri zekâlılıkta çığır açtı resmen. İkincisi de Fenton’ın aptallığı, Eddie’nin üzerinde çalıştığı aletin yapabileceklerini biliyor ama Drummond’un sevgilisinin öldürülmesini kendi odasında emrediyor. Aptallık aptallığı kovalayınca Drummond da ulaşıyor tabii ölüm fermanına, Eddie’yi de alıp metro olayını araştırırken iletişime geçen dedektifin yanına gidiyor. Kaçma kovalama gerisi. Bir saçmalık: Eddie söylenen her yalanı tespit edebildiği halde yalanla ilgili bir konu konuşulurken Drummond’un kendisine hiç yalan söyleyip söylemediğini soruyor, ciddi ciddi bunu konuşuyorlar bir süre. Oğlum dünyanın gördüğü en iyi yalan makinesisin, bu ne saçmalık. Dedektifin amirlerinden Vakıf’a bağlı olan var, olmayan var, Stenson’ın araya soktuğu İç Güvenlik her kapıyı açarak insan avını başlatıyor o ara, bizimkilerin işleri zor. Gidebilecekleri hiçbir yer yok, saklanamazlar, bir süre kılık değiştirerek kurtulmaya çalışıyorlar ama kameralar, psikologlar, illa yakalanacaklar. Eddie annesinin sesini duymak için doğduğu eve gitmek istiyor, uçmaca kaçmacadan sonra varıyorlar nihayet, bakıyorlar ki kentsel dönüşüm yüzünden yıkılmış ev, parçası kalmamış. Tam o sıra yakalandıkları zaman katatoniye bağlıyor Eddie, günlerce o durumda kalıyor, aletin bozuk olduğuna karar verdiklerinde salıyorlar adamı? Drummond’u da salıyorlar, Barnes’ı evinin önünde havaya uçurdular, Fenton ömrünü verdiği kurumdan şutlanınca intihar etti falan, Drummond kurumun başına müdür yapıldı ve her şey devam etti öylece? Eddie bozmuş aleti, tren yolculuğu sırasında başına gelecekleri kestirdiği için yirmi yedi dakikada iyi etmiş aleti de bu nasıl bir kurum ki aletin çalışmadığına ve çalışmayacağına karar verip salıyorlar bu insanları, bu nasıl bir kurgu, Drummond onca şeyden sonra işine gücüne devam ederken Eddie aynı kurumda yaşıyor da yemekleri puanlamaya devam ediyor? Ya yürüyün gidin abi.
Leş roman. Çerez diye okunur, adrenalin eksikliği duyana bir güzel salgılatır.
Cevap yaz