Peder Almeida’ya göre bu bir külfet, kefaret, diyet, Tancredo boyun eğmezse Tanrı’nın yolundan sapacak. Hayvana dönüşme korkusu perşembeleri geliyor bir, kentin dört bir yanından gelen yaşlılar kiliseyi bastığı zaman. Bedava öğle yemeğini beklerken veya yerken ölüyorlar, kimi yerlere yatıp ölü taklidi yapıyor ve Tancredo gerçekten ölmediklerini anlamak için leş kokulu koltukaltlarını ve ayaklarını gıdıkladığı zaman öldüklerini söylüyorlar. Hikâye yaşlıların yemek için akın ettikleri kilisede Tancredo’ya hayvana dönüşme korkusu vermelerinin ötesine uzanacak, kutsal mekanın türlü işlerle nasıl kirletildiğini gösteren üç kâhin/cadı figürünün, tabii bu anlatıda imgenin ifşa ve kurtuluş anlamını taşıyan Üç Lilia’nın ilahî perdeyi şak diye indiren günahkârlıklarıyla sonlanacak ama yumuşak geçişe var daha, önce kambur Tancredo’nun debelendiği çıkmazı görmeli ve böylece çözülüşün daha sarsıcı bir hale gelmesine şahit olmalıyız. İşte, güneş cayır cayır yakıyor, sabahın onundan itibaren kapıya yığılan yaşlılar Peder Almida’nın lütfuyla doyduklarını bilmezcesine, adeta bir lokantadaymışçasına itiraz ediyorlar, Tancredo’yu şikayet edeceklerini söylüyorlar çünkü Tancredo onları dinlemiyor, istediklerini getirmiyor, ölü taklidi yaptıklarında, “Kalk!” diyor onlara, Lazarus’u dirilten İsa’nın modern versiyonu haline geliyor. Gerçekten öldüklerinde çağrılsa da ne ambulans geliyor ne polis, ölüyle birlikte yemek salonunda beklemek zorunda Tancredo, etrafındakiler yemek yerken o kokan ölüyü beklemeli, diğer yaşlıların ölünün yemeğine gülerek çökmelerini, ölünün eşyalarını yürütmelerini görmeli. “Öğle yemekleri ezelî. Yine de bitiyor, onlara rağmen bitiyor ve o her birini bağırış çağırış uyandırmak, inatçı bir sürü gibi zorla çekiştirip göndermek, hatta kollarına girip huzursuzca salondan çıkarmak, ite kaka kiliseden kışkışlamak zorunda kalıyor.” (s. 15) Almida’nın akrabaları, komşuları, herkes bir yerden birilerini tanıyor ve salondan çıkmak isteyen yok, oysa köşede bekliyor Tancredo, elinde süpürge ve bez, yerleri silip duvardaki haçları temizlemeli, çamaşır suyunun kokusuyla ferahlamalı. Kilisedeki yedi kişiden sadece kendisi uğraşıyor yaşlılarla, Üç Lilia her gün yemek pişirmekle meşguller, Zangoç Machado bir zangoç ne yaparsa onu yapıyor, vaftiz kızı Sabina Cruz bir ara Tanrı’yı arıyor.
Karakterlerin gizledikleri o perşembe ortaya çıkıyor, Almida’nın Tancredo’yu yanına çağırdıktan sonra. Merhamet Yemekleri olmasaydı akşam lisesinden sonra üniversiteye devam edebilirdi Tancredo, hayır işleriyle ilgili malumat verirken kasten engellendiğini düşünmese de Almida’nın arızalarını görmezden gelmesine yol açan inancı çatlayacak. Müzikle, ilahilerin gücüyle uyanması ayrı bir mevzu, Almida’nın akşam ayini için başka bir yerde bulunması gerekmese yedek rahip gelmeyecek ve kendi tarzını ortaya koyup Almida’nın aslında ne kadar az şey yaptığını düşündürmeyecekti Tancredo’ya. Görünürde ilgili, yemek yiyen yaşlıların inançlarının güçlenmediğini öğrenince üzülüyor ve iyilik için yeni yollar düşünüyor, Tancredo o işe yaramazların yiyip içip şükretmeden gitmelerini öfkeyle andığında rahatsız olduğunu gösteriyor ve daha fazlasını yapabileceklerini söylüyor. Anlatının komediye varan kısımları arada derede karşımıza çıkıyor, mesela bu konuşma sırasında Machado araya girerek fahişelerin pazartesi günleri gelmelerinin sebebini soruyor, Tancredo fahişelerin diğer günler oldukça meşgul olduklarını ve pazardan sonra dinlendiklerini söyleyince yine soğuk rüzgârlar esiyor odada. Tancredo içten içe düşünüyor, diğerlerinin rahatsız oldukları şeyler aslında yaşamın ta kendisi, gündeliğin bir parçası, bilmiyorlar ama Tancredo biliyor ve sapıkça bir zevk duyuyor bundan. Tanrı’nın evinde en büyük günahlardan birini uzun süredir işlediği için sosyal oyunun, tiyatronun dışına çıkmış çoktan, yine de ruhunun kurtuluşunu umuyor. Olduğu kadar. Almida’nın odasındaki paraları düşünmezse daha kolay, bölgenin kodamanlarından birinin yolladığı çanta çanta paradan birazcığı yeter aslında, Sabina’nın dediği gibi bir tanecik çanta ömürleri boyunca yeterdi. Tancredo cesaret edemedi, bir süredir Sabina’nın odasına gitmeye de cesareti yoktu, kadının ısrarları hiçbir şey değiştirmemişti çünkü kullanıldığını düşünüyordu Tancredo, günahla çevrelenmişti, yaşlılarla ve kilisenin diğer işleriyle bu yüzden uğraşıyordu, içinde hiç inanç kalmamış olsa bile Sabina’nın suçlamalarını engellemek, Almida’nın güvenini boşa çıkarmamak için gitmezdi. Gitmedi ve başka bir şey oldu.
Pederlerden birinin işi, diğerinin bir başka işi engel, Peder Matamoros’a kalıyorlar. Almida ve Machado o kodamanın, Don Justiniano’nun yanına gitmek üzere yola çıktıklarında bu garip peder geliyor, önce liköre dadanıyor, Tancredo’nun kamburunu katedrale benzetiyor, sarhoş sarhoş çıkıyor insanların önüne ve herkesi şaşırtıyor, ayin ve ayini kusursuzlaştıran inanç çok etkileyici. Tersyüz: Almida görünürde kusursuz bir din adamıdır ama günah işlemekten çekinmez, Matamoros görünürde rezil bir din adamıdır ama itikadı müthiş kuvvetlidir. “Ayin bitmişti ama Kent Derneği üyesi yaşlı vefakâr hanımefendiler taş kesilmişçesine duruyorlardı hâlâ yerlerinde, kilisenin taşlarıydı her biri, iç içe geçmişlerdi sessiz, yüzyıllardır suskun bir ilahiyle.” (s. 56) Kimse gitmek istemez, Üç Lilia’dan biri pedere yemeğe de kalmasını söyler ki nadirattandır bu da, gecenin geri kalanı gibi. Geçmişi ve geleceği ellerinde tutan kadınlar tüm sırlarını ortaya çıkarırlar: brendiler, yemekler, sohbetler, kahkahalar, Tancredo’yla Sabrina’nın seviştiklerini uzun süredir bilmeleri ve Almida’nın çevirdiği dümenlerin farkında olmaları. Gözlemci olarak bulunurlar kilisede, Almida’nın suyuna giderek iş görürlerse de pederle bağları çok kuvvetli değildir, içmeye başladıkları sırada Sabina’nın uyarısını savuştururlar ve Almida’yı merak etmemesini söylerler kadına. Sırları bildikleri o sırada ortaya çıkar, yıllar boyunca diken üstünde yaşadıklarını o sıra anlayan Tancredo alkolün etkisiyle rahatlamıştır çoktan, Sabina’nın davetini son kez geri çevirir. Blöfü görmez, Sabina’nın ayin mekanında çırılçıplak uzanmasından ve muhtemelen Almida’ya yakalanacak olmasından korkmaz. Kilitler açılmıştır bir kere, Sabina daha çocukken vaftiz babasının cinsel istismarına uğradığını söyler, Almida’nın yetersizliği zaten ortaya çıkmıştır ve Don Justiniano’dan aldığı paraları ne yaptığı belli değildir, bir kısmı muhtemelen yemeklere gidiyordur da çantalarca para, yüksek ihtimalle uyuşturucu parası. Üç Lilia’nın kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur, köyde yaşadıkları sırada eşleri öldürülmüş, çocukları kaçırılmıştır, arayıp tararlar ama hiçbir iz bulamayınca mahvolmaya yaklaşırlar, neyse ki Almida’nın kanatlarının altına sığınırlar. Bir yere kadar, likörler ve diğer içkiler havalarda uçuşur, kilisenin kedilerinden adı Almida olanının yaramazlıklarını Matamoros’a anlatmaya başladıkları zaman aslında esas pederi eleştirdiklerini bilmeyen yoktur, Matamoros bile anlar ve şarkı söylemeye devam eder, artık terazinin kantarı tamamen bozulmuştur ve gecenin yokuş aşağı yuvarlanmasını durduracak hiçbir şey yoktur. Matamoros hikâyeyi duyduğu zaman Sabina’yı yattığı yerden kaldırmak için mekana gider, kontrol etmeye gelen Tancredo adamı yerde yatarken bulur, anlam veremez. Üç Lilia’nın kontrolünde kaotikleşen gece şarap şişelerine gömülmüş, Almida ve Machado’nun dönüşü intikamlardan intikam beğenmeye varmıştır. Günlerce, sabahtan akşama kadar yapılan sayısız yemek, kazan kazan uğraş, hepsi kıymet bilmez morukların midelerine gider de bir teşekkürü çok görürler kadınlardan, oysa Matamoros şarkı söyler yine, şarabın eşlik ettiği ânı sonsuza kadar genişletir. Kadınlar kararlarını verirler, esas rahiple yancısı döndükleri zaman planı hayata geçirirler ve işlenebilecek en büyük günahlar için cesaret bulurlar. Bir gecede değişmiştir işler, bütün şartlar olgunlaşınca kilisenin sömürüyle ayakta duran duvarları bir bir yıkılmaya başlar, Tancredo izleyici olarak görevini yerine getirir, son olarak kara şallı kadınların ortasında yer alan Matamoros’un götürüldüğünü görür, kadınlar onu sarıp saklamak için bilinmeyene götürürler, böylece o da bir nevi kutsanır. Kadınlar, türlü acılardan sağ kalanlar. Onlar cennete gideceklere yol gösterirler.
Kısa, yoğun, sağlam bir roman.
Cevap yaz