Ülke içinde ülke vardır, bu ülkeler Hinton’ın, Abbott’ın ülkesine benzer biraz ama sadece biraz, iki boyutluluğu çağrıştıracak kadar dar, küçük, alegorik ülkelerdir. Novellanın kendisi de alegori olarak görülebilir, görülmeyebilir, okurun niyetine bakar. İç Horner ülkesi her türlü küçüktür, aynı anda yalnızca tek bir İç Hornerlı yaşayabilir orada, diğerleri sıralarını Dış Horner’da beklerler. Milliyetçi vatandaşlardır bunlar, Dış Hornerlılara biraz tiksintiyle bakarlar. Buna rağmen Dış Hornerlılar kendi ülkelerine taşan komşularından vergi almazlar, cömert varlıklardır. İçliler sefil ve mızmızlar, bu yüzden ne tür haksızlıklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar hiçbir zaman bir araya gelemezler, ortak bir karar alamazlar, hepsinden ayrı bir ses çıkar ve birer birer eksilirler. Faciaya uğramalarından önce uçsuz bucaksız ülkelerinden birkaç yüz metrekareyi paylaşmayan Dışlılara öfkelenirler, Dışlılar için söz konusu değildir bu, başka küçük, dandik ülkeler de toprak talep eder diye paylaşıma yanaşmazlar. Sonra bir gün İç Horner daha da küçülür, taşlardan gıcırtılar yükselir ve yurt içinde bulunan Elmer’ın dörtte üçü dışarıya taşıverir. Dış Horner Sınır Muhafızı Leon düdüğünü öttürür, işgale uğradıklarını haber verir. Dış Horner Milisleri Freeda, Melvin ve Larry koşarak gelirler, ne yapacaklarını bilemeyip iyice öfkelenirler. Sinirler karşılıklı gerilir, tam bu noktada Phil ortaya çıkıp İçlilerin vergilendirilmesi gerektiğini söyler. Kişisel nefretinin sebebi İçli Carol’a, Cal’in eşine duyduğu aşktır, bu aşkın öfke patlamalarına dönüşmesi için küçülmeden daha elverişli bir olay yoktur onun için, üstelik vidayla tutturulmuş beyni sık sık düşer, beyinsiz Phil saçmalamaya ve öfkesini kontrol edememeye başlar, kudurmuş bir köpeğe döner. Tehlikeli biridir Phil, huysuzdur, dengesizdir, beyni de düşer üstelik, milleti hemen zehirlemeye başlar. Tanrı’nın verdiği büyük ve bereketli ülkeyi korumaları gerektiğini haykırır, cepheleri oluşturur. İçliler yer darlığından ötürü cılızdır, güçsüzdür, Dışlılarsa iri ve kuvvetlidir, dengesizlik biyolojik açıdan en baştan beri vardır. Phil’in gaddarlık dozunu giderek artırmasında payı büyüktür bunun, nitekim adam vergi almaya başlar, itirazları dinlemez, İçlilerin deresini kurutur, toprağını ve ağacını Dış Horner’ın en işe yaramaz, soğuk bölgesine atar. Yiyecekleri kalmaz İçlilerin ama karşılaşacakları en büyük sorun bu değildir, Dış Horner’ın başkanına mektup yazarlar, başkan bir zamanlar kendi ülkelerinde yaşadığı için sonuçtan umutludurlar. Yaşlı, çok yaşlı başkan gelir, söylenenleri yanlış anlar, bazı suçlamaları kendi uydurur ve uydurdukları üzerinden İçlilere hesap sorar. Phil’in ve yardımcılarının telkinleriyle -bir yardımcısının yüzü ayna, hoş- hemen oracıkta bir kanun uydurur, Phil’e kanunlara uyduğu için madalya takar, hiçbir problemi çözmediği gibi Phil’e de darbe yapma konusunda cesaret vermiş olur. Saunders mizahı bu bölümlerde ortaya çıkar, karakterlerin çoğunda özgün bir gariplik olduğundan uyumsuzluklar, yanlış anlamalar, ahmaklıklar ortaya sıkça çıkar, Amerikan ve az da İngiliz mizahını sevenler için Sanderson’ın metinleri iyidir. Neyse, ertesi gün İçliler üst üste çıkarlar, dokuz metrelik bir kule olarak Dışlıların topraklarına doğru eğilerek gerginlik yaratırlar ister istemez. Kule devrilir, düdükler çalınır, İçlilerin kıyafetleri toplanır bu kez, çırılçıplak kalırlar. Olayların yaşandığı bu gün “Kapkaranlık Perşembe” olarak adlandırılır, ayrıca Dışlıların gösterdiği “kahramanlıktan” ötürü “Muhteşem Kahramanların Perşembesi” olarak özel gün ve haftalara eklenir. Sembol yaratımı üzerinden toplum sözleşmesi işte, daha pek çok parodik örnek var.
Phil, ülkeye el koymak için uygun şartların oluştuğunu görünce iki iri yarı adamı yanına alır, başkanın sarayını parça parça taşıtır ve en sonunda başkanlık kravatını takarak ülkenin bir numaralı adamı olur. Güçlü ve beyinsiz iki adam, Jimmy ve Vance paraya boyun eğer, ek olarak sadece iftiharla dolu sözler duymak isterler. Phil kasetler doldurarak adamlara duymak istediklerini her gün ulaştırır ama öncesinde gemi iyice azıya alarak Carol’ı istediğini belirtir, İçliler Carol’ı verirlerse üç günlük vergiden muaf tutulacaklarını söyler. Cal karşı çıkar ve çizgi iyice aşılır, Cal’i parçalarına ayırırlar. “‘Başka varlıkları olmadığını düşünerek yanılmışız anlaşılan,’ dedi Phil. ‘Aslında pek çok ek varlıkları varmış. Bir milletin en önemli varlığı halkıdır, sizce de öyle değil mi? Freeda, bu ek varlıklar sence ne kadar para eder? Bu döküntü yığını?’” (s. 41) Suyu sıkılan halktan ses çıkmaz, onların yerine Freeda harekete geçer ve başkana mektup yazıp durumu anlatır. Phil tehlikeyi görür ve yardımcıların desteğiyle tahtı ele geçirir, demokrasi söylemlerini de durumunu meşrulaştırmak için kullanır. Halk da güçsüz, yaşlı bir başkan istemez, böylece Phil’in saltanatı başlar. Halkın söylediği milli marşın adı çok iyi: “‘Büyük, Büyük, Büyük, Sevgili Ülkem (En İyisi Değilsek Neden Bu Kadar Baskınız?)”. Ardından medya kafalar çıkar ortaya, olup bitenleri köprücük kemiklerinden çıkan megafonlarla dört bir yana duyururlar, bolca manipülasyonla birlikte. Söyledikleri şeyler oldukça trajikomik, gözleri kapalı olarak destekledikleri Phil tepetaklak düştüğünde ilk onlar basacak tekmeyi, sonra yardımcılar, sonra herkes. Adam düşmeyecek gibi görünse de dış etkenler işin içine girecek, özellikle İçlilerin tamamı paramparça edilmeye başlanınca. Büyük Keller ülkesindekiler mutlu mesut yaşıyorlar, mutluluklarının on üzerinden dokuzun altına düşmemesine dikkat ederlerken komşu ülkede yaşananların kendi keyiflerini de kaçıracağını düşündükleri için duruma el atıyorlar, Phil’in beyni yine düşüyor ve saçmalamaya başlıyor yine, bu kez şu şekilde: “O aptal beyin neredeydi? Onu nerede bıraktıydı? O şeyi dürüşeli çok uzak zaman olmuştu. Ondan uçaraktan kurturucu düşünceler gelmemesine şaşalamamak lazımdı. Bu saçma salak uzun boylu halka yürüyüşlü işgilacılarla iretişim kurmak istiyordu gerpegeniş ülkenize kıskanan ve sırf siz geniş çok bereketli erdem bolluğu içinde yaşıyonuz diye size düşman gözler fırlatan zayıf hayvani milletin yakınında yaşamak zorunda olmanın nasıl benzediğini bilmiyorlardı.” (s. 73) Phil’in beyinsizliği metni de bozar, diyalog olmayan bir diyalog olarak metne taşar, kısa süre sonra Phil dizlerinin üzerine çöküp ölür. Diktatör ölünce herkesin görüşü bir anda değişir, medya kafalar kaçar, herkes bazı konularda fazla ileri gidildiğini söylemeye başlar, ardından Yaratıcı olaya el atarak bütün dünyayı çekip çevirir, vahyini iletir: “BU SEFER BİRBİRİNİZE İYİ DAVRANIN. UNUTMAYIN: HER BİRİNİZ MUTLU OLMAK İSTİYORSUNUZ. BEN DE SİZİN MUTLU OLMANIZI İSTİYORUM.” (S. 76) En sonda herkesin içten içe değerli olmadığından korktuğunu ama herkesin değerli olduğunu söylüyor ve ortadan kayboluyor. Yeni bir başlangıç için Tanrı şart. Aslında Mother!‘ın anlattığı hikâyenin çok benzerini görebiliriz bu metinde, İsa yok ama geri kalan teolojik ögeler mevcut.
Günümüzün, dünümüzün, her zamanın anlatısı bu, Saunders’tan sıkı bir metin.
Cevap yaz