Pilar Quintana – Köpek

Donya Elodia’nın ölen köpekten bahsederken gösterdiği çöpler, ağaç kütükleri, plastik torbalar, şişeler vardır, akıntı getirip bırakmıştır hepsini, ölü köpekse kıyıdan atılmıştır. Köydeki köpeklerin çoğu bir süredir zehirlenerek öldürülmektedir, kimin zehirlediği belli değildir ama ölen köpekler epey bellidir zira sahipleri çok üzülürler. Belli etmezler. Kanıksamışlardır biraz. Fareler için bırakılan zehirleri mi yiyor köpekler yoksa, zehirlenen fareleri mi yiyorlar, hiçbir şey belli değil, yaşamın rastgele başlayıp bitmesinin sarsıcı imi somutlanır, ölüm gündeliğe karışır. Damaris, esas karakterimiz insanın öyle bir şeyi isteyerek yapabileceğine inanmaz, vahşiliği insana yakıştıramaz. Kayar düğümlü ipi boğaza denk getirip sıkmasına daha vardır, karanlığa karışmamıştır henüz, yaşama sevinci diridir. Ev işlerinden bahsedildiği bölümde yükünün ağırlığı metne çöker, uzun uzadıya anlatılır, tahakküm altında olduğu gösterilir, yine de razıdır yaşamından. Razı olmayacağı noktaya gelinceye dek çabalamıştır, hakkını vermeli, çocuk sahibi olabilmek için yapmadığı kalmayacaktır ama yaptığının faydasını da göremeyecektir. Köpeklerse eniklerler sürekli. Nefretin doğuşu. Öldürülen köpeğin yavrularından birini alır Damaris, dişi olanı, Donya Elodia yavrunun dişi olduğunu söylediğinde bölüm biter, köye dönüş yolundaki Damaris’i görürüz, aklından neler geçtiğine dair hiçbir fikrimiz yok. Henüz. Mekân genişliyor ikinci bölümde, Damaris’in yukarılarda, sağlam topraklar üzerine kurulmuş evlerden birinde oturan yengesinden döndüğünü görüyoruz, askerî havalimanından geçerek gidiyor oraya, evi köyün öteki ucunda. Bunlar parçalı işgaller, her bir bölümde böyle ufak tefek arızalara rastlamak mümkün, örneğin Damaris’in biraz da zorunluluktan yaptığı basit yemekler, örneğin eve dönme yolunun askeriyeden geçmesi, yolun olmaması hatta. “Damaris’in doğduğu ve yaşadığı bu köyün anacaddesi, kumlar üzerinde uzanan bir sokaktan ibaretti. Ahşap kazıklar üzerine oturtularak yapılmış, birbirine bitişik evlerin hepsi harap durumdaydı. Tahtadan duvarları ve tavanları rutubetten kararmıştı. Damaris sokak boyunca yürürken Rogelio’nun yavru köpeği gördüğü zaman göstereceği tepkiyi düşünüyor, biraz da tedirgin oluyordu. Köpekleri sevmezdi Rogelio; sadece bekçilik etsinler ve havlasınlar diye beslerdi onları.” (s. 12) Üç köpeği var Damaris’in eşi Rogelio’nun, köpekleri sevmediğine dair pek bir gösterge yok, Damaris köpeğinden yıldığında besleyip kollamasına bakarsak sevdiğini söyleyebiliriz bile. Buradan serbest dolaylı anlatıcının konumunu belirleriz, Damaris’in zihnine pek yakındır, karakterleri Damaris’in gördüğünce anlatır, mesafeyle oynadığını görmeyiz. Güvenilirliği Damaris’in akıl sağlığıyla denktir bu durumda, çocuk yapmak için olmadık işlere giren Damaris’in dengesizleşmeye başlamasıyla bir tür adil anlatıyı takip ettiğimizi düşünebiliriz, karakter neyse odur, mekân neyse odur. Sevgi de göreli, Rogelio kendi köpeklerine sert davranır, bu yüzden insan kaçkınıdır hepsi, Damaris’se Rogelio’yu ikna ettikten sonra büyük bir sevgi gösterir yavru köpeğe, eliyle besler, “Chirli” adını verir. Damaris’in kuzeni Luzmila birlikte büyümüşlerdir, birbirlerinin ciğerlerini bilirler yani, köpeğin adını duyan Luzmila bombayı patlatarak Damaris’in ileride doğacak kızı için düşündüğü ismi köpeğe verdiğini duyunca güler. Çocuk meselesi piyasadadır artık, Damaris’in dağdan taştan ot toplayıp kaynatarak suyunu içtiğini görürüz, Rogelio eşinin ne işler çevirdiğini keşfedince kızar, otları birlikte toplamaya başlarlar. Otacı, şaman, ne haltsa, civarda birileri vardır, Damaris onlardan medet umarak ne söylerlerse yapar. Ayinlere katılmak mı gerekir, Rogelio öyle bir durumda kalmaktan rahatsız olsa da Damaris’le birlikte ayine katılır, türlü duaları eder, hiçbir şey işe yaramayınca bir daha o şarlatan kadının yanına gitmeyeceğini söyleyerek Damaris’i küstürür. Sessizlik büyür, Damaris içine kapanarak odasından çıkmamaya başlar, çiftin aralarındaki ilişki giderek çözülür. Köyde bir çocuğun doğduğu duyulur, geceleri Rogelio uyuduktan sonra sessiz sessiz ağlar Damaris, çocuk yapamadığı için suçlu hisseder. En fazla birkaç bakış, belki fısıltılar, başka hiçbir şey yoktur Damaris’in ayıplandığına dair, Rogerio da çocuk yapmak ister ama Damaris’i suçladığına dair hiçbir emare yoktur. Gilma Yenge civar köydeki yerli şamandan bahsedince balıkçılıktan kazandığı sağlam parayı hemen şamana gömer Rogerio, bir yıl boyunca biriktirdikleri para kuş olur, karşılığında yine hüsran. Kırk yaşındadır artık Damaris, kadınlığın yüz karasıdır, işe yaramazın tekidir fikrince. Rogerio tamamen vazgeçtikleri sıra bir hafta boyunca yaklaşmaya çalışır Damaris’e, kadın sırtını dönünce o da peşini bırakır artık. Köpeklerle ilişkisi bu olanlarla paralel ilerler, diğer yavruların akıbetini öğrenince üzülür de yaşlı kadının, Ximena’nın sahiplendiği köpeğin hâlâ yaşadığını öğrenince şaşırır. Kendine bakmaktan aciz olan kadın nasıl yaşatır yavruyu, ne yapar da dibinde tutar bilinmez, Chirli’nin kaçışından sonra beceriksizliği konusunda emin olan Damaris’e bir darbe daha. Ardından son hikâye: Yetmişli yıllara kadar kayalıkların üzerindeki arazilerin sahibi Eliécer Dayı dört parseli satar, Reyes ailesinin oralara yerleşmesini sağlar. Üç kişilik aile, Senyor Luis Alfredo, eşi Luisa ve çocukları Nicolasito yeni bir dünyadır küçük Damaris için, hele Nicolasito. Birlikte oynarlar, ayrıldıkları görülmüş şey değildir o faciaya kadar. Bir gün deniz kıyısına giderler, gelgitin çok kuvvetli olduğunu ilk bölümdeki betimlemelerden biliyoruz. Nicolasito kayaların üzerinde durup denizi izlerken arkasından bakar Damaris, denizin şiddetle “döneceğini” bilir ama arkadaşını uyarmaz, uyarmak istemez, uyarmak aklına bile gelmez belki, anlatıcının kırıp da inceleyemediği bir kabuk olarak Damaris’in zihni. Savunma mekanizmalarının kuvvetine göre derinleşebilen anlatıcı, bundan bir öykü çıkar. Neyse, deniz Nicolasito’yu götürür, Damaris eve dönüp olanları anlatınca hemen arama ekipleri seferber edilir, Eliécer Dayı eline kırbacı alıp Nicolasito bulunana dek geçen gün sayısınca yapıştırır Damaris’e. Kıps, Dayı’nın şiddete meyyal bir yapısı yok anlaşıldığı kadarıyla, daha en başta Damaris’in karanlık ruhunu görmüş olabilir mi? Hikâyenin sonlarına doğru Luzmila’nın söylediklerini öğreniriz, kuzeni aslında Nicolasito’nun botunu mu, bir şeyini çok beğendiği ve kıskandığı için uyarmamıştır, denizin nelere kadir olduğunu bilir tabii, Luzmila suçladığı kuzeniyle uzun zaman konuşmamıştır iddialarını dile getirdikten sonra. Böylece Damaris’in gölgesi düştü hikâyeye, sosyal yaşamından hayvanlarla kurduğu ilişkiye dek yaşamının her ögesini bu gölgeyi göz önünde bulundurarak incelemeli. Şu da var, Nicolasito’nun ölümünden sonra oradan taşınır Reyes’ler, bir gün geri dönme ihtimalleri her zaman var, Damaris’le Rogerio’yu eve göz kulak olmaları için tutarak en azından müştemilat benzeri bir yapıda barındırırlar. Evin bir parçası mı olmak istiyordu Damaris, başarır böylece, aşırı yoruma kaçarsak saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar. Evet, Chirli bir ara evden kaçar, dağ tepe arayıp da bulamaz bizimkiler, köpek üstü başı berbat halde döndüğü zaman Damaris bağı çoktan koparmıştır, bu yüzden kötü davranmaya başlar hayvana. Rogerio araya girer, Chirli başkasına verilene kadar özenle bakar, sonra Ximena tekrar piyasaya çıkarak söz verdiğinin tersine köpeği bir türlü almaz. Bu kez de istenmeyen çocuktur Chirli, Damaris bir türlü kurtulamadığı bu çocuğun bir de hamile olduğunu görünce eyvah, kayışı iyice koparıp işkence etmeye başlar ki en sonunda elindeki ipin düğümünü iyice sıkıp psikolojik dönüşümünü tamamlayacaktır. Finalde yine o yoldadır, askeriyenin kenarından deniz kıyısına doğru yürür bu kez, bir nevi gerileme de gerileyecek yer kalmamıştır artık, güvenli alan yoktur, ne zihinsel ne fiziksel anlamda. Bütün bunlar, bütün bu gölge, karanlık, her neyse, son tahlilde Damaris’in psikolojik çöküşü sınıfın yokluğa mahkum edilmesinden ötürüdür, “havadaki nemin balıkların yüzmesi için yeterli olduğu” bir ortamda durmadan akan çatının altında hiçbir güzellik yeşermez. Şöyle bir bakınca daha ne okumalara açık bir metin aslında, basitliğinin derinliği müthiş. Tavsiye ederim, tez okuna.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!