1958’de Mirella hayatın daha yeni başladığını söyleyerek dağa çıkar, isyancılara katılır. Geride annesi Carmen ve kızı Tanya’yı bırakmıştır, Tanya’dan dinliyoruz hikâyeyi. Altı yaşında o sıra Tanya, verandada oturup annesinin döneceği günü bekliyor. Bir yıl sonra eşek sırtında dönüyor Mirella, kucağında bebek Emanuel. Aşçıdan hamile kalmış, karnını doyuran bir adama gönlünü kapayamadığını söylüyor bir yerde. Annesini gören Tanya heyecandan çöküp sıçıyor oracığa, dışkısında kurtlar. Devrim sonrası Küba’ya dair zehir zemberek eleştiriler var, böylece görünüyor yavaş yavaş. El Che güzel bir adam, Castro’nun Fidel olmayanı kemirgen, Fidel olanı fırsatçı. Şu var, altı yaşındaki çocuğa göre annesinin kalbi çalınmaya çok müsait de bunu o yaştaki bir çocuk bilemez, Tanya hikâyeyi yıllar sonra anlattığını kısa kısa bölümlerden oluşan metnin son bölümünde söyleyinceye kadar mevzuyu bilmiyoruz da seziyoruz tabii, ona göre okumalı. Böyle anlatılarda yaş önemsiz, anlatıcı hikâyeyi anlattığı andaki bilişsel yapısını bütün zamanlara yaymış oluyor. Besbelli zaten, ikinci bölümle birlikte 1966’ya zıplıyoruz, anlatıcının sesi değişmiyor. Mirella çocuklarının fırtına kaptanları olduğunu söylüyor, onlarla oynuyor. Anlatı boyunca böylesi mutlu bir ilişkiye şahit olmayacağız bir daha, işler tepetaklak olacak. Mirella’dan ötürü biraz, dağlara çıkmasına neden olan ateş, Devrim’le birlikte evrilen Küba’ya uyum sağlayamayınca ABD’ye göçmekten başka çaresi kalmayacak Mirella’nın, bu uğurda çocuklarından dahi geçebilir. Tanya’nın babası denizci El Gambao’nun iltica ettiğini öğrenince plan kurmaya başlıyor yavaştan, ülkesinin geri kalmışlığına katlanmak istemiyor daha fazla. Gençlik arkadaşı Laurita’yla sık sık tartışıyorlar bu yüzden, Laurita’ya göre Mirella’nın dağa çıkmasının nedeni Devrim’di ve hayal gerçeğe döndü, sorun yok. Mirella sokağın başındaki Devrimi Savunma Komitesi’nin şubesini işaret ederek asla totaliter rejim için savaşmadığını söylüyor, sorun var. Tanya’ya göre kimseyi umursamıyor Mirella, geçen sefer dağlara kaçtığı gibi bu sefer denizlere kaçacak. Gitmek istemiyor Tanya, Emanuel zaten küçük, deniz kıyısında beklerlerken sabah oluyor ve kaçamayan anneyle birlikte eve dönüyorlar. Kapıda DKS’nin üniformalı adamları Mirella’yı alıp götürüyorlar, çocuklar Havana’daki koruyucu aileye veriliyor. “Annemin yaptığı espri aklıma geldi. Devrim’le beraber her şey büyümüştü; daha büyük okullar, daha büyük hastaneler ve de daha büyük hapishaneler.” (s. 24)
Yoldaşlar çocukları bir yerlere götürüyorlar, en sonda çaldıkları kapı El Gambao’nun büyük teyzesi Melena’nın. Yaşlı kadın çok iyi bir piyanist, Emanuel’de ışık görünce çocuğun hayatını kurtarmaya çalışacak. Tartışılır gerçi, parçalanmış bir aile besbelli daha da parçalanacak, anne fevri, çocuklara savrulmaktan başka bir şey kalmıyor. Mirella üç ay sonra ortaya çıkana kadar yeni evlerine alışıyor çocuklar, Tanya karşı apartmanın zemin katında yaşayan Paula’yla arkadaş oluyor hemen, kızın kanatlarının altında. Melena uyarmadan edemiyor, Tanya o evde hiçbir şey yememeli çünkü Paula’nın annesi Moya eski vuducu, mambo cambocu, eşi de askerden hallice bir büyücü gibi gözüküyor, tehlikeli aile. Paula da tehlikeli aslında, göğüsleri büyüdüğü için peşine takılan erkekleri oynatırken Tanya’yı da tehlikeye atıyor bazı. Sonraları mühim bir bakanın oğluyla evlenecek ve okyanusa bakan hangar gibi bir evde yaşamaya başlayacak, Tanya’ya hava atmayacak da kızın yokluğu fark etmesine yol açacak diyelim. Yiyecek bir şey bulamıyor halk, her şey karaborsaya düştüğü için geçim kıt kanaat, bunun yanında Paula istediği her şeye sahip olabiliyor çünkü kayınpederden iltimas. Tabii elektrik kesintileri sınıf gözetmeksizin herkesin ışığını söndürüyor, o ayrı. Paula ve eşi ortadan kaybolduklarında üzülüyor Tanya, iltica ettiklerini düşünüyor. Belki öyledir, Devrim’in yılmaz bekçisi Andres’ten aldığı bilgiye göre kayınpeder ağır bir suç işleyince korunmak için arazi olmuş genç çiftimiz, mutluluklar dileriz. Tanya da ne halt yiyeceğini düşünsün artık, annesinin dönüşünden sonra işler yolunda gitmiyor yine.
Üç aylık işkence ve kafaya kakılan propagandadan sonra geri dönen Mirella hemen karşı komşuyla münasebet kuruyor ve evini hediyelerle doldurmaya başlıyor, annesinin ne halt çevirdiğini çok sonraları anlıyor Tanya, kadının erkekleri parmağında oynattığını kabullenemiyor. Mirella yine raydan çıkıyor, gitmesi gereken işine gitmiyor, göze batmaya başlayınca evine DKS’den elemanlar gelip uyarılarda bulunuyorlar. Gelenlerden biri Andres, halkın yoksul çocuğu bin bir zorlukla okuyarak herkese eşit bir şans veren Devrim’in yılmaz neferi haline gelmiş. Yirmilerinin sonunda bir adam, başlarda Tanya’ya ilgi duymadığını söylese de Mirella’nın dengesizliklerini gördükçe Tanya’yı kurtarmak istiyor. Kendini de tabii, Tanya’ya âşık olduğunu çok geç keşfediyor, biraz daha erken davransa Mirella’nın harekete geçmesini engelleyebilirdi. Küba’da kadın olmaya dair çok şey var anlatıda, bir gün Moya kızları karşısına alıp erkeklere karşı dikkatli olmalarını söylüyor, çubuğu bir yere sokmaya çalışan dangalaklara karşı tetikte olmalılar. Tanya bu sözleri unutmuyor, Andres’in baştaki davranışlarını yanlış yorumluyor ve gerçeği kendi çözüyor. Aşk daha sonra, o açıklıkla. Model olarak Mirella var bir de, amacına ulaşmak için her yolu deneyen annesini seviyor Tanya, bazen sevmiyor, sağlıksız bağlanma besbelli. Kaçış zamanına kadar hisler belirsiz, felaketler arka arkaya geldikçe karar anları duyguları da belirliyor.
Mirella ortada yok, DKS’nin yerel meclisi Melena’ya bakan hizmetçiyi başka yaşlılara bakması için gönderiyor ve yerine kalabalık bir aileyi alıyor eve, o kadar büyük evlerde tek ailenin yaşaması komünizme aykırı. Paula koca buldu, karşı komşu büyüyle sihirle hayatlarını mahvetti, Tanya da uzayabilir artık. Karar veremiyor bir türlü, Emanuel konservatuvar sınavlarına hazırlanarak geleceğini belirlediğine göre annesini takip edebilir Tanya, gidip kadını buluyor ve dağ başında komünle birlikte bekliyor. Getirilen kayık oldukça dandik, denizin ortasında dağılmaması için yolcuların dikkatli olmaları lazım ama fırtına çıkıyor, sivri dişli kardeşler kayığın etrafında dolaşıp yolcuları korkutuyor derken kafasını vuruyor Tanya, bayılıyor. Uyandığında Kübalıların göç merkezi Miami’de, annesi yanındaki yatakta yatıyor. İkisi kurtulmuş Mirella’nın dediğine göre, söylediği ve söyleyeceği pek çok yalandan biri bu. ABD’de tutunmaya çalışmaları anlatının ikinci bölümünü oluşturuyor açıkçası, metin üç bölüme ayrılmış ama ABD öncesi ve sonrası olarak da düşünülebilirmiş bölümler. Neyse, gazetelere çıkıyorlar, haber programlarında görünüyorlar ve küçük çaplı bir ün kazanıyorlar: kızının hayatını kurtaran fedakar anneyle özgürlüklerin ülkesine kapağı atan genç kız. Propaganda malzemesi olmanın zararı yok, Mirella söğüşleyebileceklerini söğüşlemeye başlıyor hemen, 600 papel biriktirebilirlerse Emanuel’i getirtecekler üstelik. El Gambao ortaya çıkıp yardım ediyor az, Kübalılar el atıyorlar ama yetmiyor, Mirella’nın herhangi bir işte dikiş tutturamaması işleri fena bozuyor. Melena’nın ölümüyle birlikte Emanuel’in yaşamı iyice zora giriyor üstelik, sabahları tarlada çalışıp öğleden sonra okumak zorunda, uyuyakalmazsa. Bu bölüm daha trajik açıkçası, ABD’nin pek de öyle pembe hayaller ülkesi olmadığının yavaş yavaş ortaya çıkması Tanya’yı annesinden koparıyor, hele hayatını kurtaranın annesi olmadığını şans eseri karşılaştığı bir kazazededen öğrenince iyice soğuyor kadından Tanya, tanıştığı bir elemanın evinde yaşamaya başlıyor. Dersleri iyi, yeterli krediyi toplayınca Boston’a üniversite okumaya gidecek ama önce annesiyle son bir konuşma. Af yok, öç yok, hınç yok, herkes olduğu gibi. Kabul etmek var bir.
Tanya’nın Küba ve ABD arasında sıkışması, annelik, kadınlık, ortaya karışık bir hikâye. Objektif bir bakış da yok pek, gerçi karakterler nasılsa hikâye de öyle. Okunur.
Cevap yaz