Manuel Rivas – Marangoz Kalemi

Dört dörtlük. Anlatı zamanında hikâyenin geçmişteki bir noktası için yem atılır mesela, Marisa’nın hapishaneye getirdiği paslı revolverin bir yerlerde gömülü olduğundan bahsedilir, yıllar öncesine dönüp Marisa’nın sevgilisi Doktor Da Baca’nın elindeki silahla ne yapacağını bilemediği anlara şahit oluruz ilerleyen bölümlerde. Zamanla güzel oynar Rivas, karakterlerle kurduğu oyunlar da başarılıdır. İlk bölümde Da Baca’nın evine gelen gazeteci Carlos Sousa’yı görürüz, işini hiç sevmediği için yalapşap bir röportaj yapıştıracaktır ama hikâyenin bir yüzünü gösterecektir bize, ilk bölümden sonra ortadan kaybolsa da görevini tamamlar. En az Da Baca kadar önemli olduğu düşünülebilir, anlatı belki de yaşlı bir adamla genç gazeteci arasındaki diyalogdan ibarettir, oysa bir noktaya kadar De Baca bile görünmez ilerleyen bölümlerde. Kuralım önce: Alzheimer’a yakalanmış, oksijen maskesi kullanmak zorunda, çalkantılı bir yaşamın son dönemlerini yaşıyor Doktor. Franco’nun kıyımından zar zor yırttıktan sonra Meksika’ya göç etmiş, Che Guevara’yı bile tedavi ettiği söyleniyor, mühim bir şahsiyet. “Kızıl”, Birinci Enternasyonelcilerden, başa çıkılması zor. 1936’da ölüme mahkum edilmiş ama postu kurtarmış, göreceğimiz üzere defalarca. Başka bir çağın adamı, gençliğinde neyi savunuyorsa hâlâ devam ediyor savunmaya, misal “akıllı gerçeklik”. Nóvoa Santos’un icadı, hepimiz birer ipçik çıkarıyoruz ve dut yaprakları için mücadele ediyoruz ama ipçikleri diğerleriyle birleştirsek nadide bir kumaş, paylaşılabilir bir gıda çıkıyor ortaya, dayanışma temelli bir toplum. Santos öldürülene kadar düşünce dünyasını oldukça etkilemiş biri, Ortega y Gasset’in arkadaşı. Hikâye boyunca çok sayıda tarihî şahsiyetle karşılaşacağız, Rivas gerçeği de katmış kurguya. Hapishanelerden, cadı avından, falanjistlerin höytlemesinden bahsediyoruz, her şeyin iç içe geçtiği bir ortam, hapiste kimle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. İlk bölümde Da Baca’yla Marisa’yı tanıyoruz, ortalardan itibaren hikâye tamamen onlara dönecek ama önce Herbal’i, ikinci gözü tanıyacağız. Demokrasinin yükselişine dair hikâyelerden birini tam burada anlatmak iyi, Herbal’la Da Baca karşı karşıya gelmeden atmosferi yansıtmalı: Kadınların oy verme hakkıyla ilgili toplantılar düzenlenmektedir, etkinliklerden birinde Marisa kürsüye gelen Doktor’un konuşmasından çok etkilenir. “İlkçağ’da arıların nasıl ürediği bilinmiyordu. Aristoteles gibi bilginlerin çoğu, uydurma teoriler ortaya koydular. Örneğin, arıların ölü ineklerin karnından çıktığı söyleniyordu. Yüzyıllar, yüzyıllar boyunca. Neden biliyor musunuz? Çünkü, kralın bir kraliçe olduğunu görecek kavrayışları yoktu. Böyle bir yalana yaslanılarak özgürlük nasıl savunulur?” (s. 15) Ailesi uzak durmasını ister, Doktor pek de hayırlı biri değildir ama Marisa âşık olmuştur bir kez, doktorun da kalbini çalmıştır, çekilecek çileleri vardır artık.

Herbal masaları siliyor, ortalığı toparlıyor, hayat kadınları için uygun ortamı hazırlıyor. Mekanı açmaya biraz daha var, Maria ve Manila’yla zaman öldürüyor, elindeki marangoz kalemiyle peçeteye bir şeyler çiziktiriyor. İkinci bölüm bitti, üçüncü bölümde değişen anlatıcıyla kafa karışıyor çünkü anlatıcı üzgün olduğunu, amcasının tetiği dan diye çektiğini, sonra yine üzgün olduğunu söylüyor. Ressamın karşısında hissettikleri çok karışık olsa da aşağı yukarı bu, gecenin içinde karşılaştıkları zaman gerçekten üzülüyor Herbal çünkü hapishanede adamın ne kadar yetenekli olduğunu görmüş, hatta onunla zaman geçirerek yaşamına anlam katmış azıcık, yine de işini yapmak zorunda. Tabancayı şakağa dayayıp kafayı parçalayınca geliyor aklına kalem, ressamın kulağındakiyle peçeteye bir şeyler çizdiği kalem aynı. Yine yıllar öncesine gidiyoruz, o kalemin tarihini ve Da Baca’yla Herbal’in yollarının nasıl kesiştiğini göreceğiz. Herbal’in hikâyesi çocukluğu yoklukla geçen her çocuğun hikâyesi gibi, hemen her şeyi öldüren gaddar bir amca, anlayışsız ebeveyn, kurtuluş yolu olarak muktedirin safına katılmak. Anlamıyor yine de Herbal, bir ressam nasıl tehlikeli olabilir, sonuçta çizmekten ve düşünmekten başka bir şey yapmıyor. Çavuş Landesa -Herbal’in her isteğini yerine getiren biri, tayin dahil, istihbaratçıların rütbeleri o kadar önemsiz ve adamlar o kadar önemli ki direkt tepeye bağlılar, üst düzey subaylara kök söktürebiliyorlar- ressamın bir afişçi, düşünceleri resmeden kişi olduğunu söyler, en tehlikelilerinden biridir o. Arkadaşlarıyla birlikte hapishanede “misafir”dir, tayfanın içinde Lorca’nın şiirlerini yayımlayan Casal başta olmak üzere pek çok entelektüel, işçi, yoldaş vardır, aşırı bilimsel mevzuların yanında hayaletler, Tevrat ve diğer ıvır zıvır meseleler hakkında gevezelik ederler. Matrak muhabbetler, onlara katılmayan bir adamın herkesi öldüreceklerini haykırması dahi sinirlerini bozmaz, zaten ölümü beklediklerinin farkındadırlar ama sonlarını olabildiğince geciktirmek istedikleri için zaman öldürürler, dayanışma ruhuyla dolarlar. Yan hikâye, Herbal’in şakağa sıkarak ele geçirdiği kalemin bir geçmişi vardır, ressamın o kalemi alana kadar ustalarının geçmişlerine göz atarız. Başka yan hikâye, ressam akıl hastanesinde bir iş üzerinde çalışırken çıkmakta geç kalır, kapılar kapanır, gülümseyerek yaklaşan doktora deli olmadığını söyler, eşek doktor kendisinin de deli olmadığını söyleyince hiç çıkamayacağını düşünüp paniğe kapılacak gibi olur ressam, aslında Doktor olan doktor gülerek şaka yaptığını söyler ve dost olurlar. Akıl hastanesinde mahsur kalmak, düşününce, hapishaneye giren aydınların benzer bir durumda olmaları. Çavuş Landesa vazife vermiştir Herbal’e, Doktor’un gölgesine dönüşen Herbal adamı her yerde takip eder, kimin kim olduğunu öğrenir ve Marisa’ya tutulur ki çoğu insanın hayatını bu tutulma kurtarır çünkü çok çok akıllı Rivas’ın metnin alakasız bir yerinde değindiği gibi âşık olan insan dayanışmanın, birliğin önemini güzellikle, estetik hazla anlar, değişir, odun değildir artık da ağaçtır. Asgari ölçüde şiddet göstermesi şarttır ama, bu yüzden Doktor’u pata küte tutuklayıp hapse yollayınca en azından içeride iyi davranmaya karar verir çünkü duvarlara sırtını vererek entelektüellerin muhabbetlerini dinlemekte, keyif almaktadır. Marisa’ya bir iki kez tacize de yeltenir, hayvanlık yapmaya kalkar ama durdurur kendini, Doktor’la Marisa arasındaki aşkı görünce etkilenir, değişir, silahın parçalarını görmesine rağmen ses çıkarmayacak kadar göz yumar bazı şeylere. Ne ki isyan patlamayacak, silah elde kalacaktır öyle, hemen bir yere atılır ve isyan faslı biter. Hükümlüler birer birer öldürülmektedir bu arada, Doktor’un dostları eksilirken sıra hızla ilerlemekte, Herbal telaşlanmaktadır. İki şey: Herbal bu hikâyeyi barda kendisini dinleyen iki kadına anlatıyor, diğer yanda röportaj muhtemelen sürüyor ve Doktor da anlatıyor, iki anlatımın birleşmesinden oluşan bir hikâye bu. Herbal’in aklında ressamdan da bahsetmeli, adamımız ressamı vurduğu zaman yaptığından o kadar etkilenir ki ressam hemen kafasına yerleşir ve konuşmalarıyla Herbal’i yönlendirmeye başlar, örneğin Doktor’un eziyet görmesini engellemek için fikir sunar, çocuğunu görmek için zaman zaman ayrılacağını söyler kafadan, akli dengenin kayması da çiftin işine yaramıştır denebilir.

İnsanlığın kodlarının görülebileceği bir hikâye: Yanındaki arkadaşları teker teker vurulurken Doktor’a kurşun isabet etmez, kimse ona sıkmaya cüret edememiştir, ikinci emir gelmeden hemen önce Herbal mevzuya dahil olarak ölmeyeceği şekilde yaralar Doktor’u. Hastane faslı, sonraları birkaç idamdan daha kurtarmaca derken arkadaş olmazlar da birbirlerine güvenmeye başlarlar, hele Marisa’yla Doktor evlendikten sonra. Gıyaben evlilik, yine de bir süre sonra Çavuş ve Herbal bir güzellik yapmaya karar verirler ve Doktor’a komutanlarıymış gibi davranırlar ki otel müdürü şüphelenmesin. Marisa ve Doktor odalarına çıkarlarken Çavuş ve Herbal aşağıda nöbet beklerler, mahkumun kaçmayacağını bilseler de vazife. Daha da pek çok etkileyici mevzu var, okuyanın elinden öper. Mutlaka okunmalı bu metin, çok başarılı.

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!