“Harikalar odası”, cabinet d’amateur. Tablo içinde tablo, türevin sonsuzluğu, sayısız ihtimal. Burjuvalar sanat eserlerini bir odaya toplarlar ve odayı kendileriyle birlikte resmettirirler. Ressamın oyunudur: Yaptığı resmi duvarlardan birine yerleştirir, detayları küçültür, belki farklılaştırır. İlk katmanda duvarda çatlak yoktur ama ikincisinde çatlaktan otlar baş verir, resimlerin yerleri değişir, tekrardaki fark ortaya çıkar. Resmin tamamı kopyalandığına göre ikinci katmana sıra en son mu gelir? Ressam ikinci katmanı önce tamamlarsa birincisindeki boşlukları ikinciye göre mi doldurur? Tam Perec’lik iş, çizgisel zamanın uçlarını döndürüp çakıştırmak. Perec’in bu resimlerle ilgili açıklaması var arka kapakta, tablo içinde tablolardan oldukça hoşlandığını söylüyor ki epigrafta da Kaptan Nemo’nun denizaltısındaki sanat eserleri var. Pek çok tablo, figür, büst, denizler altında katmanlarca işlemelik eser. Derinliklerden Pittsburgh’e yollar okuru Perec, Alman asıllı Amerikalı ressam Heinrich Kürz’ün Harikalar Odası adlı tablosunun yanına. 1913, kentte yaşayan Almanlar II. Wilhelm’in hükümdarlığının yirmi beşinci yılını kutlamak üzere düzenledikleri kültürel etkinliklerin birini sergiye ayırırlar, aylar boyunca birkaç yerel gazete ülkede yaşayan Almanlara haberler sunar ve yurttaşları bölgeye çağırır. Perec’in listeleme izleği bariz, etkinlikleri arka arkaya dizdikten sonra sergiye pek de ilgi gösterilmediğini ekler. Gazetelerden birkaçında çıkan haberler Kürz’ün tablosuna dikkat çeker, Edgar Poe’yu düşündüren, “güzel” kavramını tartışmaya açacak bir eserdir, Nietzsche’ci yeni değerlere gizil bir övgüdür. Bunları yazan Perec’in sanat dünyasıyla dalga geçerken sırıttığını hayal etmek kolay. Tablonun sahibi Hermann Raffke sergiye akıttığı paranın karşılığını geç de olsa görmeye başlar, muhtemelen gazetelere de para yedirdiği için haber üzerine haber yapılır ve organizatörlerin kötümser tahminlerine rağmen tabloyu görmek isteyenler artar. Uzun tanıtım yazısında resmin kendisi anlatıldığı gibi resimdeki diğer resimler de açıklanır, duvarın neresinde durduklarından muhtevalarına kadar her şey uzun uzun anlatılır. Aslında daha da uzatılabilir, Kürz’ün akıl almaz detaycılığı ilk yüzeyin altındaki diğer tablolardaki ayrıntıları da anlatmayı gerekli kılar, bu yüzden ziyaretçiler yanlarında getirdikleri büyüteçlerle tabloyu incelemeye başladıklarında hayret ederler. Derinlik sarhoşluğu, uzayda bir yerde yön duygusunu kaybetmek gibi bir şey olsa gerek. Kürz’ün resimlediği dövmeli adam kurgunun anlamını başta açık etse de anlatının sonuna kadar fark etmek zor, dövmeli adamın sadece göğsündeki bölmelerin sahici olduğu, bedenindeki diğer dövmelerin sahteliği resmin kendisine dair kilit bilgiyi taşır. Okurun dikkati hep başka bir noktaya çekilecektir, “düşsü evren” Bengi Dönüş’ün tinselliğine açılır, ayrıca resmin sergilendiği oda da tıpkı Kürz’ün resmindeki oda gibi düzenlenmiştir, böylece resmin dışında da ayrı bir katman ortaya çıkar, kurmacanın gerçeğe varan dünyası manzaranın dışındaki manzaradan ibarettir, üstelik resimdeki diğer eserler de Raffke’nin koleksiyonunda olduğu için salon da tıpkı resimdeki gibi döşenmiştir. Esas tablo bir metreye yetmiş santimdir, tablo içindeki tablo küçüldükçe milimetrelerle ölçülemeyecek boyutlara ulaşır, tıpkı minimal işler yapan ressamların bir pirinç tanesine dünyaları sığdırmaları gibi o tablonun içinde de akıl almaz büyüklükte bir evren gizlidir. Dikkatli ziyaretçiler her bir yüzeyde küçük farkların olduğunu görürler, bir çaydanlık sırlı bir kahvedana dönüşür, nesneler birbiriyle yer değiştirir, insanlar obezlikten korkunç bir zayıflığa doğru geçiş yaparlar. Ne olur, salona giremeyen bir ziyaretçi içeri daldığı gibi koca bir şişe çin mürekkebini tabloya boca eder ve linç edilmesine fırsat kalmadan kaçar. Ertesi sabah salon bomboştur, Raffke diğer tabloları da sergiden çeker. Bu olağanüstü eser için yazılar kaleme alınır yine, bilinen ünlü ressamların resimleri aktarılırken araya kendi uydurduğu resimleri de katar Perec, belki de uzun süredir hayalinde yer alan resimlerin tasvirlerini sunar ve yazı yoluyla resimlerini yapar. Eserin özeti şudur belki de: “Bu yapıt sanatın ölümünün bir imgesi, kendi modellerinin sonsuz yinelenişine mahkûm bir dünya üstüne soyut bir düşünceydi.” (s. 26)
1914’te Raffke ölü bulunur, Kürz’ün tablosunda yer aldığı şekliyle gri robdöşambrı giydirilerek koltuğa oturtulur, mekâna eserdeki tablolar asılır ve ikinci kez resmin dışındaki resim oluşturulur. Gömüt öylece kapatılır, Raffke çok sevdiği resmindeki figüre, kendine, imgesine dönüşür. Sanatsever Raffke’nin pek çok resmi vardır, işlettiği bira fabrikasını oğullarına bıraktıktan sonra Avrupa’ya gidip sık sık müzayedelere katılmış, sanat eseri koleksiyonculuğuna başlamıştır. Bahsedilmiyor ama kendi evini de müzeye çevirmiş gibi gözüküyor, satışa çıkarılan tabloları arasında çok ünlü ressamların eserleri ve daha az ünlülerin çalışmaları vardır, bütün eserler sırayla anlatılır. Katalogdaki bilgiler muhtemelen, Perec ikincil metinlerle anlatıyı derinleştiriyor. Müzayede sırasında kimi eserlere ederinden çok daha fazla değer biçilmesinde Raffke’nin tuhaf ününün de etkisi var, ünlü eserinin mahvolması ve gizli koleksiyonerliği ilgi çektiği için 400 dolarlık eserler 6 bin dolara kadar çıkar. İkinci müzayedenin düzenleneceği haberi yayılırsa da Birinci Dünya Savaşı patlak verir, Amerikan kamuoyu Almanların etkinliklerinden ötürü tepki göstermesinler diye satış ertelenir. Ancak 1924’te gerçekleşecektir bu etkinlik, üstelik koleksiyonla ilgili iki yapıt yayımlanır ki biri Raffke’nin otobiyografisidir, onca eseri nasıl topladığını bu metin sayesinde öğreniriz. Raffke’nin gençliğinde iş gereği çizdiği resimler tutkusunun kıvılcımını çakar, küçük girişimlerinin bira fabrikasına dönüşmesiyle milyon dolarlar kazanmaya başlayınca eksperlerin de yönlendirmeleriyle resim toplamaya başlar. Bu eksperlerden biri, Henri Pointer “hâlâ tartışılan bir konu olmakla birlikte şarkıları ‘ram pam pam’ diye bitirme âdetini başlatması” açısından önemli bir şahsiyettir, yine matrak bir Perec oyunu. Bu otobiyografide Raffke’nin satın aldığı bütün tabloların dökümü de var, Perec öyle detaylar uyduruyor ki sanatçıların sefil yaşamlarından psikolojilerine kadar her şey düşünülmüş, müthiş uyumlu bir şekilde bir araya getirilmiş üstelik. Kürz’ün özel koleksiyonuna ilgi gösteren çok sayıda insan açık artırmaya katılarak resimleri kapışıyorlar, bu sırada Raffke’nin yaptırdığı kopyalardaki küçük farkları görüyoruz, çocukların pozisyonları ve Raffke’nin duruşu sürekli değişiyor örneğin.
Son iki sayfada bütün kurguyu açığa çıkarıyor Perec, birkaç yıl sonra eser sahiplerine yollanan mektuplarda eserlerin sahte olduğu yazıyor. Hermann Raffke satın aldığı ilk eserlerin sahte olduğunu öğrendiği zaman birkaç sanat eleştirmeniyle anlaşarak eserlerin sahte olduğuna dair kuşkuları dağıtıyor, Kürz aslında Humbert Raffke, Hermann’ın yeğeni, röprodüksiyonları o kadar başarılı ve katakulli o kadar planlı ki hiç kimse olan bitenin farkına varmıyor. Büyük bir sahtecilik, ustalıkla icra edilmiş bir dolandırıcılık. Yeterli değil, metni kaleme alan yazarın oluşturacağı son bir katman var: “Büyük bir titizlikle yürütülen incelemeler, Raffke koleksiyonundaki tabloların çoğunun sahte olduğunu ortaya koymakta gecikmedi, yalnızca ‘-miş gibi’ yapmanın getirdiği o haz için, yalnızca o ürperti düşünülerek tasarlanmış bu kurmaca metindeki onca sahte ayrıntı gibi.” (s. 87) Perec son fırça darbesini atar, uydurduğu onca tabloyu açık eder ve Humbert Raffke’nin işini devralarak noktayı koyar.
Uydurmacanın zirve yaptığı metinlerden biri bu, haz için üfürülen onca ayrıntının gerçeklerle karışımından müthiş bir anlatı ortaya çıkıyor, ayrıksı metin arayanları da zevkten dört köşe ediyor. Perec güzelliği, ilgilisi kaçırmasın.
Cevap yaz