Karan Mahajan – Küçük Bombalar Cemiyeti

Malum cemiyet aslında birkaç karakterin girişimi, Hindistan’da daha fazla bomba patlamasın diye uğraşıyorlar ama göreceğiz ki hukukun çok ağır işlediği, hizipleşmenin adalet mekanizmasını felç ettiği bir ülkede STK’ların hiçbir işlevi, gücü yok. Cemiyetin güçsüzlüğünü düşününce başka bir anlama bakılabilir, 1996’da patlayan bombanın iki ailenin seyrini toptan değiştirmesi, birkaç karakteri hiç istemedikleri yerlere savurması örneğin, Delhi’de yaşananlar 9/11’den izler taşıdığı için küresel terörün yankılarını ve Hindistan’ın iç güvenlik meseleleriyle başa çıkamadığını gösterir. Bombalar özellikle düşük tesirli olacak şekilde imal edilir ki istatistikler değil, bireysel acılara odaklanılabilsin, az sayıdaki ölümün hikâyesi daha etkileyici bir şekilde anlatılsın ve halkın yılgınlığı artsın. Cemiyet küçüldükçe acı büyür, ailelerin acılarıyla baş etme ve edememe biçimleri ortaya çıkar, Mahajan bize bombayla ölenlerin yanında yakınlarını kaybedenlerin nasıl yavaş yavaş dağıldıklarını da gösterir. Anlatı iki bombanın patlamasıyla biçimlenmiştir, ilkinde Vikas ve Dipa Khurana’nın çocukları Nakul ve Tuşar hayatlarını kaybederler, yanlarındaki arkadaşları Mansur Ahmet kıl payı kurtulsa da bileğindeki yaranın psikolojik etkileri yüzünden hayatı tepetaklak olacaktır ileride. Patlamadan kısa süre önce seçimleri kazanan Hindu milliyetçisi BJP kısa süre sonra iktidardan çekilse de milliyetçi dalganın ne ölçüde güçlü olduğunu gösterir, böylece Hindistan ve Pakistan arasındaki bitmek bilmeyen çatışmanın Müslümanlara eziyet olarak yansımasının temeline inmiş oluruz. Ayrıştıkları zamandan sonra zaman zaman savaşın eşiğine gelen iki ülkenin şiddet eylemleri tansiyonun iyice yükselmesine yol açar, Pakistan’dan gelen bombacılar kolayca edindikleri malzemelerle istedikleri gibi terör estirirlerken Hindistan da Müslümanların katledilmesine ses çıkarmaz, güvenlik önlemlerinin yetersiz olması kaos ortamını besler, Hindistan suçun faillerini tespit edebilmek için önce tutuklayıp sonra sorguladığı için insanlar yıllar boyunca hapis yatar, bu haksızlığa karşı çıkanlar zorla susturulurlar. Bazı olaylara baktığımızda hikâye pekala Türkiye’de de geçebilirmiş, isimleri değiştirmek yeterli. Bombaya dönelim, Mansur Ahmet’in babası Şerif ve annesi Afşin, çocuklarının Hindu arkadaşlarıyla zaman geçirmesine izin verseler de oldukça korumacıdırlar, Khuranalar dışında Mansur’u hiçbir yere yollamazlar, sokağa çıkmasına bile kolay kolay müsaade etmezler ki şiddete maruz kalmasın. Sonuçta Mansur hayatta kalır ve evine gitmeye çalışır, yolda kendisine yardım etmek isteyen bir Hindu’dan koşarak uzaklaşır, nihayet başına başka bir iş gelmeden evine ulaşır. Mahajan anlatıya sıkıştırdığı detaylarla toplumsal buhranı gösteriverir, Ahmet ve Khurana ailesi arasındaki ilişkilerden sokağın durumuna dek pek çok dinamiği ele alır, güvensizlikten ötürü barışın uzun vadede gelmeyeceğini ortaya koyar. Ne olur, Nakul ve Tuşar yakılır, aile suçluların ceza alması için ellerinden geleni yapar. Vikas pek ünlü olmayan bir belgesel yapımcısıdır, iş hayatını yarım bırakarak eserleri üzerinde çalışsa da istediği noktaya varamamıştır bir türlü, Dipa’nın ailesi zengin olduğu için şanslıdır açıkçası. İkisi arasındaki ilişkiler yas süreci boyunca bozulmasa da kaybın etkisiyle zaman içinde birbirlerinden uzaklaşırlar, suçluların ceza almaları için uğraştıkları, tanıdıkları herkesi yardım etmeye çağırdıkları sırada Vikas’ın kuzeniyle Dipa arasında sekse dayalı bir ilişki doğar. Aslında hikâyeyi kuvvetlendirebilecekken zayıflatan bir dal bu, gövdeden ayrılarak Dipa’nın çöküntüsünü işliyor ama gövdeyi yeterince beslemiyor, her şey çok hızlı olup bitiyor, ayrıca Dipa’nın adama âşık olmasından sonra görünürde önemli bir sebep yokken ayrılmak istemesi de garip. Diğer bir zayıflık da Şerif’in aptallığı sonucu ailenin büyük bir borcun altına girmesi. Bombalara tekrar hedef olmamak için taşınmak istiyorlar, Şerif bir ev buluyor ve sözleşmeyi imzalıyor ama evin muazzam bir borç batağının parçası olduğu anlaşılıyor, üstelik sözleşmede yer alıyor bu durum. Müslümanların diken üstünde yaşadıkları malum, durumları iyi olsa da Ahmet ailesi öyle pek zengin de değil, o halde neden okumuyorlar? Suçu avukata atıyorlar ama Şerif de imzalarken göz atmıyor hiç. Ben baştan sona iki defa okurdum açıkçası, beni öldürmek isteyenlerin ülkesinde potansiyel katillerden ev alacaksam daha dikkatli olurdum. Genele bakınca Mahajan’ın karakterlerini şahane kurduğunu söyleyebiliriz, böyle bir iki çapak can sıksa da sorun değil. Bombacıların tarafının anlatıldığı, mevzuların siyasi ve toplumsal yanlarının anlatıldığı kısımlar çok daha başarılı.

Şoki nam bombacımız patlatma emrini aldıktan sonra gündelik yaşamını devam ettiriyor, Cemmu ve Keşmir İslam Gücü’nün kendisine söz verdiği halde araba tahsis etmemesine içerlense de söyleneni yapıyor, bombayı hazırlayıp Malik adlı arkadaşıyla birlikte yola çıkıyor ve ilk patlamaya yol açıyor. Örgüt içindeki mücadele, hayatlarının pamuk ipliğine bağlı olması da detaylıca, iyi bir şekilde anlatılmış, hoş. Araya yine çatışmalar eklenmiş, örneğin Sih bir teyze Şoki’yi itiyor, sözlü sataşma var sonra, ben kadının failleri teşhis etmek üzere tekrar görüneceğini düşünmüştüm ama maksat Müslümanların dışlanmasını göstermekmiş, o da olur. İki arkadaş patlamadan sonra Nepal’e dönerler, Şoki ortadan kaybolduğu sırada Malik yakalanır ve yargılanmak üzere Hindistan’a götürülür. Bu noktada Mansur’a yoğunlaşmak iyi olacak, anlatının seyrini o belirliyor artık. Mansur büyür, programcılık üzerine okumak için ABD’ye gider ve kolunu tedavi ettirmeye başlasa da acısından tam olarak kurtulamaz, iki arkadaşının kaybı ağrı olarak kendisine geri döner. Hindistan’a döndüğü zaman tanıştığı Eyüp ve arkadaşlarının örgütüne girerek insanların uzun süre hapiste tutulmalarına karşı çıkar, eylemlere katılır. Ailesiyle arasındaki mesafe açılırken Eyüp’ün homeopatik tedavisini uyguladığında ağrılarının kaybolduğunu görür, insanlık için bir şey yaptığını düşünmesi de bu ağrıların geçmesine yol açmış olabilir. Üçüncü zayıf nokta: Eyüp sevgilisi tarafından terk edilince hemen karanlık tarafa geçmeye teşne olur, en sonunda Şoki’ye dek ulaşır ve ikinci bombayı yerleştirmek üzere yedi yıl önce iki arkadaşın yaptığı gibi yola çıkarak kalabalık bir noktaya bombayı bırakır. Bomba patladığında çok uzaklaşamamıştır, gözüne giren şarapnel parçasıyla kör olur ve örgüt tarafından gözden çıkarılır. Kullanışlı bir aptal, verilen emri yerine getirdikten sonra önemi kalmamıştır artık. Akıllı bir adam aslında, sevgilisinin ABD’ye gitmesinden terörizme geçişinin daha derinlemesine işlenmesi kurguyu güçlendirirdi. Bence. Mansur’la arkadaşlığı son âna kadar sürer, Eyüp son görüşmelerine dek açık vermese de gülüşüyle aslında saldırıyı kendisinin düzenlediğini anlatmış olur. Arkadaşının masum olduğunu düşünen Mansur’a büyük bir darbedir bu, kısa süre sonra tutuklanır ve yargının yavaşlığı yüzünden on iki yıl hapishanede kalır. Çıktığı zaman her şeyini kaybeden ailenin yeni, küçük ve değersiz evine gittiğinde son darbeyi yer, bir daha dışarı çıkmamak üzere eve kapanır.

Sınıfsal çatışmaların yüzeye çıktığı noktalarda toplumun kodlarına işlemiş eşitsizliğe dair pek çok meseleyi görürüz, Mahajan bazı konularda insanlık için mücadele eden insanların farklı bir dinden veya etnisiteden gelen diğerlerine karşı ne kadar acımasız olabileceğini pek bir numaraya başvurmadan anlatır. Bazı karakterlerin ömürlerinin sonlarında neler düşündüklerine değinilir en fazla, diğer atlayıp zıplamalarda anlatılan zamandan pek uzaklaşmayız. Yakın tarihin anlatısıdır sonuçta, iki bomba arasındaki zaman hemen hemen doğrusal, aceleye getirilmemiş ama ikinci bombadan sonrası biraz hızlı toparlanıyor, anlatının dengesi sonlara doğru bozuk.

İyi bir roman, National Book Award finalisti. Çevirmen Elif Okan Gezmiş şahane çevirmiş, teşekkür!

Liked it? Take a second to support Utku Yıldırım on Patreon!
Become a patron at Patreon!